Uluslararası hak kuruluşu İnsan Hakları Gözlem (HRW) yayımladığı son kapsamlı raporda, gözde sosyal medya platformları Facebook ve Instagram'ı işleten ana şirket Meta’nın içerik düzenleme politikalarına özellikle İsrail-Filistin çatışması bağlamında sert eleştiriler getiriyor.
Kullanıcı özgürlüklerini zedeleyen sorunlar yumağı
Raporun kapsamlı araştırma ve veri çözümlemelerine dayanan bulguları, kullanıcı özgürlüklerini zedeleyen ve acil önlemler gerektiren karmaşık bir sorunlar yumağını ortaya çıkarıyor.
Şeffaflık eksikliği: HRW raporunda vurgulanan ana kaygıların başında hükümetlerin talepleri doğrultusunda içerik kaldırmaya yönelik işlemler çerçevesinde yaşanan şeffaflık eksikliği geliyor. Meta, Topluluk Standartları ve yerel yasalar uyarınca düzenli olarak içerik kaldırıyor olsa da rapor, kaldırılan birçok içeriğin hükümetlerden gelen "gayri resmi" taleplerce tetiklendiğini belirtiyor. Genellikle yargı organı niteliği taşımayan kurumlar, özellikle kolluk güçlerinden gelen ve yasal prosedürleri atlayan bu taleplerin yasal süreçlerde var olması gereken şeffaflık ve hesap verebilirlikten yoksun olduğu görülüyor.
İsrail Siber Birimi: Rapor, İsrail hükümetinin sosyal medya platformlarından içerik kaldırma konusunda proaktif bir yaklaşım sergilediğini saptıyor. İsrail Devlet Başsavcılığı bünyesinde faaliyet gösteren İsrail Siber Birimi, Meta'ya sürekli "gayri resmi" içerik kaldırma talepleri yolluyor. Meta’nın dikkate değer bir düzeye yükselen bu taleplere uyum oranı 2018'de yüzde 92'ye varmıştı. Siber Birim, 2021'de Meta platformlarına 5 bin 990 kaldırma veya kısıtlama talebi göndermiş ve bunların yüzde 82'si yerine getirilmişti.
İsrail-Filistin çatışmasıyla ilgili taleplerde artış: En son 14 Kasım tarihi itibariyle elde edilen 2023 verilerine göre de, İsrail-Filistin çatışmasıyla ilgili içerik kaldırma taleplerinde artış yaşandı. Savcılık ofisinin, büyük sosyal medya platformlarına gönderdiği 9 bin 500 içerik kaldırma talebinin neredeyse yüzde 60'ı Meta'ya yönlendirilmişti. Ancak raporda taleplerin hangi politikaların ihlali iddiasına dayandırıldığı ve bu taleplerin nasıl sonuçlandığı konusunda şeffaflık eksikliği saptandı.
Otomasyondan doğan sıkıntılar
Raporda, otomasyonun, ele alınan sıkıntıları artıran önemli bir etmen olarak öne çıktığı vurgulanıyor. Meta, içerik düzenlemesinde büyük ölçüde otomatik araçlara dayanıyor ve bu araçlarda içeriğin yüzde 90'dan fazlası proaktif olarak belirleniyor. Ancak rapor, otomasyonun bağlamsal etmenleri anlama konusundaki kısıtlılıklarını vurgulayarak bu durumun şiddet içermeyen içeriğin kaldırılmasına vardığını belirtiyor. Kullanıcılar, İsrail-Filistin çatışması konusundaki barışçıl yorumlarının yanlışlıkla işaretlenip kaldırılmasıyla karşılaştıkları vakaları bildiriyorlar.
İçerik sansürünün insan haklarına yönelik etkileri
Raporun odağını içerik sansürünün, özellikle Filistin bağlamında, insan haklarına yönelik etkileri oluşturuyor. Rapor, Filistin'i destekleyen barışçıl içeriğin aşırı düzeyde kısıtlanması veya bastırılmasının Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin çevrimiçi alanı da içine alan 19. Maddesinde güvenceye alınan bir temel hakkı, ifade özgürlüğünü, ihlal ettiğini savunuyor.
"Gölge yasaklama"
Raporda içerik kısıtlamaları ve kullanıcının içeriğinin neden ileri sürülmeden daha az görünür kılınmasını ifade eden "gölge yasaklama"ya uğraması, kullanıcıları özellikle rahatsız eden bir olgu olarak vurgulanıyor. Rapor, Meta'nın “gölge yasaklama” uygulamasını resmen kabul etmemesi dolayısıyla kullanıcıların bu uygulama nedeniyle karanlıkta bırakıldığını ve şikayet mekanizmaları ve çözümlere yeterince erişim sağlayamadıklarını belirtiyor.
Meta'ya öneriler
HRW'nin raporu sonunda, Meta'ya yönelik bir dizi öneri ileri sürüyor. Bu öneriler arasında belli başlıları şunlar:
▶ Tehlikeli Organizasyonlar ve Bireyler (DOI) politikasının gözden geçirilmesi,
▶ Hükümet talepleri konusunda şeffaflığın artırılması,
▶ Otomasyon şeffaflığının iyileştirilmesini ve içerik kaldırmayla karşılaşan kullanıcıların çözümlere erişiminin artırılması.
Rapor, daha şeffaf, sorumlu ve haklara saygılı bir dijital ortam sağlanabilmesi için sosyal medya şirketlerinin içerik düzenleme politikalarını uluslararası insan hakları standartlarıyla uyumlu hale getirmeleri gerektiğini vurguluyor.
(AEK)