Dünya prömiyerini 42. Moskova Uluslararası Film Festivali'de yapan ve festivalden Jüri Özel Ödülü - Gümüş George ile dönen Erdem Tepegöz'ün yeni filmi "Gölgeler İçinde" dün gösterime girdi.
Erdem Tepegöz'ün yazıp yönettiği filmin başrolünü Numan Acar üstleniyor. Filmde yer alan diğer oyuncular ise Vedat Erincin, Ahmet Melih Yılmaz, Emrullah Çakay, Muharrem Bayrak, Selin Kavak.
Türkiye prömiyerini 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde gerçekleştiren film, festivalden Film-Yön En İyi Yönetmen ve SİYAD En İyi Film ödülleri başta olmak üzere toplam 5 ödülle dönmüştü. Fantaspoa Uluslararası Fantastik Film Festivali'nde En İyi Erkek Oyuncu (Numan Acar), Los Angeles'ta düzenlenen Güney Doğu Avrupa Film Festivali'nde ise En İyi Sinematografi ödüllerini kazanan film, ulusal ve uluslararası arenadaki çeşitli festivallerde toplam 10 ödülün sahibi oldu.
Distopik bir dünyada geçen öykü, ilkel teknolojiyle yönetilen bir fabrikada işçilerden birinin sistemi sorgulamasıyla değişmeye başlayan hayatlarına odaklanıyor.
Yönetmen Tepegöz, "'Neyin içindeyiz' sorusuna her yerde fark etmesek bile maruz kaldığımızı düşünüyorum. En azından ben çok kullanıyorum. Projeyi tasarlarken de en temel soru buydu" diyor.
"En temel zaman kaybı fon bulmak"
İlk filminiz Zerre ve ikinci filminiz Gölgeler İçinde arasında sekiz yıl var. Bu bir yönetmen için uzun bir süre mi sizce? Yoksa bir şeylerin oturup olgunlaşması için ideal bir zaman mı? Bu süreçte neler yaptınız, üretmeye devam ettiniz mi?
Bence kesinlikle uzun bir süreç, sınırlı insan yaşamında benim gibi herkesin anlatacak çok hikâyesi varken yıllara yayılan bu süre açıkçası çok istemediğim bir şey. En temel zaman kaybı tabii ki fon bulmak ve senaryodan emin olmak ile geçiyor. Bir de sizin dikkatinizi dağıtacak çok fazla uyaran ile mücadele etmeniz zamanınızı çalmış oluyor. Kapanmak ve derinleşmek için yalnızlaşmak gerektiğini öğreniyorsunuz uzun aralarda. İki film arasındaki bu sürede, biri ortak yönetmenli "Kıyıdakiler" diye bir proje gerçekleştirdik; ayrıca belgesel ve fotoğraf projeleri ve "Gölgeler İçinde"nin yazım süreci ile üretmeye devam ettik.
Emek sömürüsüne iki farklı bakış
Emek sömürüsü, altta kalanlar, işçi hikâyeleri... Zerre ile Gölgeler İçinde sosyal gerçekçi temalar açısından birbiriyle bağlantılı diyebilir miyiz? Filmin bir yerinde Zerre'ye de gönderme yapılıyor sanırım...
İki filmde de bu temaları anlatmak amacıyla yola çıkmadım. Ama içinizde biriktirdiğiniz, gözlemlediğiniz sizden dışarı çıkmak istiyor her zaman. Fikir aşamasında ve senaryo üzerinde çalışırken heyecanlandığınız ve sorumluluk hissettiğiniz duygulara kaptırıyorsunuz kendinizi. Bu açıdan bakınca iki film de bağlantılı diyebilirim. Emek sömürüsünü farklı bakış açıları ile kurmaca sinemanın enstrümanlarını kullanarak belgelemek istemem bu filmleri ortak paydada bağlıyor. Zerre'de bir işçi kadın üzerinden çıkışsızlığı ve şehirdeki işsizliğin boyutunu göstermek isterken; "Gölgeler İçinde"de kime hizmet ettiğini ve neyin içinde olduğunu bilmeyen ve bunu sorgulayan bir toplumsal sınıfı gözlemlemek ve anlatmak istedim.
"Ömürleri taş taşıyarak geçmiş"
Filmde en çok dikkat çeken unsur tabii ki mekân. Çekimlerin yapılacağı yere nasıl karar verdiniz? Fabrika Gürcistan'da sanırım, Türkiye'de bir mekânda çekmeyi düşünmediniz mi?
Gürcistan'da Chiatura denilen bir maden bölgesinde filmi çektik. Senaryoda mekân neredeyse başrol gibi görev alıyordu. Cezalandıran, yiyecek veren, çarklar ve kablolar ile birbirine bağlanan bir organizma gibi tasarlanmıştı. Türkiye'de çekim için baktığım fabrika bölgelerinde maalesef havada asılı duran canlı bir varlık gibi böyle bir yapı bulamadım. Gürcistan'daki bu maden kasabasını gördüğümde benzerinin pek olmaması ve çok güçlü görsel bir ifadesinin olması dikkatimi çekmişti. Ayrıca bu fabrikanın içinde çalışan gerçek işçilerin, filmdeki gibi yıllardır o bölgeden hiç çıkmadan kapalı bir sistemde taş yıkayarak ömürlerini geçirmiş olmaları beni çok etkilemişti. Yurtdışında çekim yapmanın zorlukları bizi korkutmasına rağmen mekânın gücü senaryo ile bağdaştı ve bizi burada çekim yapmaya yönlendirdi.
"Bir filmi yönetmek biraz zamanı da yönetmek"
Distopya ya da bilim kurgularda bazen kâğıtta-senaryoda olan şeyi hayata geçirmek zor olmuyor mu? Aklınızda neler vardı, ne kadarı yansımış oldu?
Bir bilim kurgu hikâyesi yazarken malzemeniz sadece karakterler ve oyuncular olmuyor. Kurduğunuz o dünyanın kodlarını, ritüellerini, yaşama biçimini hatta iletişim biçimini bile baştan kurmalı tasarlamalısınız. Ve senaryo aşamasında da sürekli değişime açık olmak gerekiyor. Mekânı bulduğunuzda senaryo değişiyor. Ses tasarımı ve görsel efektler de anlatım aracı olarak senaryoyu değiştirebiliyor. En azından benim için bu şekilde ilerledi. Çoğu şeyi senaryo aşamasında kilitlemek yerine sürece yaymanız, her engelde hikâyenizi ve senaryonuzu eğip bükmeniz gerekiyor. Yoksa kâğıtta yazarken geleceği ve süreci ön görememek ve bilim kurgu evreninin detaylarını düşünmek çok zorlayıcı.
Bir filmi yönetmek biraz zamanı da yönetmek olduğu için tamamen aklınızdakini yansıtmak her zaman mümkün olmuyor. Buna rağmen "Gölgeler İçinde"de anlatmak istediğimin çoğunu yansıttığımı düşünüyorum. Seyirciyi o fabrikada çalışıyormuş gibi hissettirebilmek ve kendilerini sorgulamalarını sağlamak ana amacım olmuştu.
"Duvarın ötesini sorgulamamız gerek"
Kaynağı belli olmayan kablolar, kameralar 'Neyin içindeyiz' sorusu, sistemi sorgulayan işçiler... Zamansızlık ve mekânsızlık filme ne gibi bir etki katıyor sizce?
'Neyin içindeyiz' sorusuna her yerde fark etmesek bile maruz kaldığımızı düşünüyorum. En azından ben çok kullanıyorum. Projeyi tasarlarken de en temel soru buydu. Dünya'da bedenliyiz bir kürenin içindeyiz ve nereden geldik, nereye gidiyoruz, ne var ötede, birçok teorem var bilim ve felsefe ile çözmek istediğimiz ve yüzyıllardır bu kanıtları arıyoruz.. Veya şu an bir pandemi sürecindeyiz.
Nasıl çıktı, nerden bulaştı, aşı nedir, birçok şeyi tartışıyoruz. İşte yine bir durumun içindeyiz ve isteyerek gelmedik bu yapıların içine veya hatırlamıyoruz nasıl geldiğimizi. Ötesinde ne var, duvarın arkasında kimler var. Bu yüzden duvarın ötesini sorgulamamız gerek. Buna da ancak müşterek mesai ile anlam aranabiliyor. Bu açıdan baktığımızda, "Gölgeler İçinde" bu sorgulamayı bir fabrika bölgesinde çalışan işçiler üzerinden yapıyor. Fabrika duvarlarının arkasında bizi gözetleyen, bu sistemleri kuran kim? Eğer kimse yoksa ve biz bize isek, bunun anlamı ne?
Ne için buradayız? Neyin içindeyiz?
(AÖ)