IŞİD’in Şengal’e saldırması, bölgede katliam yapması ve binlerce insanın göç etmek zorunda kalması, dikkatleri Ezidi halkına çevirdi. Çok bilinmeyen Ezidilik merak edilir oldu. Oysa Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kalan bölgede de zamanında çok sayıda Ezidi Kürt yaşıyordu. Daha çok Urfa, Mardin ve Batman’da yerleşik olan Ezidiler, 1980’den sonra artan baskılar nedeniyle Avrupa’ya göç etmek zorunda kaldılar. Geride köylerini, bağ ve bahçelerini, anılarını, yaşama biçimlerini, ölülerini bıraktılar. Yıllar sonra geri dönmek istediklerinde topraklarının işgal edildiğini gördüler, geri almak istediklerinde tehdit edildiler. Kimilerinin topraklarını geri almak için açtıkları dava hâlâ devam ediyor.
Batman’dan HDP Milletvekili seçilen Ali Atalan da göç etmek zorunda kalan Ezidi Kürtlerden. Mardin Midyat’ta doğan Ali Atalan, göç etmek zorunda kaldığı Almanya’da siyaset yaptı. Kendisiyle benzer koşullarda yetişen ve HDP Diyarbakır milletvekili seçilen Feleknas Uca ile birlikte Ezidi halkını TBMM’nde temsil edecek.
Şengal’den göç eden Ezidiler için verdiği mücadele sırasında gördüğümüz Ali Atalan’ı daha yakından tanımaya çalıştık.
Ali Atalan kimdir? Nerde doğdu? Nasıl bir ortamda büyüdü? Almanya’ya ne zaman ve neden gitti?
1968 yılında Mardin-Midyat’a bağlı Güven (Bacın) köyünde bir Ezidi Kürt ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. İlkokulu köyde, orta ve liseyi Midyat’ta okudum. 1985’te yoğunlaşan baskılardan dolayı Almanya’ya göç ettim. Almanya’da Bochum Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde yüksek lisansımı tamamladım. Almanya Sol Parti içerisinde kuruluş yöneticiliği ve diğer birçok kademelerde görev aldım. Münster Büyükşehir Meclis üyeliğini 8 sene ve Almanya’nın en büyük Eyaleti olan Kuzey Rem Eyaleti Milletvekilliğini yaptım. Bir yıldan beri Avrupa Ezidiler Federasyonu Eşbaşkanlığı’nı yapmaktayım.
Almanya’da nasıl bir hayatınız oldu? Uyum sorunu yaşadınız mı, yaşadıysanız bu ne kadar sürdü, nasıl atlattınız?
Almanya yapısı gereği göçmenler için paradoksal bir durum arz ediyor. Bir yandan birçok olumlu imkân ve olanak mevcutken, öte yandan gelişim ve uyumun önünde bir sürü engelleyici öğe de varlığını sürdüre gelmiştir. Kendi imkânlarımı da zorlayarak orda okuyabildim, siyasete atıldım ve en nihayetinde milletvekili olabildim. Almanya’da gelişmiş bir demokratik kültür var ve ayrımcılığa karşı bir hassasiyet gelişmiştir. İnsana bu olgu, güven vermekte ve göçmen kökenli insanların gelişiminde bir motivasyon teşkil etmektedir. Sol Parti içinde uyum ve barış politikasından sorumluydum. Uyum politikasına ilişkin şunu söylemek gerekir. Esasta dört ana akım veya görüş vardır: Asimilasyonist, izolasyonist, egaliter ve ilerici-demokratik uyum teorileri. Ben en sonuncusunu savunuyordum. Uyum, yani özgürlük ve eşitlik içinde birlikte yaşamı esas alan perspektiften hareketle, öncelikle uyum politikası önündeki bütün yapısal, hukuki, toplumsal ve ekonomik engellerin ortadan kaldırılmasını öngörüyordum. Kısmen bunlar sağlandı, ama daha bir sürü engelin var olduğunu da belirtmek gerekir.
Avrupa’da çok sayıda Ezîdî yaşıyor. Ezidi cemaatiyle ilişkileriniz nasıldı? Avrupa’da yaşayan Ezidilerin temel sorunları nelerdir?
Hem mesleğimden (politolog-sosyolog) hem de mazlum olan bu topluluğa (Ezdailik) ait oluşumdan kaynaklı ağırlıklı bir şekilde konuyla ilgilenmiş, özellikle Şengal soykırımından dolayı toplumun örgütsel, politik ve özellikle diplomatik alanlarda sistematik bir çalışma içine girdim. 2014 yılında Avrupa Ezidiler Federasyonu Eşkaşkanlığı’na seçildim. Avrupa Ezidi Akademisyenler Topluluğu’nun kuruluşunda belirleyici rol oynadım. İki bilimsel konferansın örgütlenmesinde aktif çalıştım ve Avrupa Ezidiler Merkezi Navenda Cıvaka Ezdai’nin satın alma departmanında inisiyatif geliştirdim.
Türkiye’de ve HDP’de siyaset yapma ihtiyacını neden duydunuz?
Değişik politik, örgütsel, etnik, kültürel ve inançsal grupların özgürlük ve hoşgörü içinde yaşamasını esas alan ve bunun içinde söz konusu olan bütün grupların örgütsel iradesinin çatısı niteliği taşıyan HDP’nin, Ezidiler adına da temsiliyetinin Meclis’e taşınması kararına binaen Ezidiler adına Milletvekili adayı gösterildim.
Seçim çalışmaları sırasında Batmanlılarla nasıl bir diyalog kurdunuz?
Batman halkı, halkın içinden çıkan, halk için mücadele eden ve gelecekte de hizmet kararlılığını içtenlikle gösteren bana, eskiden tanımamış olsa da hiç zaman geçirmeden bağrına bastı, kabul etti ve sahiplendi. Birçok kesimin inancımı kullanarak karalama propagandasına rağmen halk buna itibar etmedi ve bu kararlılığını seçim sonucunda olduğu gibi apaçık bir şekilde gösterdi.
Yüzde 10 barajını aşan HDP, size göre bu başarıyı neye borçlu?
HDP’nin programı, ideolojik, politik tercihleri ve aday profilleri başarıyı beraberinde getirdi. Yeni yaşam iddiasıyla, statükoyu aşan, değişim ve dönüşümü esas alan projeyle ortaya çıktı ve mayası gerçekten de tuttu. HDP, Türkiye geneline yayılmış, halkları kucaklayan, güven veren bir parti durumuna dönüşmüştür.
Batman milletvekili olarak Meclis’te Ezidilerin, hem Güney’dekilerin hem Diyarbakır ve diğer illere göç etmek durumunda kalanların, sorunları için neler yapmayı tasarlıyorsunuz?
Bölgenin kadim inanç topluluklarından biri olan Ezidiler, kendi toprakları üzerinde özgürce ve onurlu bir şekilde yaşamak istiyorlar. 2014 Şengal soykırımı bölgede, tarihsel ve güncel Ezidi düşmanlığının ve bu mazlum topluma karşı nasıl bir barbarlık zihniyetine sahip olunduğunun yeniden dışa vurumu oldu. Gerek Güney’de gerekse de Kuzey’de Ezidiler için yapılması gereken ve yapmak zorunda olduğumuz çok şey vardır. Güney’de Şengal’in özgürlüğü ve özerkliği, kuzeyde Ezidilerin Avrupa'dan gelip kendi köylerine yerleşebilme imkânlarının yaratılması, bu inancın Türkiye'de kabul edilmesi için elimizden gelen bütün gayreti göstereceğiz. Bu halkın artık tehdit altında yaşamaması, sürekli katliam ve soykırımlara maruz kalmaması adına kalıcı bir çözümün bulunması şarttır. Elbette ki mülteciler sorunu gibi çözüm bekleyen diğer birçok güncel problemler de var. Ancak köklü ve kalıcı perspektifin esas alınması şart. Özgürlük hareketi ve partimiz HDP bunun felsefik, ideolojik ve politik altyapısını ve rotasını iyi bir şekilde ortaya koymuştur. Bu da, Ezidi olarak bize büyük bir güven veriyor ve önümüzü açıyor. Burada yaşayan Şengalli Ezidi göçmenlerin sorunlarına bu minvalde yaklaşmak lazım. Onların ya özerk bir Şengal’e dönüp onurlu bir yaşam sürdürmeleri ya da burada eski Ezidi köylerine yerleştirilip orta vadede buralarda yaşama imkânları yaratılmasıdır. Ezidilerin Kürdistansız, yani bağrında yeşerip geliştiği topraklar olmadan kendi inançlarını yaşatamayacakları ve kaybolup eriyecekleri kesindir. Dolayısıyla Mezopotamya'da Ezidi kültürü mutlaka güvence altına alınmalı ve korunmalıdır. Meclis’te Ezidiler’in sorunları için göstereceğim çaba ve yapacağım çalışmalar bu çerçevede olacaktır.
20 Haziran'da Midyat'taki Ezidi kamplarına BM heyeti ve Angelina Jolie bir ziyarette bulundu. Bu heyet ile bir görüşmeniz oldu mu ve bu ziyareti nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hayır, heyetle görüşmedim, heyetin gelişini basından öğrendim. İlginç olan, Sayın Cumhurbaşkanı’nın kendisine bundan pay çıkarmasıdır. Soykırımdan geçirilen bir topluluğun trajik durumunu bir siyasi ve diplomatik avantaja dönüştürme çabası ve Ortadoğu’da yayılan kirli ve kör savaştaki sorumluluğunu kamufle etme gayreti son derece dikkat çekicidir. Savaşın fiili tarafı olmaktan hızla sıyrılıp bu anlamsız ve çağdışı kavganın bir taraf tutanı değil, tarafsız ve çözüm bulucu bir aktörü durumuna gelmelidir. Özellikle Rojava ve Ezidilere dönük politikası ve bakışı açısı radikal bir revizyona uğramalıdır. Bunun için mültecilerin kendi topraklarına geri dönme koşularının yaratılması, onlara burada kaldıkları müddetçe kendilerine insani yaklaşımın gösterilmesi gerekiyor ve onlara karşılıksız yardım yapılmalıdır. Maalesef buradaki Ezidi göçmenler halen statüsüzdür ve bütün temel haklardan mahrumdur. Bu durumun halen değişmemiş olması Ezidiler ile ilgili egemen anlayışın halen değişmediği anlamına geliyor. Kaldı ki Ezdai-Zerdüşti inancıyla ilgili sarf edilen hakaretler ve nefret söylemleri tazeliğini halen korumaktadır. (VE/HK)