Derya Bengi'nin küratörlüğünü yaptığı "Uzayda bir elektrik hasıl oldu: 1960'larda müzikli Türkiye" sergisi kapsamında gerçekleştirilen Tatlı 60'lar (Sweet Sixties) söyleşilerinin üçüncüsü 26 Eylül'de gerçekleşti.
Tuğrul Eryılmaz ve Taner Öngür'ün konuşmacı olarak katıldığı etkinlikte 60'larda Türkiye'de müzik dünyasındaki ve toplumdaki gelişmeler ele alındı. Söyleşinin moderatörlüğünü Derya Bengi yürüttü. Söyleşi serisinin 23 Ekim'de dördüncüsüne Tanıl Bora ve Emin Alper katılacak.
Moğollar grubunun gitaristi Taner Öngür, 60'lardaki isyancı ruhun gelişimine örnek olarak The Beatles'ı verdi.
"Ünlü prodüktör George Martin, The Beatles'la görüşerek onlara, hit olacak bir şarkı yaptığını ve bir numara olacağını söyledi. Grup, parçayı beğenmedi ve çalmayı reddederek kendi şarkılarını yapmak istediler. Martin'in önerdiği şarkı başka bir grup tarafından okunuyor ve bir numara oluyor; Ancak The Beatles'ın kendi parçaları 'Please please me' de kısa bir süre sonra listelerde bir numaraya yerleşiyor. Lennon'un riskten korkmaması, cesur, yolundan şaşmayan tavrı beni çok etkilemiştir. Eğer Martin'in kendilerine önerdiği şarkıyı söyleselerdi tüm kuşağın macerası değişecekti ve manipüle edilecekti belki de..."
Öngür: 60'lar korkusuzdu
Öngür, 60'larda ilk gençliğini yaşayanların sonuçları kötü olsa bile korkusuzca deneyler yaptığını ifade ederek, 70'lerle birlikte insanlardaki masumiyetin giderek azaldığını gözlemlediğini söyledi.
Taner Öngür, o dönem Türkiye'deki siyasete ilişkin olarak şunları belirtti.
"Türkiye'nin çoğu döneminde olduğu gibi o dönemde de ilk gençlik yılları karanlıktı ancak gençler her zaman eğlenceli şeyler bulurlar. 27 Mayıs korkunç bir darbeydi. CHP'li bir aile içerisindeydim ama medya vs. takip ettikçe bir terslik olduğunu gördüm. Ancak arkasından gelen anayasa ortamı önemliydi. Yön Dergisi, Türkiye İşçi Partisi'nin kurulması, sinemadaki hareketlenme, Metin Erksan'ın yönetmenliğini yaptığı filmler..."
Öngür o dönemlerde ve sonrasında yolunun kesiştiği müzisyenlerden Cem Karaca için "Şarkı sözleriyle, çocukluğundan gelen teatral yeteneğiyle bizden ayrılıyordu" dedi. O dönemde yaptıkları müziği yani Anadolu popunu Tülay German'ın geliştirdiğinin altını çizdi. Yapılan müziği ise "Alevi deyiş ile 'jazz'ın birleştiği bir dönem söz konusuydu" dedi. O dönemde müziğiyle en etkili figürlerden biri olarak Carlos Santana'yı örnek verdi.
Eryılmaz: Edebiyat ve sinemayı kattık
Tuğrul Eryılmaz, gençlik yıllarını İzmir ve Ankara'da geçirdiğini belirterek şunları söyledi:
"12 yaşımdan beri plak alan birisi olarak 60'ları İzmir ve Ankara'da geçirdim. O dönemde ABD'de çıkan plakları ertesi gün İzmir'de yayın yapan Çiğli radyosundan dinlerdik.
Ben ortaokuldayken Erol Büyükburç'un "Little Lucy" şarkısının Paul Anka tarafından istendiği dedikodusu çıkmıştı.
1963'te The Beatles "She Loves You" ile öyle bir geldiler ki "sound"larından kaçmak mümkün değildi. Arkasından Rolling Stones, Kinks, The Who dinledik.
"Burada bizi rock müzik diye kandırıyorlar" demiştik. Hiçbir zaman Anadolu Rock dinleyemedim. Cem Karaca ve Moğollar'ın konserine tabii ki gittim.
Bizim damarımızda genel olarak daha farklı bir müzik var. Biz, müziğin içine edebiyat ve sinemayı da kattık. Cliff Richard ve The Shadows'u deli gibi sevmememize rağmen dinlerdik. O müzikleri sevmemizin sebebi, orada bir isyan sezmemizdi. The Beatles'ın Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band'i yayınladığı sene Türkiye'de Erkin Koray "Kızları da alın askere" ile çıkış yapmıştı.
Eryılmaz, o dönemde her şeyin merkezinin İstanbul olduğunu, konserler için Ankara'dan İstanbul'a gitmek zorunda kaldıklarını belirtti. Diskotekler 60'lardan sonra başladı. Türkiye'de edebiyat ve sinema müziği yirmiye katlar."
Ertuğrul Kürkçü'nün uzun saçları
Taner Öngün, Türkiye'de rock müziğin yeterince gelişememesini sözlerin baştan savma yazılmasına bağladı.
"Özel entelektüel yaklaşım ve hayat içinden senaryolar yetersiz kalıyordu. Çünkü insanlar korkuyordu. Edebiyatçılardaki cesaret müzisyenlerde yoktu."
"70'li yıllarda ne yapardım?" diye düşünüyorum. Aradaki uçurum çok büyük ve utanıyorum. 70'lerin ortasında öne çıkan 21. Peron progresif rock'ta bana göre Türkiye'deki gelmiş geçmiş en iyi gruptur. Ancak İstanbul'da olmadıkları için ünlü olamadılar.
Eryılmaz müzik serüveniyle ilgili olarak yaşadığı deneyimi de anlattı:
"İzmir'de bir gruba vokalist olarak girdim ancak Karşıyaka'da yapılan bir liselarası müzik yarışmasında sahneye çıktığımda şarkı sözlerini unuttum. Utandım ve herkes bana bakıyordu. Sonunda yere düşerek bayılma numarası yaptım. Bu sefer de kendi sesimi duyunca ağır panik oldum. Bu sefer de bir kızı göstererek "Bana dil çıkarıyor" dedim. Kızı dışarı çıkardılar."
1969'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki yurtlarda kalan kızlara da gece gelmeme özgürlüğü verildi. Mustafa Satır'ın diskosuna Mahir Çayan ve eşi Gülten de gelirdi. Protestolarda polislerden dayak yeyip akşam diskolara giderek eğlendiğimizi çok bilirim. Ertuğrul Kürkçü 68'de uzun saçlı ilk öğrenci olarak yadırganmıştı. (TAA/HK)