Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Belçika'ya, dünyada yalnız Belçika mahkemelerinin sahip olduğu "Evrensel Yargılama Yetkisi Yasası" nedeniyle "yasayı tümüyle kaldırması için" baskı ve tehditlerde bulunuyor.
Belçika da bu baskılara boyun eğiyor. Belçika Parlamentosu'nun, ABD'nin yasanın tümüyle kaldırılması yönündeki talebini, 21 Temmuz'da tatile girmeden önce bir oturumda oylayıp sonuçlandırması bekleniyor.
1993'de Belçika Yasama Meclisi, Belçika Ceza Kanunu'na savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar için evrensel yargılama yetkisini resmen vermiş, ve 1999'da da yasayı, soykırım suçlarını içine almak üzere genişletmişti.
Belçika mahkemelerini "suçların nerede işlendiğine veya mağdur ve sanıkların milliyetine bakılmaksızın, savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar ve soykırım davalarına bakmaya" yetkili kılan yasa sayesinde, Belçika'da, özellikle Irak Savaşı sonrasında George Bush, ABD'li diğer üst düzey resmi yetkililer ve Genel Tommy Franks dahil üst rütbeli askeri yetkililer ayelhinde art arda davalar açılmıştı.
"Sınırlama yetmedi, iptal edilsin"
Emsali az görülmüş bir "egemen bir devletin yasalarına ve politikalarına müdahale" örneğiyle daha karşı karşıyayız. Bahsedilen yasadan fazlasıyla rahatsız olan ABD hükümeti, bugün Belçika hükümetini, sert taktikleriyle, isteklerine boyun eğmeye zorluyor.
Bu yasadan yararlanarak, dünyanın bir çok ülkesinden insanlar, Belçika mahkemelerinde, uluslar arası yasalara göre büyük suçlar işlemiş olan devlet başkanları, bakanlar ve üst düzey askeri yetkililer aleyhinde davalar açmıştı.
Bunların arasından George Bush, General Tommy Franks, Tony Blair, Ariel Şaron aleyhindeki davalar Türk basınında da duyuruldu. Bu durum, dava edilenlerin ülkeleri ile Belçika arasında siyasi gerginliğe, bu ülkelerin protestolarına neden oldu, hatta İsrail Belçika'yı siyasi ve ekonomik boykotla tehdit etti.
Nisan ayında Belçika parlamentosu, kimi ülkeleri rahatsız eden evrensel yargılama yasasının "suiistimalini engellemek" adı altında tedbirler aldı, yeniden yorumlayarak yasayı sınırladı; ve aynı zamanda, hangi davaların Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Ceza Mahkemesi'nce veya sanıkların kendi ülkelerindeki mahkemelerce bakılmasının daha uygun olacağını değerlendirdi.
Buna rağmen, şu anda, Belçika mahkemelerinin evrensel yargılama yetkisi yalnızca değişikliğe uğrama değil, tamamen etkisiz bırakılma ve iptal edilme tehdidiyle karşı karşıya. Bu tehdit, ABD Savunma Sekreteri Donald Rumsfeld'den geliyor.
Belçika hükümeti, evrensel yargılama yetkisi yasasında yaptıkları değişikliklerden sonra, hiç olmazsa bu haliyle geriye kalan yetkilerini korumak için, "NATO toplantılarına katılan tüm liderlere siyasi dokunulmazlık verilmesi" gibi çözümler önererek, ödün vermeye razı oldu. Fakat bu bile ABD hükümetini tatmin etmedi. ABD son olarak, eğer evrensel yargılama yetkisi yasası yeterince "düzeltilmezse", NATO karargahını Polonya'ya taşıma tehdidinde bulundu.
"Baskıların esas nedeni, Şaron'u korumak mı?"
Belçika idaresi baskıya boyun eğdi - fakat bunun esas sebebi George Bush ve General Tommy Franks'in Mart ayında Irak'ın işgali sırasındaki savaş suçları nedeniyle Iraklılarca dava edilmesi değil...
Aslında bu davanın tüm sanıkları, dava gelecekte ülkelerine transfer olacağı için, güvence altındaydı.
Chibli Mallat, 1982'deki Sabra ve Şatila katliamı sebebiyle Ariel Şaron, Amos Yaron ve katliamın Lübnanlı ve İsrailli diğer sorumluları aleyhinde 2001 yılında Filistinli mağdurların açtığı davada, mağdurları savunan üç avukattan birisi.
Mallat, bu değişikliklerin ABD için yeterli olmadığını söylüyor: "Belçika değişiklikleri yapmayı kabul ettikten sonra, ABD Savunma Sekreteri Donald Rumsfeld, değişikliklerden yeterince memnun olmadığını söyledi. Yapmak istediği Şaron'u da yargılanmaktan kurtarmak mi?"
Uluslararası hukuk ve Belçika hukuku konusunda uzman olan Mallat; "Belçikalılar, adil bir hukuk düzenine sahip olması durumunda, sanıkların kendi ülkelerinde yargılanabileceğine karar verdi. Biz de, müvekkillerimiz olan Filistinli mültecilerin, İsrail'e girme şansının olmadığını söyledik. Bu şekilde adil bir yargılama nasıl yapılabilir?" dedi.
"Davalara imkan sağlayan yasa, bağışlanamaz"
ABD'li resmi yetkililerin Belçika'nın yakın zamanda değişikliğe uğramış olan Evrensel Yargılama Yetkisi Yasası'na aşırı tepki göstermesine, Belçika'daki sivil toplum örgütleri ve hukukçular da tepki gösteriyor.
"1991 ve 2003'te savaş suçları işlendiği gerekçesiyle ABD resmi yetkilileri aleyhinde gelen şikayetlerin incelenmesi", yasadaki değişikliklerin ardından 24 saat içinde durduruldu. Rumsfeld'in buna rağmen yönelttiği tehditler, aşırı ve isterik gözüküyor.
Washington'dan gelen açıklamalar, maksadını açıkça belli etmemekle beraber gösteriyor ki; ABD'liler, Belçika Kanunu'nun kendileri için olmasa da, büyük ihtimalle müttefikleri için tehlike unsuru oluşturduğunu düşünüyor.
Devlet sözcülerinden Philip T. Reeker, "... Bu davaların işleme konmasına imkan sağlayan yasa bağışlanamaz" diyor ve ekliyor:
"Bu durum göstermektedir ki, son düzeltmelere rağmen, yasa işlememektedir ve bizce tamamen kaldırılması gerekmektedir."
Bu sözlerin işaret ettiği yer ancak, avukat Chibli Mallat'in da söylediği gibi, Ariel Şaron olabilir. Çünkü, ABD'li ve İngiliz savaş suçu sanıklarının hepsi "kurtarılmasına" karşın, henüz Şaron'un davası için bir yol bulunup dava rafa kaldırılamadı.
Davaya bakan Lübnanlı avukat Chibli Mallat bunu şu sözleriyle değerlendiriyor:
"Rumsfeld'in, ABD'lilerin aleyhindeki davalar reddedildikten sonra bu yorumları yapmasının hiçbir izahı yoktur... Yeni bir bahane yaratıp Şaron'un davasında da kullanmayı umuyorlar."
ABD'nin tepkisi, eylemlerinin denetlenmesine karşı
Bush yönetiminin müdahaleleri ve açıklamalarına, dünyada benzeri olmayan Belçika yasasının, tüm savaş suçu mağdurları için başvurulabilecek en son mahkeme olduğunu söyleyen insan hakları gönüllüleri tepki gösterdi.
New York'taki "Human Rights Watch - İnsan Hakları Gözetimi"nin savunma direktörü Reed Brody, "Belçika, ABD baskısına açıkça boyun eğmiştir. Bu, uluslararası adaletin evrenselliğine zarar vermektedir ve açık bir yenilgidir" diyor ve durumu söyle özetliyor:
"Belçika'ya yönelik tehditler, ABD'nin uluslar arası bağımsız adalete karşı her cephede açmış olduğu savaşın bir bölümüdür. O, bir Amerikalının soykırımla suçlanmış olmasından daha fazla, ABD'nin dışarıdaki eylemlerini denetleyebilen bir mahkeme düşüncesini tümden yok etmekle ilgilenmektedir."
"Haksızlara karşı hep birlikte harekete geçebilirsek..."
Sabra ve Şatila davası, Belçika'nın ABD ve İsrail'le olan ikili ilişkilerinden; savaş suçları, dokunulmazlık ve uluslararası yargının sınırlanması tartışmalarını şiddetlendiren küresel siyasi bağlamdan zarar gördüyse de, henüz canlılığından bir şey yitirmedi.
Uluslararası Sabra ve Şatila Mağdurları için Adalet Kampanyası (ICJVSS) Kuzey Amerika Koordinatörü Laurie King-Irani ve yazıştığım Şaron davası avukatı Chibli Mallat; en azından yeni Belçika Hükümeti'nin kurulması ve parlamentoda ABD'nin yasanın kaldırılması isteğinin oylanmasına kadar, davanın sona ermesinin söz konusu olmadığını bildiriyor.
Şu an, çok önemli bir süreç yaşanıyor. Belçika'da bir çok gözlemci, Parlamento'nun 21 Temmuz'da tatile girmeden önce bu konuyla ilgili acele bir karar vermesini tahmin ediyor.
Başta ABD, İngiltere, İsrail ve diğerleri haksız oldukları bir durumda tüm dünyaya sözünü dinletirken, haklı olan bizlerin sesimizi çıkarmaması her şeyden önce büyük bir ayıptır.
Hep beraber harekete geçebilirsek, esas gücün yani halkın, kendini tek büyük güç zannedenlerin haksızlıklarına boyun eğmeyeceğini göstermiş olacağız. Hem de, ABD'nin istediği ve Belçikalı diplomatların da onayladığı gibi, hukukun evrenselliğinin "gereksiz" bir yetki değil, tüm dünya insanları için bir hak olduğuna inandığımızı haykıracağız. Ayrıca, örgütlü eylemlerimizi bir adım daha ileri götürmüş olacağız.
Acil eylem önerileri
Size, tamamen demokratik ve barışçıl olan önerilerimi sunmak istiyorum:
* Tüm sivil toplum örgütleri Belçika Hükümeti'ne, Belçika Büyükelçiliği'ne ve illerdeki Belçika konsolosluklarına mektup yazabilir. Bunun için de gerek sokaklarda, gerekse Internet'te (on-line dilekçe) halktan imza toplanabilir. Belçika'ya, ABD baskılarına boyun eğmesini kınadığımızı ve savaş suçluları, insanlığa karşı suç işleyenler ve soykırım yaptıranların Belçika'da yargılanmaya devam etmesi gerektiğini yazabiliriz. (Eğer Belçika Hükümeti'ne yazmaya karar verilirse, yazılacak mektubun çevirisini yapabilirim.)
* Şu ana kadar savaş karşıtı basında bu konuya değinenler oldu. Bunun, tepkimizi göstermek için çok etkili ve demokratik bir yol olduğuna inanıyorum ve yazı yazanları takdir ediyorum. Şu sıralar daha fazla fikir yazıları yazılmalı, konu değişik görüş açılarından incelenerek insanlar haberdar edilmeli ve gerekli yerlere mesajlar verilmeli diye düşünüyorum. Yazacağımız yazıları ise tüm savaş karşıtı ve insanlık yanlısı basın organları yayımlamalıdır. Örneğin ben bu yazımın ilgili kısımlarını ve Sabra ve Şatila mağdurlarına gönderilen mektubu yayımlatmayı istiyorum.
* Basın açıklamaları yapabiliriz. Savaş karşıtı, barışçıl, hukukun ve insan haklarının dokunulmazlığını savunan, hegemonya karşıtı, vb. her kurum, dernek, parti, örgüt, sendika,ve bu konunun önemini ve vahametini kavrayabilen herkes basın açıklamalarında sözünü söylemelidir.
* Gerek sokakta, gerekse sanal ortamda halktan imza toplayarak, Hükümet'e mektup yazmalı, ve Belçika'da savaş suçlularının yargılanmasının devam etmesini desteklediğine dair, halka açık bildiri yayımlamalarını isteyebiliriz. Konuya duyarlı tüm basın organları halka çağrılar yaparak da, kampanyaya büyük destek sağlayabilir, diye düşünüyorum. (BB/NK)