Evrensel Kültür’ün Mayıs 2015 sayısında “Sansüre Direniş” dosyası, sansürlenen belgesel Bakur’un yönetmeni Ertuğrul Mavioğlu ile söyleşi ve Osman Hamdi Bey'in 114 yıldır pek az kişinin orjinalini görebildiği tablosu “Yaratılış – Mihrap” tablosunun hikayesi yer alıyor.
Evrensel Kültür İstanbul Film Festivali'ne damga vuran sansür vakasından kalkarak, “sansüre karşı direniş”i ayrıntılı biçimde işliyor. Sinemanın ve diğer sanat dallarından isimlerin yer aldığı dosya, “sansüre karşı mücadelenin yolu, yöntemi ve biçimleri” üstünde duruyor.
Sinema yazarı Hasan Cömert, ayrıntılı yazısında, “Kültür politikaları o kadar koordine şekilde işliyor ki tek bir cephede mücadele yetmiyor” diyor ve farklı sansür biçimlerine değinerek ekliyor: “Sansüre sansür diyerek başlayabiliriz mesela.”
Bakur'un gösterdikleri
Dergide ayrıca, İstanbul Film Festivali'ndeki sansür ile gündeme oturan Bakur'un yönetmeni Ertuğrul Mavioğlu ile bir söyleşi de yer alıyor. Devrim Acaroğlu'nun yaptığı söyleşide, Mavioğlu belgeselin yapılış süreçlerine ve gerillanın yaşamına dair önemli noktalara değiniyor, sansürü yorumluyor. Halil İbrahim Özbay'ın belgesel sinema üzerine bir kitap hazırlayan Asuman Susam ile yaptığı söyleşide de söz sansüre geliyor ve Susam “Bir sinema geleneğinden söz edemiyorsak, nedeni sansürdür” diyor.
Yaratılış nerede?
Evrensel Kültür, Mayıs sayısının kapağına da bitmeyen bir sansür olayını taşıyor. Osman Hamdi Bey'in 114 yıldır pek az kişinin orjinalini görebildiği tablosu “Yaratıtılış – Mihrap” tablosunun hikâyesi... Ressam Burhan Kum'un kaleme aldığı yazı, son olarak 2001 yılında TMSF tarafından el konulan Demirbank'ın koleksiyonunda görünen tablonun bugün nerede olduğunu da sorguluyor. Çünkü tablonun akıbeti belirsiz.
Dergide ayrıca; Ali Galip Yener'in “Dinin Soykütükleri” kitabı üzerine yazdığı eleştirel makale “Sekülarizm ve iktidar”, Çağdaş Günerbüyük'ün Barış Atay'ın “Eksik” filmi üzerinden 12 Eylül filmlerini eleştirdiği “Âzem’in şapkasından eksik çıkanlar”, Aytuna Tosunoğlu'nun “küçük kıyamet”i incelediği “1894 yılında bir yaz”, Mithat Fabian Sözmen'in ünlü direniş örgütünü hatırlattığı “Zaferi besteleyen Kızıl Orkestra” başlıklı yazıları öne çıkıyor. (EA)
Osman Hamdi Bey'in kayıp tablosuDaha çok “Kaplumbağa Terbiyecisi” eseriyle bilinen ressam, arkeolog Osman Hamdi Bey'in bilinen adıyla “Mihrap”, gerçek adıyla “Yaratılış” tablosunun hikayesi Abdülhamid istibdadının en yoğun olarak yaşandığı dönemde, 1901 yılında başlıyor. 210 x108 cm tuval üzerine yağlıboya bu yapıtın orjinalini bugüne dek sadece bir kaç kişi görebildi. “Yaratılış”, bir mihrabın önünde, ayaklarının altında aralarında Kuran’ın da olduğu kutsal kitaplar saçılmış halde rahlede oturan hamile bir kadını resmediyor. Yarartılış'ın akıbeti?En son, 2001 yılında TMSF tarafından el konulan Demirbank’ın koleksiyonunda görünen yapıt şimdi nerede olduğu ise devlet sırrı. Ressamın birçok tuvalinde yaptığı gibi bu eserinin de kendi elinden çıkmış iki kopyası olduğunu biliniyor. Ancak, diğer resmin akıbeti, ikizinin kaderini tahmin edercesine, ta başından beri meçhul. Demirbank'a el koyan TMSF, tabloyla ilgili soruya “Kurumumuzda söz konusu tabloya ait herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır” demekle yetiniyor. Mehmet Güleryüz ise adını vermediği bir koleksiyoncunun evinde tabloyu gördüğünü aktarıyor ve “...burada bile, tablonun alt bölümünü kapatan bir perdeyle sergileniyordu.” Yapıtın ismi de tartışmalı. Sanat tarihi doçenti Mustafa Cezar, “Hamdi Bey’in ne ad taktığını tespit edemediğimiz bu tabloyu biz Mihrab olarak adlandırdık” diyor. Ancak ressamın kardeşi İsmail Galib’in 4. kuşaktan torunu tarih profesörü Edhem Eldem, 1903 yılındaki Londra Kraliyet Akademisi’nin yaz sergisinde yer alan resmin katalogdaki adının “La Genèse”, yani Tekvin ya da Yaratılış olduğunu keşfetmiş. Resimdeki kadınRahle üzerindeki hamile kadın için kimin modellik yaptığı da uzun süre tartışıldı. Kadının uzun süre evin Ermeni hizmetçisi olduğuna inanıldı. Ancak, tablodaki kadının kızı Leyla olduğuna dair rivayetler de öne sürüldü. Ancak, Leyla'nın hamile olduğu dönem ile resmin yapıldığı dönem tutmadığı için bu iddia kanıtlanamadı. Sonuçta, ağır basan fikir bu kadının Osman Hamdi Bey'in Ermeni hizmetçisi olduğu yönünde. Yerdeki kitaplarOsman Hamdi Bey üzerine araştırma yapan Mustafa Cezar, yerdeki kitapların Kuran olabileceği konusunda tek bir söz etmiyor, ancak ressamın “insanlığın büyük değerler verdiği şeyler ortasına genç bir kadını yerleştirdiğini” söylüyor. Açık olan kitaplardan bazılarının Kuran olduğu anlaşılabiliyor, ayrıca sol elise kolunun altındaki parçalanmış kitapta besmele de seçilebiliyor. Resmin en sağındaki açık kitap ile buhurdanın sağ üstündeki kitabın da Kuran olduğu anlaşılabiliyor. Resimde ayrıca Budizm'in kitabı Sakiya Muni, Zend-i Avesta gibi Doğu dinlerinin kitapları da yer alıyor. Yazıda, bu durumun Avrupa'da pek fark edilemediği ve “Arapça ve Farsça kitaplar” denildiği de aktarılıyor. Burhan Kum, yazısında “Eserlerinin çoğunu yaşadığı dönemin koşulları gereği hiçbir zaman Türkiye’de sergileyememiş bir sanatçının Yaratılış resmi için hâlâ aynı durumun geçerli olmasını daha ne kadar kabulleneceğiz?” diye soruyor. |