Evlat edinme, uzun yıllar boyunca toplumda çok konuşulmayan bir konu olarak yer aldı. Oysa, Ege Üniversitesi Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Eğitimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Gamze Bilir Seyhan’a göre, bu “sır” değil; içinde sevgi, emek ve yeniden doğuş barındıran bir hikâye.
Akademisyen, yazar ve kendisi de bir evlat edinme hikayesinin öznesi olan Seyhan, BAM Yayınları'ndan çıkan “Kırmızı Balon Ailesi” kitabıyla okuyucuya hem kişisel hem de mesleki deneyimlerinden süzülen bir anlatım sunuyor.
Evlat edinilmiş bir birey olarak büyürken uzun yıllar boyunca bu konunun toplumda ne kadar az konuşulduğunu, hatta kimi zaman gizlendiğini fark ettim. Oysa evlat edinme bir “sır” değil, bir “hikâye”. Hatta içinde sevgi, emek ve yeniden doğuş olan bir hikaye. Kendi hikayemi açıkça anlatmaya başlamam kişisel bir iyileşme süreciydi. Hikayemi anlattıkça benzer deneyimleri yaşayan ailelere ve çocuklara görünürlük kazandırabileceğimi fark ettim. Böylelikle toplumda evlat edinme normalleşebilirdi, bu en büyük motivasyonum oldu her zaman.
“Bir Evlat Edinilme Hikâyesi” ismiyle kullandığım sosyal medya hesabımı da bu nedenle açtım. Amacım yalnızca kendi hikayemi paylaşmak değil; farklı evlat edinme hikayelerini bir araya getirerek bu konunun toplumda normalleşmesine katkı sunmaktı. Çünkü ne kadar çok hikaye duyarsak, o kadar çok önyargı kırılabilir. Ayrıca, erken çocukluk eğitimi alanında çalışan biri olarak çocuklara kimlik, aidiyet, sevgi ve farklı aile biçimleri gibi kavramların doğru biçimde aktarılmasının önemini okudum yıllarca.

Çocukla ruh hizasında konuşmak ne demek?

“Yaşamın çeşitliliğine dair konuşulması gereken bir konu”
Ebeveynler ve eğitimciler, çocuklara evlat edinmeyi anlatırken en çok hangi noktada zorlanıyor sizce? Bu konuda nasıl bir rehberlik süreci yürütülmeli, hangi setler kullanılmalı?
Çoğunlukla “Çocuğa nasıl açıklamalıyım?” sorusunda güçlük yaşıyorlar. Bu güçlüğün temelinde çoğu zaman yetişkinin kendi kaygısı, yani çocuğun üzüleceği ya da bağlanma sürecinin zarar göreceği endişesi yatıyor. Oysa araştırmalar, çocukların kendi kimlik hikayelerini yaşlarına uygun biçimde ve güvenli bir duygusal ortamda duymalarının, psikolojik sağlamlıklarını ve aidiyet duygularını güçlendirdiğini gösteriyor. Bu nedenle anlatma süreci tek seferlik açıklama değil, çocuğun büyüme süreci boyunca devam eden doğal bir iletişim olmalı.
Eğitimciler açısından zorluk çoğu zaman konuya nasıl yaklaşacağını bilememek şeklinde ortaya çıkıyor. Bir eğitim fakültesi mezunu ve çalışanı olarak bu konuda öğretmen yetiştirme programlarımızın geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu konuyu ele aldığımız bir dersimiz yok müfredatlarda. Bu noktada resimli çocuk kitapları güçlü bir araç; doğru seçilmiş kitaplar çocuklara kimlik gelişimi ve empati açısından güvenli bir anlatı alanı sunabilir.
Rehberlik sürecinde temel ilke doğruluk, açıklık ve duygusal güvenlik konularına dikkat etmek olabilir. Çocuğun yaşına uygun bir dil kullanmak, süreci normalleştirmek ve sevgi temelli bir iletişim kurmak etkili bir yaklaşım olacaktır. Eğitimcilerin ise sınıf içi etkinliklerinde ve ailelerle kurdukları iletişimde kapsayıcı, yargısız ve farkındalık temelli bir dil benimsemeleri önemli. Evlat edinme gizlenmesi değil, yaşamın çeşitliliği içinde konuşulması gereken bir konudur.

BİA ÇOCUK KİTAPLIĞI
Çocuklara yaşam hakkını anlatan bir köpek: Şans
“Kitap, aidiyet duygusunu güçlendiren bir deneyim olabilir”
Kitaplar, özellikle bu süreci yürütürken çocukların duygusal ihtiyaçlarını karşılamak için nasıl bir rol oynuyor sizce? Çocuk yayınlarının bu süreçte kolaylaştırıcı bir adım olduğunu söyleyebilir miyiz?
Çocuk edebiyatı, çocuklara kendilerini ve dünyayı anlamlandırdıkları güvenli bir alan sunuyor. Bir çocuk, kitapta kendi yaşamına benzeyen bir hikayeyle karşılaştığında “yalnız değilim” diye düşünür. Bu, özellikle evlat edinilmiş çocuklar için aidiyet duygusunu güçlendiren bir deneyime dönüştürülebilir.
Kırmızı Balon Ailesi’ni yazarken en çok düşündüğüm şey buydu: Evlat edinilmiş bir çocuk, kitapta kendisine benzeyen bir karakteri gördüğünde kendini nasıl hisseder? Bu kitap, sadece bir hikaye değil bir aynaydı. O aynada çocuklar ve ebeveynler kendi duygularını, kaygılarını ve sevgilerini görsünler, istedim. Kitap yayımlandıktan kısa süre sonra birçok evlat edinilmiş çocuğun ailesinden “çocuğum ‘Panda da benim gibiymiş’ dedi” mesajlarını almak, bu görünürlüğün ne kadar eksik olduğunu da gösterdi bana.
Ayrıca, kitaplar yalnızca evlat edinilmiş çocuklara değil, tüm çocuklara farklı aile biçimlerini tanıtmak ve empati geliştirmek açısından da önemli.
“Sen artık bir aileye bağlısın aynı zamanda özgürsün”
Kitabınızın karakterleri nasıl ortaya çıktı? Panda ailesinin her çocuğa hediye ettiği kırmızı balonun evrensel bir anlamı var mı?
Kırmızı Balon Ailesi’ni yazarken, karakterlerin her biri aslında içimde taşıdığım duyguların ve yaşam deneyimlerinin bir yansıması olarak ortaya çıktı. Hikayenin merkezinde yer alan Panda ailesi benim ailem, biziz. Bu aile benim için sevginin, biyolojik bağlardan çok daha öte bir şey olduğunu sembolize ediyor. Pandaları özellikle seçtim. Bunun nedeni kendimi zaman zaman bir pandaya benzetmem aslında. Hikayenin akışı da evlat edinme sürecinde yaşanan bekleme, kabul, sevgi, belirsizlik, aidiyet gibi farklı duygusal katmanlara paralel şekilde ilerliyor.
Kırmızı balon ise hikayenin kalbi diyebilirim. O balon, umudun ve bağın bir simgesi oldu. Her çocuğa verilen kırmızı balon, bir anlamda “sen artık bir aileye bağlısın aynı zamanda özgürsün” mesajını taşıyor. Her okur, o balonda kendi hikayesini görüyor: Kimi için bir sevgi işareti, kimi için bir birlikte olma umudu.

“Hikaye eğitsel bir köprü kurmayı amaçlıyor”
“Kırmızı Balon Ailesi” kime veya kimlere yazıldı peki, önceliklendirdiğiniz bir grup oldu mu?
Aslında tek bir hedef kitlem yoktu, kitap çocuklara ve yetişkinlere hitap eden bir hikaye olarak şekillendi. Evlat edinilmiş çocuklar için bu kitap, kendi hikayelerini güvenli bir dille duymalarını sağlayan bir yansıma alanı oldu. Çünkü çocuklar kendilerine benzeyen karakterleri gördüklerinde kimliklerini daha sağlıklı biçimde inşa edebiliyorlar. Eğitimciler ve ebeveynler içinse kitap, bu konuyu çocuklarla nasıl konuşabileceklerine dair bir rehber işlevi görüyor. Yani hikaye, hem duygusal hem de eğitsel bir köprü kurmayı amaçlıyor.
Yazım sürecinde özellikle iki mesajı önceliklendirdim. Birincisi, her ailenin birbirinden farklı ama eşit derecede sevgi dolu olabileceği fikri. Çocukların erken yaşta aile kavramını yalnızca biyolojik bağlarla sınırlı görmemeleri, çeşitliliği doğal bir biçimde içselleştirmeleri benim için çok önemliydi. İkinci olarak, evlat edinmenin bir yardım değil, bir aile olma biçimi olduğunu vurgulamak istedim. Çünkü bu fark, hem dilde hem de bakış açısında çok şey değiştiriyor.

BİA ÇOCUK KİTAPLIĞI
Göçmen çocukların hikâyesi: Bir başkasına "merhaba" demeyi öğrettiniz mi?
“Çocuğuma kendi hikayesini ilk kez bir kitapla anlatabildim”
"Kırmızı Balon Ailesi" çocuklar, ebeveynler ve eğitimcilerden ne tür geri dönüşler aldı?
Kitap yayımlandıktan kısa süre içinde çok farklı kesimlerden geri dönüşler aldım. Evlat edinilmiş çocukların ailelerinden, öğretmenlerden hatta konuyla hiç ilgisi olmadığını söyleyen ama kitabı okuduktan sonra “artık evlat edinmeye başka bir gözle bakıyorum” diyen yetişkinlerden mesajlar geldi. Bu, kitabın yalnızca bir çocuk hikâyesi değil, bir farkındalık hikayesi hâline geldiğini gösterdi bana. Hayallerimin ötesine geçtiğimi anladım bu dönüşlerle.
Ebeveynlerden en çok duyduğum şey, “çocuğuma kendi hikayesini ilk kez bir kitapta anlatabildim” cümlesiydi. Eğitimciler ise kitabı sınıflarında kullanarak farklı aile biçimleri üzerine sohbetler başlatmış, çocukların doğal bir merak ve empatiyle konuya yaklaştıklarını paylaşmışlardı. Aslında kitap, hem evde hem okulda görünmez kalmış bir konuyu konuşulur hâle getirmiş oldu.
Beni en çok etkileyen anı ise 3 yaşındaki bir kız çocuğunun tepkisi oldu. Okullara gidip Kırmızı Balon Ailesi’ni çocuklara okuyorum ve kitap üzerine konuşuyoruz. Bir anaokulunun en küçük öğrencisi olan kız çocuğu parmağını kaldırdı ve “bebek panda kendisine yuva bulmuş” dedi. Bu cümle aslında kitabın özünü bir 3 yaş çocuğunun gözünden görmemi sağladı. Çocuklar sevgiyi, ait olmayı ve bağ kurmayı çok sade ama çok derin bir yerden anlıyorlar. Belki de Kırmızı Balon Ailesi’nin en güzel yönü, o derinliği yakalayabilmeleri için çocuklara alan açması oldu. (EÇ/NÖ/TY)







