Veganların ne yemediğini biliyoruz, ama ne yediklerini birçoğumuz bilmiyoruz. Türkiye'nin ilk vegan hareketi Vegan Kolektif, 1 Kasım Dünya Vegan Günü'nde ilk etkinliğini düzenleyerek, bizleri vegan mutfağıyla tanıştırdı.
Yeşil Ev'de buluşan 100'e yakın vegan, vejetaryen ve meraklı etoburlar, vegan mutfağından yemekler tattı, bir belgesel gösteriminin ardından, ekoloji ve vegan aktivizmle ilgili bir forum düzenlendi. Dolu dolu geçen geceden herkes mutlu ve karnı tok ayrıldı.
Vegan Kolektif'ten Burak Özgüner (24), Atalay Göçer (31) ve Cihan Köylüce (29) bianet'e, Kolektif'in hikayesini ve veganlığı anlattı.
Burak üç sene önce vejetaryen, üç ay önce de vegan olmuş. "Vejetaryenlık sadece et yemezlik ve öldürmemek üzerinden gelişen birşey, ama veganlık hayvanların zorunlu köleliğine de değinen birşey aynı zamanda" diyor.
Atalay 2000'de deli dana salgınıyla birlikte kırmızı et yemeyi bırakmış. 2001'de vejetaryen, 2009'da da vegan olmuş. Vejetaryenlığın veganlık için bir ön koşul olmadığını hatırlatıyor. "Bir farkındalık gelişti ve kırmızı eti sağlık için bırakmış olsam da diğerlerini vejetaryen bir felsefe, etik benimsediğim için bıraktım" diyor. Vegan olmaya ise vejetaryenken et yemese de daha çok hayvansal ürün tükettiğini farkedince karar vermiş. "Aslında hayvan ürünleri tüketmek sömürgeleştirmeyi getiriyor. Hayvanın bedenini sömürüyoruz, yaşam alanlarını kısıtlıyoruz, ömürlerini kısaltıyoruz. Aslında bir bakıma işkence."
Cihan ise dört sene önce vejetaryen, bir sene önce de vegan olmuş. Türkiye mutfağının bu konuda geniş bir menüye sahip olduğunu söylüyor. İstanbul'da yedi vegan/vejetaryen restoran olduğunu ama herhangi bir restoranda da birçok vegan yemek bulunabileceğini belirtiyor. "Rejim yapan bir insan da yanında meyve ve kuruyemiş taşıyıp bir restorana gittiğinde salata yiyor. Yani bu çaresizlikten yapılan birşey değil."
Veganlar ne yer?
Veganlar ne yiyor sorusuna geri dönüyoruz; "Türkiye'deki geleneksel yemeklerin çoğu, Ege'de yapılan zeytinyağlıların hepsi, rakı sofrasında yenilen mezelerden haydari ve peynir hariç hepsi veganların yiyebileceği yemekler" diyorlar. "Demin yediğimiz bulgur köftesini bir arkadaşımızın Vanlı komşusu hazırladı."
Kıyma yerine soya kıyması kullanarak, tüm kıymalı yemekler yapılabiliyor. Yumurta yerine keten tohumu, süt yerine badem-soya-pirinç ve buğday sütü kullanarak da tatlılar hazırlanıyor. Hatta kek yaparken bir yumurta yerine yarım muz kullanıldığında tadının çok daha güzel olduğunu öğreniyorum.
Bir taraftan da Kolektif üyelerinin evde hazırladığı yemekleri tadıyorum. Menümüzde tofulu köfte, soslu soya köfte, bulgur köftesi, kısır, mücver, brokoli-karnıbahar salatası, ev yapımı soya sütü, badem sütü, kurabiye, kakaolu kek ve elmalı tarçınlı kurabiye var.
Atalay, "ben hiçbir zaman sütün muadili nedir, vegan olarak onu kullanayım diye yaklaşmadım olaya. Bunu etoburluğun dayattığı birşey olarak görüyorum" diyor. Cihan ekliyor, "insanlar bizi evde soya ve tırnak yiyoruz sanıyor herhalde".
Acıktığınızda canınız ne çekiyor diyorum. Atalay, Tarkovsky'nin Stalker filminden bir replikle cevaplıyor "Canım az pişmiş kanlı bir biftek istiyor, ama etyemezliği savunuyorum.
"Doğduğumuz andan itibaren bize etin en lezzetli olduğu öğretiliyor. Bir yerden sonra damak tadı öğrenelebilen birşey oluyor. Dolayısıyla size öğretilen en güzel yemek neyse onu istersiniz. Mesela pastırmalı kuru fasulyeyi çok seviyorum, ama pastırma yerine çemen koyuyorum. 'Canın hiç mi et çekmiyor' sorusu şuna benziyor: lgbt olarak hiç mi bir kadını arzulamadın?"
"Veganlık hiç de pahalı bir beslenme şekli değil"
Veganlık, etsever bir toplumda daha pahalı ve lüks bir beslenme biçimi olarak algılanıyor. Vegan Kolektif bunun doğru olmadığını anlatıyor.
"Veganlık hep beyaz, kentli, zengin kişiler içinmiş gibi bir önyargı var ama tahin-pekmez, kuru fasulye-pilav vs her yerde, esnaf lokantalarında bile bulaunabilen yemekler. O yüzden veganlık zannedildiği gibi üst-orta sınıf bir beslenme alışkanlığı değil" diyor Atalay.
"Ucuz olmasının en inandırıcı örneği, vegan bir insanın sağlık harcamaları etobur bir insandan çok daha az olması" diye devam ediyor Cihan.
Peki veganlar, veganlarla mı sosyalleşiyor? Etsever arkadaşlarıyla yemeğe gittiğinde zorlanmıyor mu? Atalay, "Etsever bir ülkede veganlık asosyallik gibi algılanıyor. Genellikle senin de yemek yiyebileceğin bir yer tercih ediliyor, ama herhangi bir restoranda da vegan yemekleri bulmak zor değil. Yine de uyum sağlaması gereken genelde biz oluyoruz" diyor.
Cihan ise "tabi bireysel aktivizm de yapıyoruz. Ben vegan olduktan sonra iki arkadaşım daha oldu. Şu anda da kafasında ciddi soru işaretleri olan bir vejetaryen arkadaşım var" diye konuşuyor.
Veganlık kimileri için bir beslenme şekli, kimileri için bir hayat görüşü. Burak hem vegan hem faşist olanların da olduğunu söylüyor. "Hayvan haklarını savunup da diğer ezilen gruplara ne hali varsa görsünler diyen insanlar da var maalesef. Biliyorsunuz Nazi eşcinseller de vardı. Ama seni katleden bir ideolojiyi sahipleniyor olmak saçma. Vegan, cinsiyetçi ve ırkçı olmamalı."
Türkiye'nin ilk politik vegan hareketi olma yolunda...
Vegan Kolektif yeni bir oluşum. Beş veganın bir yemekte bir araya gelmesiyle oluşan kolektifin ilk hedefi aslında 8-9 Ekim Hayvan Hakları Haftası'ymış. Ancak Türkiye'de hayal ettikleri konularda sunum yapacak insanların olmaması nedeniyle ilk etkinlikleri 1 Kasım'a kalmış. Şu anda Kolektif'te sorumluluk alan 18 kişi var ve bu sayının artacağını düşünüyorlar.
İki haftalık bir planın sonucunda bu geceyi düzenlemişler. Vegan ve aktivistlerden oluşan bu kolektifte ön koşul vegan olmak değil, hayvan özgürleşmesi için ve hayvanlara yönelik şiddete karşı bir örgütlenme içinde olmak. Amaç hayvan sömürüsü yapan, ekolojik olmayan oluşumları ifşa etmek ve doğrudan eylemlilikler sergilemek. "Politika ve eylem üretme gönüllüsüyüz" diyorlar. Böylece Türkiye'nin ilk ve tek politik vegan hareketi olma yolunda ilerliyorlar.
Kolektif, varolan sistemde hayvanların sağlıksız koşullarda ve düşüncesizce katledilmesine tepkili. "Kırda bir hayvan öldürüleceği zaman, onun herşeyi kullanılır. Bunu bir veganın tasvip edip etmemesi ayrı bir konu. Ama kapitalist düzende öldürülen hayvanlar ziyan ediliyor, bir parçası alınıp geri kalanı çöpe atılıyor. Çünkü burada önemli olan kar. Kapitalizmin ve endüstiriyalizmin bu kıyıcılığını göz önünde bulundurmak gerekir" diye anlatıyor Atalay.
O sırada İstanbul'un tek vegan restoranı Loving Hut'ı işleten Gizem Scwabe'nin hazırladığı üç katı bir kakaolu pasta servisi yapılmaya başlıyor ve bizde böylece söyleşimizin sonuna geliyoruz. Bugün tabağımdaki herşey sağlıklı ve lezzetliydi...(ÇT)
* Vegan yemek tarifleri için tıklayın.