Muş’tan İstanbul’a göç etmiş bir ailenin, iki kız çocuğu vardır. Üçüncü bebeğin oğlan olması isteniyordur.
Öyle ki adakların adandığı Eminönü’ndeki Eyüp Sultan’a dahi gidilir, dualar edilir.
Anne doğacak bebeğine, kız olursa “Sultan”, oğlan olursa “Eyüp” adını koymaya niyetlenir.
Nihayet beklenen bebek doğar: Sultan.
Sultan, bugün ev işçisi bir kadın olarak karşımızda.
“İyi ki kız olarak doğmuşum, kadın olmanın verdiği mutluluğu gerçekten hiçbir şeye değişmem. Zorlukları olduğu kadar güzellikleri de var” diyor.
“Ailede her işe ben koşarım. Altı kız kardeşiz, hiç oğlan kardeşimiz olmadığı için sanırım bütün işleri ben yüklenmişim” diye ekliyor.
Evlere, işyerlerine temizliğe gidiyor Sultan. Kitap okumasını, tek başına şöyle bir sahile inip yürümesini sonra da kahve içmeyi seviyor.
“İşimi severim, yaşamayı da severim, hayattan zevk alırım” diyor.
Bir insan ömründe kaç kere bir sınava tabii tutulur? Sultan’ın hayatı bu soruya çoklu yanıt sunuyor.
17 yaşında evleniyor, bir sınav.
Kocası askere gidiyor, kocasının ailesi ile kalmaya başlıyor, bir sınav.
Ayrı eve çıkıyorlar, “Bu ev nasıl geçinecek?” işte bu da bambaşka bir sınav.
“Sırtımda çimento taşıdım”
Sınavların büyük bir kısmını başarı ile geçiyor Sultan, emeğiyle var oluyor; evlere, iş yerlerine temizliğe gidiyor:
“Hep dönüştürmeye çalışarak geçti hayatım, 17 yaşında evlendim. O zamandan beri de mücadele ediyorum. İlk dubleks evleri temizlemeye başladım. Cam sildim, perde yıkadım, bir evde temizlik için ne yapılması gerekiyorsa yaptım. Kendi evimi de böyle yaptım. Sırtımda çimento taşımışlığım var. Evimize çimento taşırdım sonra eve temizliğe giderdim. 22 yaşındaydım.”
“Aynı masada yemek yiyemedik”
“Mesela, başına gelen en büyük zorluk neydi?” diye soruyorum biraz çekinerek, “Ev işçilerinin yaşadığı zorluklar, anlatılmak ile bitmez de dilim yettiği kadar ben anlatayım size" diyor:
“Şimdi en basiti mesela düzenli gittiğim bir evdi. Bir anne tek başına yaşıyordu, gittiğimde de öğle yemeğini beraber yiyorduk. Bir gün kızı geldi, annesi ile benim aynı masada yemek yediğimi gördü. Bir de baktım benim tabağımı mutfaktaki masaya götürmüş. Ben o yemeği, bal olsa gene yemedim, bu bana yapılmış bir hakaretti. Benim sayemde temiz bir evde yaşıyorsunuz. Benim emeğimle temizlenmiş evde yemek yiyorsunuz beni o masaya yakıştıramadınız mı?”
“Çamaşır makinesinden farkımız yok”
Sultan’a göre, temizliğe gittiği evlerde bazen onu “iş makinesi” olarak görenler var:
“Hiç suratımıza bile bakmazlar, ‘şunu yap, bunu yap' . Bazen bir çamaşır makinesinden farksız hissedersiniz. İşte emeğinize pazarlık edenler mi diyeyim? Temizlik yapıyorum, benim emeğimin pazarlığı mı olur? Çalışıyorsunuz, bitiriyorsunuz. Günün sonunda yevmiyenizi alacaksınız, örneğin 230 TL alacaksınız öyle anlaşmışsınız. ‘220 olmaz mı?’ diyor. Kapının ağzında yapılacak şey mi bu?”
“Camdan düşen ev işçisi var, ne oluyor?”
“Sigorta da yok zaten" diye kızarken yaşadığı bir ev kazası aklına geliyor:
“Eski avizeler var ya onları temizliyordum, tek tek parçalarını indiriyorsun temizliyorsun. Tek tek silip kuruluyorsun, sonra yerine asıyorsun. Az kalsın kafama düşüyordu o avize. Hiçbir şeyimiz yok. Sosyal güvencemiz yok. Camdan düşen ev işçileri var? Ne oluyor? Hiç.”
“İmece Ev İşçileri Sendikası bizim güvencemiz”
En çok da çocuklarını bırakmak zorunda kalınca üzüldüğünü söylüyor:
“Başka eve gidiyorsunuz, başkasının çocuğu ile ilgileniyorsunuz ama aklınız hep kendi çocuğunuzda. Benim iki çocuğum da çok akıllıydı gerçi. Zaten küçük oğlum sayesinde İmece Ev İşçileri Sendikası ile tanıştım. Sendika bizim güvencemiz.”
Temizlik yapmaya gittiği bir yerde şiddet görmemiş Sultan fakat çok fazla psikolojik şiddete tanık olduğunu anlatıyor.
Mesela, bir gün çalıştığı bir evde ücretini “IBAN’a göndereceğiz” diyorlar fakat göndermiyorlar.
Peki Sultan ne yapıyor?
Dinliyoruz:
“Hemen İmece Ev İşçileri Sendikası’na bildirdim. Sendikamızın avukatları kadını aradılar. ‘Bizim sendikaya üye arkadaşımızı çalıştırmışsınız, ücretini ödememişsiniz’ dediler. Kadının o an sesi soluğu kesilmiş zaten. Diyormuş ki ‘ev işçilerinin de sendikası mı olur?’ Ya olur işte.”
“Aldırmam, işimi yapıp geçerim”
Sultan’ın ev temizlemeye gittiğinde en çok başına gelen hak ihlallerinden biri, “tek daire için anlaşmalarına rağmen bir anda başka bir daireyi daha gösterip burayı da temizle” demeleri veya tüm işleri bitirmiş tam çıkacakken “Şu dolabı bir daha silsen, bu masayı bir kenara çeksen” diye eklenen işler.
Ayrıca kendisinden “kadın” diye söz edilmesi zaman zaman isimsiz ve orada yokmuş gibi davranılması da sinirini bozan durumlardan:
“Aldırmam ben bunlara işimi yapıp geçerim. Bazen patronlarıma öyle bir laf ederim ki şaşkına dönerler. Kendi hakkımı yedirmem, başkasının hakkını da yedirmem.”
“Sigorta istiyoruz”
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ne dair de bir mesajı var Sultan’ın:
“Emeğimizin karşılığı hiçbir yasada yok. Şu anda normal çalışan insanlarla biz aynı eşit kategoriye koymaları gerek. Sağlığımızdan oluyoruz doktora gitsek sigorta yok. Sigorta istiyoruz. Ben tüm bu olumsuzluklara karşı 25 Kasım’da olacağım, siz de gelin.”
25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE GÜNÜ
Hey “O” çocuk değil!
Ev İşçilerinin Mücadelesi Belgesele Aktarıldı: Gurur Yarası
Toz Bezi'nin "Hatun"u ve "Nesrin"i Anlatıyor
(EMK)