Etnomüzikolog ve müzisyen Serdar Canan Kürt müziğiyle ilgili araştırmalara yeterli desteğin sağlanmamasından ve bu alandaki araştırmacıların teşvik edilmemesinden yakınıyor.
Ekim ayında Japonya’da Kürtçe konserler de veren Canan, Japonların Kürt müziğine duydukları ilgiden memnun ama bu ilginin süreklileştirilmesi için yoğun bir çaba sarfedilmesi gerektiği görüşünde.
Matsumoto ve Kobe Üniversitelerinin davetlisi olarak Japonya’ya giden Canan, buralarda hem Kürt müziğiyle ilgili sunumlar yaptı hem de konserler verdi.
Canan izlenimlerini şöyle aktarıyor:
“Japon dinleyicilere ‘Kürtleri tanıyor musunuz’ diye sorduğumda, çoğu hiç duymadıklarını söylüyordu. Dolayısıyla müziğe girmeden önce Kürtleri ve Kürdistan’ı anlatmam gerekiyordu. Yasaklanan bir dil, bir kültür ve aslında bir halk var."
"Kürtleri hiç bilmeyen insanlara, bir halkın sesini, müziğini anlatmak ayrı bir çaba gerektiriyor. Burada temel sorun Kürt müziğinin kendi coğrafyasında sistematik olarak yasaklanmış, önüne bariyerler konmuş olması. Kürt müziği akıntıya karşı kürek çekiyor.”
"Kürt müziğinde kaynak ve alan araştırması önemli"
Canan, Kürt müziğinde kaynak ve alan araştırmasının önemini ise şu sözlerle aktarıyor:
“Her etnomüzikolog gibi ben de müziği farklı bir bakış açısı, farklı bir perspektif ve geniş bir çerçevede değerlendirmeye çalışıyorum. O yüzden müzikle ilgili bir eksikliği daha fazla görebiliyorum."
"Bir etnomüzikolog müziğin sadece sesten, melodiden ibaret olmadığını bildiği için bunun eksikliğini çok daha rahat gözlemleyebiliyor. Örneğin yüksek lisans tezim için 2016’da Hakkari’de alan araştırması, kaynak taraması yaptım."
"Hakkari’de hangi çalışmalar yapılmış, hangi tarihlerde kimler buraya gelmiş, kimler buralardan gitmiş… Tarihsel arka planla ilgili bir literatür çalışması yapmam gerekiyordu ve o kadar az sayıda kaynakla karşılaştım ki… "
"1950’lerden 1960’lara kadar üç kez Hakkâri ve Beytüşşebap çevresine gelen Alman müzikolog Dieter Christensen araştırmalar yapmış. Japon etnomüzikolog Ayako Tatsumura, 1975’lerde Rojhilat’ın Mahabad kentinde araştırmalar yapmış, Kürt müziğiyle ilgili makaleler yayımlamış. Ayrıca 1950’lerde ABD’li arkeolog Ralph S. Solecki özellikle Başur’da (Irak Kürdistan Bölgesi) Kürtçe müzikler derledi."
"Birkaç ismin dışında nitelikli diyebileceğimiz az sayıda kaynaktan bahsedilebilir. Daha geriye gittiğimizde, mesela 1902’de Avusturyalı antropolog Felix von Luschan, kazı çalışmaları için Antep’e geliyor, ama aynı zamanda orada kayıtlar alıyor.”
“Araştırmalar eksik”
“Sadece Hakkâri özelinde söyledim ama bu durum Kürt müziğinin geneli için geçerlidir” diyen Canan, şöyle devam ediyor:
“Kürt müziğiyle ilgili nazari (teorik) çalışma yok. Bahsettiğim araştırmacılar derledikleri şarkılar üzerinden birkaç teorik çalışma yapmış ama bunlar çok eksik. Kürt müziğini beş, on ya da elli şarkı üzerinden değerlendiremezsiniz ve bu şekilde anlayamazsınız."
"Örneğin etnomüzikolog Melih Duygulu’nun bir çalışmasından söz etmek istiyorum, kendisi aynı zamanda benim üniversiteden hocamdı. “Türkiye’nin Halk Müziği Makamları” kitabı yayımlanmadan önce Melih Hoca bize çalışmasından bahsetmişti ve Türkiye’deki bütün halkların müziğinin kitapta yer alacağını söylemişti. Kürtlerden de bahsedecekti. Fakat kitap yayımlandıktan sonra alıp, okudum."
"Ermenilerle, Rumlarla, Çingenelerle ilgili bir iki şarkı, Kürtlerle ilgili ise bir şarkı var, o da “Arix.” Erzincan depremiyle ilgili bir kadının o zaman söylediği bir ağıt bu. Kitapta Ermeni, Rum ve Çingene şarkıları belirtiliyor, “Arix” şarkısının ise Kürtçe olduğu belirtilmiyor. Ayrıca Kürtçesi de dil kurallarına uyulmadan; nasıl duymuşlarsa o şekilde tamamı yanlış ve sığ yazılmış. Melih Hoca “Arix” şarkısı üzerinden Kürt müziği makam sistemini anlamaya ve yazmaya çalışmış. Çalışma o kadar eksik ki! Kocaman Kürt müziğini “Arix” şarkısıyla anlayamazsınız, anlamlandıramazsınız, tanımlayamazsınız.”
"Kürt müziği de makamsal bir müzik geleneğine sahip”
Yakın zamanda Cewad Merwanî’nin hazırladığı ve dört ciltten oluşan bir kitap yayımlandı. Kitabın adı “Stranên Arşîva Radyoya Erîvanê/Erivan Radyosu Şarkılarının Arşivi”. Toplam 915 şarkının sözleri ve notaları dört ciltte toplandı.
Müzik eleştirmeni Veysi Varlı ise bu ciltlerin nota sistemini yazdıran ya da editörlüğünü yapan kişi.
Canan, bu kitaptan da söz ediyor:
“Merak edip aldım, çünkü çok heyecanlı bir çalışma olarak belirtilmişti, keza öyle. Ancak o kadar hüsrana uğradım ki! Böylesi değerli bir çalışmada yer alan Kürtçe şarkıların tamamı Geleneksel Türk müziği makam sistemiyle düşünülmüş ve notaya alınmıştı. Açıkçası bu beni çok üzdü. Böylesi önemli bir konunun çalışması böyle mi olmalıydı? Geleneksel Türk müziği makam sistemiyle Kürt müziğini anlamaya çalışırsanız, yanılırsınız. Bu kitaplarda da böyle olmuş."
"Notaların hemen hepsi hatalı veya eksik yazılmış. Kürt müziği de diğer Orta Doğu toplumlarında olduğu gibi makamsal bir müzik geleneğine sahiptir, dolayısıyla iki ses arası koma sesler sıkça kullanılır."
"Bunu göstermek için de bemol ve diyez gibi değiştirme işaretlerine ya da sembollere ihtiyaç duyuyoruz. Bunları yapmak için elbette Batı, Fars, Arap veya Türk müzik sistemlerini kullanıyoruz. Fakat artık bizim de var olan sistemler üzerine yeni eklemeler, semboller veya işaretler geliştirerek/üreterek kendi müziğimizi notaya alarak tanımaya-tanımlamaya ihtiyacımız var.”
“Kürdistan Bölgesi Hükümeti bütçe ayırmalı”
Kürt müziğine ilişkin çalışma yapmanın kolektif bir çaba gerektirdiği görüşünde Canan:
“Etnomüzikologlar, müzikologlar, müzisyenler gibi herkesin dahil olacağı bir çalışmayla olacak bir iştir bu. Bununla ilgili Irak Kürdistan Bölgesi Hükümeti’nin çalışmalar yapması, buna bütçe ayırması gerekir. Bu, büyük bütçeler gerektirir ve birkaç kişinin üzerinde çalışabileceği bir iş değil."
"Son yıllarda yerelde bu tür çalışmaları yürüten ve derlemeler yapan çok araştırmacı var, fakat bu daha çok bireysel çalışmalar olarak karşımıza çıkıyor ve herkes bireysel arşivcilikle sınırlı kalıyor. Tabii bunlar da çok değerli çalışmalar.”
Canan, Kürtlerle ilgili yapılmış ilk ses kayıtlarının ise Berlin ve Viyana’daki fonograf müzik arşivleri olduğunu belirtiyor.
“Onlar 130 yıla yakındır var ve Kürtlerle ilgili yapılmış ilk ses kayıtları da bu arşivlerde mevcut ve araştırılıp incelenmeyi bekliyorlar.”
“Devasa arşivler ortaya çıkarılabilir”
Kürt müziğinin arşivlenmesi konusuna kafa yoran Kürt araştırmacı Zeynep Yaş’ın çalışmalarından da söz ediyor Canan:
“Kendisi bana birkaç kayıt gönderdi ve son telefon görüşmemizde Felix von Luschan’ın 1902’deki çalışmalarından söz etti. Onun şu ana kadar dört ses kaydı olduğunu biliyorduk, 1902’de kaydedilmiş Kürtçe şarkılar."
"Zeynep Hoca, heyecanla yeni kayıtlar bulduğunu ve o yıllarda kaydedilmiş birkaç şarkıya daha rastladığını söyledi. Böyle bir arşiv hâlâ Berlin ve Viyana’da varken Kürdistan Bölgesi Hükümeti’nin buna yönelik bir çalışması yok."
"Böyle bir çalışmaya ihtiyaç duymuyorlar. Bireysel çalışmalar var ama resmi düzeyde olmalı bunlar. Birçok Kürt etnomüzikolog var, onları bir araya toplayıp, toplantılar yaparak alan çalışmalarına gönderebilirsiniz."
"O insanları finanse ederek çalışmalarına destek olabilirsiniz. Böylelikle devasa arşivler ortaya çıkarılabilir. Bu tür çalışmalarla ancak dünyayla ortak yürüyebilirsiniz.”
“Kürtler yaptıkları müziği tanımalı”
Kürt müzisyenlerde böyle bir kaygının olup olmadığını sorduğumuz da ise Canan şu yanıtı veriyor:
“Birçok arkadaşım var ya da birçok müzisyenle konuşuyorum. Hepsi Kürt müzik piyasasında şarkı söylemeye, Kürt müziğine katkı sunmaya çalışıyor ve tutunmaya çalışıyor. Tanıdığımız, bildiğimiz, dinlediğimiz Kürt müzisyenlerinin büyük çoğunluğu söylediğim çerçevede müziğe bakmıyor ne yazık ki."
"Elbette onları yadırgamıyorum. Çünkü onların işi kendi müziğini en iyi şekilde icra etmek. Fakat bana sorarsanız bir Kürt müzisyenin ya da Kürt müziği icracısının Kürt müziği ile ilgili bilgi sahibi olması bir zorunluluktur."
"Zaten kendi dilimizde eğitim alamıyoruz, buna bağlı olarak Kürt müziği eğitimimiz de yok denecek kadar az. Dolayısıyla geriye müzisyenlerimizin yaptığı müziği tanımaları ve dinleyicilerine en iyi şekilde aktarmaları kalıyor. Bunu sadece icrayla değil, bilgileriyle de desteklemeliler. Ancak bu şekilde Kürt müziği daha da üretilir ve gelişir.”
Serdar Canan hakkında
İlkokul, ortaokul ve liseyi burada okudu. 1997’de kendi kendine bağlama çalmayı öğrendi. 2009’da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Etnomüzikoloji bölümünü kazandı.
3. sınıftayken İstanbul’da tekstil sektöründe çalışan Kürt kadın işçilerin müzik dinleme alışkanlıklarına ilişkin araştırma yaptı. Aynı yıl tiyatro eğitimine başlasa da ilgisini Kürt müziğine verdi.
2014-2016 yılları arasında müzisyen Efkan Şeşen’le çalıştı ve Türkiye’nin birçok kentinde konserler verdi, performanslar sergiledi. 2015’te Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Etnomüzikoloji bölümünde yüksek lisans eğitimi almaya başladı ve 2019’da “Hakkâri ve Çevresinde Geleneksel Halk Oyunları ve Bunların Müziksel Özellikleri” başlıklı tezini tamamladı.
Zarok TV’de yaklaşık beş ay Kürtçe dublaj yaptı.
2017’de Serhad bölgesi seslerine olan merakı nedeniyle Ağrı ve Muş’ta 12 farklı dengbêj ile röportajlar yaparak, bu çalışmaları derledi.
Merkezi Diyarbakır'da bulunan Botan International’da nefes ve Kürtçe diksiyon atölyesi düzenledi. Yine Botan International için Ekrem Yıldız’la birlikte Kürt müziğini konu alan "Selîqe" adlı programın beş bölümünü yaptı. 1986’da Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde doğdu.
(AÖ/AÖ/EMK)