AKP’nin, ‘yeni tip casuslukla mücadele’ için gerekli olduğunu savunduğu, muhalefetin ve sivil toplumun ‘muğlak ifadeler içerdiği, ifade özgürlüğünü sınırlandıracağı ve cadı avına dönüşebileceği’ endişeyle eleştirdiği ‘etki ajanlığı’ düzenlemesinin bu hafta itibariyle TBMM Genel Kurulu’na görüşülmeye başlanması bekleniyor.
Alternatif Bilişim Derneği Başkanı avukat Faruk Çayır’a göre düzenleme AKP’nin 2020’den beri ülkedeki muhalif sesleri susturma girişimlerinden sonuncusu.
Çayır’ın bahsettiği düzenlemelerin sonuncu Ekim 2022’de yasalaşan ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ ya da kamuoyundaki adıyla ‘dezenformasyon’ suçlamasıydı.
Bu düzenlemenin gazeteciler için bir tehdit olduğu uyarısında bulunduklarını, nitekim düzenlemenin yasalaşmasından sonra gazetecilerin bu suçlamayla yargılanmaya başladığını söyleyen Çayır, “Şimdi de etki ajanlığı düzenlemesi aynı etkiyi yaratacak.” dedi.
Söz konusu yasa maddesi şöyle:
Devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme
Madde 339/A
(1) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Fail hakkında hem bu suçtan hem de işlediği ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.
(2) Fiil, savaş sırasında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise faile sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suçun, milli güvenlik açısından stratejik önemi haiz birimler ile proje, tesis ve hizmetleri yerine getiren kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar tarafından işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.
"Etki ajanlığının bir tanımı yok"
Düzenlemenin sansür yasasına oranla daha sert olduğunu anlattı. Maddeyi ‘siyasi tercihlere göre değişebilecek altyapıya sahip’ olarak nitelendirdi. Muğlaklığı konusunda eleştirdi:
Sansür yasasında da aynılarını yaşadık. Suçun tanımı yoktu, gerekçede yer alan ifadelerin bir karşılığı yoktu. ‘İçini doldurmadan böyle bir düzenleme yapmanız, bu herkesi yargılamanız demektir’ demiştik. Şimdi AKP daha da ileriye götürdü işi.
Yasal bir düzenleme olmasına rağmen teknik ve hukuki altyapısı yok. Etki ajanlığından bahsediyorlar ama etki ajanlığının bir tanımı yok. Kimse bilmiyor etki ajanının ne olduğunu. Kimse anlamıyor etki ajanlığı nedir, ne değildir.
Muğlak ifadeler içeriyor ve buna rağmen ‘devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk’ gibi önemli bir bölümde düzenleniyor. Devletin iç veya dış siyasal yararı nedir, yabancı organizasyonlar kimdir, stratejik çıkarlar sanıl bilinir bunların yanıtı yok. Ama 3 yıldan 7 yıla kadar hapis var.
AİHM kararını haberleştirene etki ajanlığı suçlaması
Çayır daha sonra tanımlaması yapılmayan ifadeler üzerine konuştu. ‘Yabancı organizasyon’ ve ‘iç veya dış siyasi yarar’ için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) örnek verdi:
AİHM, Selahattin Demirtaş ile ilgili ihlal kararı verdi diyelim. Mahkeme kararlarında yazar ‘Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin şu maddesi ihlal edilmiştir’ diye. Gazeteci de kararı haberleştirdi. Şimdi bu devletin ‘iç veya dış siyasi yararına’ dokunur mu, dokunmaz mı? ‘Türkiye bu maddeyi ihlal etti, bu yüzden de şu kadar tazminat ödeyecek’ dediğinizde devletin ‘iç ve dış siyasi yararına’ dokunmuş olmayacak mısınız? Gazeteciler çok kolay bir şekilde AİHM kararlarını haberleştirdiği için etki ajanı olmakla suçlanabilir.
Bir başka örnek. Bir çocuk cinayetiyle ilgili haberler yaptınız. Araştırdınız baktınız, işin ucu siyasilere dokunuyor. Savcılar ‘Bizim milletvekillerimizi, bakanlarımızı suçluyorlar’ diye gazeteciyi dava edebilir mi, edebilir. Bunu da ülkenin ‘iç yararına’ diye gerekçelendirir. Gazeteci de kendini içeride bulur.
Özetle ‘siyasi çıkarlarımıza aykırı’ dedikleri her kişiye ve olaya dava açabilirler.
"Türkiye bir torba yasa ülkesi oldu"
Çayır ‘stratejik çıkar’ için de “Devletin stratejik çıkarının ne olduğunu insanlar nereden bilecek? Türkiye bir stratejik çıkar belgesi yayınlıyor da vatandaşlar da sürekli olarak bu belgeyi takip mi ediyorlar? Bir tabanı yok. Her şeye stratejik çıkar diyebilirler” dedi.
Yasanın ‘tüm medyayı yandaşlaştırmak için bir adım’ olduğunu savundu. Çayır ardından yasaların yapılış şeklini eleştirdi:
Türkiye bir torba yasa ülkesi oldu. Görüşülecek kanuna bakarsanız noterlerle ilgili. Ama içindeki madde etki ajanlığı…
Kaldı ki komisyon görüşmeleri bile gereksiz hale dönüştü artık. İktidarın fikrini değiştirmek imkansız. Hiçbir değişiklik yaptırmıyorlar. ‘O yanlış’ diyorsunuz, ‘bununla ilgili bir tanımlama eksikliği var’ diyorsunuz, ‘Bize göre doğru’ diyorlar, geçiriyorlar.
Muhalefet partili milletvekilleri de artık düzenlemeleri ‘Bu ileride sizin başınızı ağrıtır’ diyerek engellemeye çalışıyorlar. Olay bu kadar komik duruma geldi.
AKP’nin yaptığı her düzenleme kötüdür demek doğru değil ama kendi işlerine yarayacak, muhalifleri susturabilecek, sosyal medyayı engelleyebilecek, ifade özgürlüğünün önüne geçebilecek her türlü düzenlemeyi yapmaya devam ediyorlar. Bunun bir sonu yok. AKP, yasakları hep bir üst seviyeye çıkartıyor.
2020’den beri sosyal medya düzenlemesine, dezenformasyon düzenlemesine, 5651 sayılı yasadaki değişikliklere bakarsanız sürecin ifade özgürlüğünü ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu görürsünüz.
“Türkiye Orta Doğululaşmaya devam mı edecek"
Çayır, burada esas sorulması gerekenin Türkiye’nin hukuk ve demokrasi anlamında yüzünü nereye döneceği olduğunu söyledi. “Avrupa’ya mı dönecek, yoksa Orta Doğululaşmaya devam mı edecek? Biz Avrupa Komisyonu'nun üyesiysek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) uygun hareket etmemiz gerekiyor. Aksi taktirde zarar gören biz oluruz” diyerek sözlerini bitirdi.
(HA)