Konusu "Terör ve Medya" olan NTV'deki "Neden?" programına katılanlar, Türkiye medyasında çatışma ve kriz dönemlerinde uygulanacak yayın kuruluşlarının kendilerine ait bir etik kitapçığının olmamasından yakındı.
Can Dündar'ın dün akşam (30 Ekim) sunduğu programda, hükümetin Hakkari Dağlıca'daki PKK saldırısıyla ilgili başvurduğu yayın yasağının sansür olduğu ancak "ulusal güvenliğin tehlikede olduğu durumlarda" sorumsuzca yayın yapılmaması için de oto-kontrole ihtiyaç duyulduğu kaydedildi.
Akman: Medyanın etik kodları olmalı
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) başkanı Zahit Akman, "Özdenetimi teşvik ediyoruz. Yayın kuruluşlarının etik kodları bulunmalı. Bir kameraman patlama sonrası kopmuş bir ayağı çekebiliyor, bir yayın yönetmeni bunu yayına sokabiliyor. Şehit cenazesinin bulunduğu evde canlı yayın yapılabiliyor" dedi.
BBC yayın ilkelerine atıf yapan Akman, "Show TV dışında, TV'lerin bu kadar sorunu olan bir ülkede nasıl yayın yapacaklarıyla ilgili bir etik metinleri yok" diye konuştu.
Dündar, NTV'nin de bir etik kılavuzuna sahip olduğunu kaydederken Akman, "Cumhuriyeti koruma görevi sadece kamu görevlilerinin değil. Avrupa Sınır Ötesi Sözleşmesi milli güvenliğin tehlikede olduğu durumda kısıtlamaya gidilebileceğini öngörüyor" dedi.
Ekşi: Kendimde yasağa karşı çıkma gücü bulamadım
Hürriyet gazetesinde çıkan 24 Ekim günkü yazısında ilk defa ülkenin bu kadar ciddi tehditle karşılaştığını hissettiği için kendisinde hükümet yasağına karşı çıkma takadı bulamadığını açıklayan Oktay Ekşi, Basın Konseyi olarak yöneticilerle bir araya gelerek konuyu incelediklerindeyse yasağa karşı çıkılması yönünde karar aldıklarını ifade etti.
Ayar: Baskıyla yayıncılığın gelişimi gecikiyor
Show TV Genel müdürü Saner Ayar ise, "Dışarıdan gelen baskılar ve kontrol, henüz ergenliğini yaşayan Türkiye'deki televizyonculuğun gelişimini ve oto-kontrolünü geciktiriyor. Dünyada iletişimin karşısında sınır kalmadı ve yayın düzenleyicilerin ve sansürcülerin işi çok zor" diye konuştu.
Ayar, geçmiş dönemlerde eğlence programlarında "dozun kaçmış olabileceği"ni özeleştirisinde de bulundu.
Güzel: Artık askeri harekete karşı çıkılamaz
Hasan Celal Güzel ise, "Bu saatten sonra askeri harekete karşı çıkılamaz" dediği konuşmasında, "Genelkurmay'ın çağrısıyla alınan bu yasağa uygulandığı iki-üç gün için hiç de uyulmadı. Ayrıca, çocukların eline silah verilmesi ve bunun yayımlanması hiç de hoş değil" dedi.
Tunç: Genelde savaş çığırtkanlığı yapıldı
Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Doç Dr. Aslı Tunç da, medyanın son günlerde genelde savaş çığırtkanlığı yaptığını, şiddet ve nefret dili kullandığını, dengeli ve adil habercilik yapılmadığını açıkladı.
Tunç, "Habercilikte çözüm odaklı, barışçıl, analize odaklı, meraklı ve mesafeli bir habercilik yapılmadı. Bilgi değil duygu taşıyıcılığı yapıldı" diye konuştu.
İlkiz: Bu açıkça sansürdür
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Hukuk Danışmanı Fikret İlkiz, kriz zamanlarında ifade özgürlüğünün ne olması gerektiğiyle ilgili zaten Beşir Atalay'ın geçmişte Türkiye adına Kiev'deki toplantıya sunduğu bir rapor bulunduğunu belirterek, "Kıta Avrupası'na bunun yolu gösterilmiş. O vakit, Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok" dedi.
Hükümet yayın yasağı için "Bu açıkça sansürdür" diyen İlkiz, Uluslararası Siyasi ve Medeni Halklar Sözleşmesi'nin yayınların hangi şartlarda kısıtlanacağını öngören "Savaş propagandası ve düşmanlığı savunma yasağı" başlıklı 20. maddesine göre kısıtlamaya gidilebileceğini ifade etti. (EÖ/NZ)