90'lı yıllarda Beyoğlu'nu sürekli mesken tutan ve rock müziği hayatının merkezine koyan bir kesim için çok tanıdık bir mekanın yeniden dönüştürülmesiyle oluşmuş SAHA Studio.
Sözünü ettiğimiz mekan, Sıraselviler'deki Kemancı. Sıraselviler 35 numaralı binanın uzun girişinden geçip, eksi 2. kata indiğinizde, şimdi biraz daha beyaz ve temiz görünse de Kemancı'yı -ya da Alt Kemancı'yı- bilenler için çok aşina bir mekan.
Türkiye çağdaş sanatının tanınırlığını artırmayı amaçlayan SAHA Derneği'nin sanatçılara araştırma, üretim ve etkileşim imkanı sağlamak için İstanbul'da tasarladığı SAHA Studio'da sanatçılar; Larissa Araz, Alper Aydın, Özgür Demirci ve Sibel Horoda mekanı ilk kez stüdyo olarak kullanıp eser üreten isimler oldu.
"Dünkü gelişmeler mutluluğu gölgelese de devam edeceğiz"
Bugün gerçekleşen basın toplantısında SAHA Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Füsun Eczacıbaşı, dün akşam beraat edip akşam saatlerinde tekrar gözaltına alınan Osman Kavala'yı işaret ederek, "Bugün mutlu bir şekilde güne başlamak arzusundaydık ancak, ne yazık ki dünkü gelişmeler bu mutluluğumuza gölge düşürdü ama biz yine de programımıza devam edeceğiz" diyerek söze başladı ve ardından SAHA Stüdyo hakkında bilgi verdi:
"Türkiye'de sanat ve sanatçının temsilinde büyük yetersizlikler olduğunu düşünüyorduk. Dünyada bu işler ya devlet destekli ya da yine devletin desteğini alan kurumlara tarafından yapılırken bizde bu da pek söz konusu değildi. SAHA olarak oldukça sessiz ve sakin bir şekilde sanatı ve sanatçıyı gölgelemeden destek oluyor.
Bununla birlikte yeni bir faaliyet alanı katmaya karar verdik ve SAHA Stüdyo'yu kurduk. Sanatçı ve küratörlerin altı ay boyunca sanatını geliştirdikleri, düşünme, üretme ve küresel çapta iletişim kurabilme imkanı sağlıyoruz."
Eylül ayında SAHA Direktörü Çelenk Bafra, küratör/eğitmen Vasıf Kortun ve sanatçı Hera Büyüktaşçıyan'dan oluşan seçici kurul tarafından seçilen grup, altı aylık çalışmalarını tamamladı.
Stüdyo'da altı ay boyunca üretimlerine devam eden sanatçılar mekanı şimdi de bir sergileme alanı olarak kullanıyor.
Birlikte çalışma ve üretme mekanı
Çelenk Bafra mekanla ilgili olarak şunları söyledi:
"Canlı müzik konserlerine ev sahipliği yapan ve kültleşmiş bir yer olan Kemancı, Alt Kemancı barıydı burası. Barın kapanmasından sonra dönem dönem sergileme amaçlı kullanılan mekânı dönüştürdük. Burası bir galeri ya da sergi mekanı değil. Sanatçıların bir arada olduğu, çalıştığı, etkinlik düzenlediği, düşünme ve sergileme alanı olarak kullanıyoruz. Birlikte çalışma ve üretme kültürünü yerleştirmiş olduğunu düşünüyorum."
Bafra yurtdışındaki residency programının Türkiye'deki karşılığı olarak misafir sanatçı programını uygulamaya çalışıyoruz. Sanatçılara yeni kültür, modelleri deneyimleme ve hareketlilik kazanmalarını tetikleyecek esneklik kazanmalarını sunuyoruz. Zaman, mekan ve imkan sunuyoruz. Dönem dönem uluslararası küratör ve sanatçıları da ağırlayacağız. Böylece yurtdışından gelen sanatçıları da İstanbul sanat ortamına sokmuş oluyoruz."
Yarından itibaren üç gün boyunca SAHA Stüdyo'nun kapısı halka açık olacak. 11.00-20.00 saatleri arasında ziyarete açık olacak mekanda Araz, Aydın, Horoda ve Demirce'nin eserleri görülebilecek ve söyleşiler de düzenlenecek.
SAHA'ya davet edilip eser üreten dört sanatçının çalışmaları ise farklı meselelere odaklanıyor:
Alper Aydın/Üç ayrı proje
Ordu'dan gelen sanatçı Alper Aydın, "İstanbul ile dialoğum sergiler bağlamında kısıtlı kalıyordu" diyor.
"Sanatçı olarak bu dinamikleri gözlemlemek çok yaratıcı oldu. Türkiye'de sanatçıların çoğu sanatına odaklanamadan, başka işlerle uğraşmak zorunda kalıyor. Bu altı aylık süreçte sadece eserlerimize odaklandık ve bu özel bir durumdu."
Aydın üç ayrı proje üretti. Heykel, yerleştirme ve performans pratiklerine odaklandığı işlerinde "İnsanlık olarak nereden geldik ve nereye gidiyoruz?" sorusunu merkeze almış. Sanatçı "Yol", "560.000 Yıl" ve "Nefes Projesi" isimli üç çalışma üretti.
Sibel Horoda/Taksim Bölmek Demek
İstanbul'da yaşan Sibel Horoda, uzun zamandır Taksim Meydanı ile ilgili bir iş yapmak istediğini söylüyor:
"Meydanın geçmişi, yoğunluğu, oraya olan sevgim ve geleceğinin belirsizliğinden kaynaklanıyordu bu istek. Tarih ve materyal araştırma sürecim ve düşünme süreçlerim paralel gider hep. Taksim'e su üzerinden baktım."
Meydana ismini veren tarihi su yapısının işlevini mecazen sürdürdüğünü hayal eden Horoda, "Taksim Bölmek Demek" isimli çalışmasında seramik, ebru ve video malzemeleri üzerine çalıştı.
Özgür Demirci/Sana Anlatmak İstediğim Şeyler
İzmirli Sanatçı inisiyatifi Monitör ile birlikte çalışmalarını sürdüren sanatçı Özgür Demirci ise şunları söylüyor:
"Yarattığım belli sınırlar vardı bunu zorladım diyebilirim bu süreçte. Öğrenerek ilerledik biraz da. Altı ay çok değerliydi, hem konsantrasyon, işime odaklanmam adına hem de rahatlığı hissetmem açısından."
Demirci'nin video eseri iyileşmek üzerine. Özgür Demirci, insanla birlikte yaşama gelen ve/ya sonradan edinilen ruhsal, bedensel ve
tarihsel yaraların ve şifanın kaynağına doğru bir yolculuk hikâyesi sunuyor.
"Bedensel yaralar, toplumsal, tarihsel, hafızadaki yaralar üzerine performatif bir video."
Larissa Araz/Karanlıktan Başla Görmeye
Altı ay boyunca üzerine çalıştığı işi "Karanlıktan Başla Görmeye" ile ilgili sanatçı Larissa Araz ise şunları söylüyor:
"Bir mekanı paylaşmak demek aynı zamanda bütün dialog, kendi araştırmalarını da paylaşmak demek. Elimde bir proje vardı ama buradaki sohbet ve paslaşmalarda çok daha gelişti ve değişti. Ben daha çok hafıza üzerine çalışıyorum. Mekan, toprak, kimlik ve aidiyet... Kimliğin dönüşümü..."
Kıbrıs'ta 1974'te savaş sırasında öldürülmüş Ahmet Cemal'in karnından çıkan bir incir ağacının hikâyesinden yola çıkan Araz, bu hikayeyi ilk bir haberde okuduğunu söylüyor ve bu ilginç hikayeyi şöyle anlatıyor:
"Limasol'a yakın, incir ağacının yetişmesine elverişli olmayan bir bölgede ancak denizden ulaşılan bir mağarada bulunan incir ağacı konumu itibarı ile araştırılır ve sonunda üç Kıbrıslı Türk'ün kayıp cesetlerine ulaşılmasını sağlayacak bir araştırmaya evrilir. Ahmet Cemal'in öldürülmeden önceki son yemeği olan incir dinamitle patlatılan mağaranın tepesindeki bir delikten aldığı güneş ışığıyla büyür ve bir ağaca dönüşür. Hem bir savaş arşivi hem de mezarlık görevini gören Ahmet Cemal'in karnından büyüyen incir ağacı, toprak ve kimlik ilişkisini bulanıklaştırır." (AÖ)