Sağlık Bakanlığının Sağlıkta Dönüşüm adıyla sunduğu uygulamaları eleştiren TTB, sağlık alanındaki sorunlara yönelik çözüm önerilerini ve hekimlerin ücretlerine ilişkin taleplerini sıraladı.
Aslında kaynak var
Sağlık sorunlarını sıraladıktan sonra bilinmesi gereken, Türkiyede bu sorunları çözecek kaynağın bulunduğudur denilen TTB broşüründe, bu kaynak, para, insan gücü, araç-gereç, belki de en önemlisi entelektüel birikimdir diye tanımlanıyor.
Türkiyenin ekonomik, siyasal, toplumsal alanlarda, tarihinin en ciddi krizini yaşadığını ileri süren TTB, halk sağlığındaki sorunların çözümü için, eşitlikçi, kamudan yana tercihler yapan bir siyasal tutum geliştirilmesini öneriyor:
* Türkiyenin ekonomi politikalarını büyük kapitalist ülkeler ve uluslar arası finans çevreleri belirliyor. Türkiyede hükümetler tercihlerini bir siyasi irade olarak, bu yönde kullanıyorlar. Artık sağlığa, eğitime ne kadar kaynak aktarılacağı, hükümetin kararı olmaktan çıktı.
* Türkiye, halk sağlığındaki sorunları çözmek istiyorsa, öncelikle, dışarıdan dayatılan yoksullaşma reçetelerini reddeden ve ülke içinde eşitlikçi, kamudan yana tercihler yapan bir siyasal tutumu geliştirmek zorundadır.
Eşit, ulaşılabilir, nitelikli, ücretsiz sağlık hizmeti
Broşürde TTB, sağlık alanında savunduğu değerleri herkes için eşit, ulaşılabilir, ücretsiz sağlık hizmeti olarak tanımlıyor. Hedeflerini de, sağlıktaki eşitsizliklerin kademeli olarak giderilmesi ve toplumun sağlık düzeyinin yükseltilmesi olarak belirtiyor.
Bu hedeflerin, yalnızca sağlık hizmetlerinde yapılacak düzenlemelerle gerçekleştirilemeyeceğini vurgulayan TTB, dezavantajlı toplumsal sınıflar lehine köklü değişiklikler yapılması gerektiğine de dikkat çekiyor.
Merkezi ve yerel düzeyde, katılım şart
Sağlık hizmeti alan ve sunanların merkezi ve yerel düzeylerde katılımının şart olduğunu belirten TTB, yönetim modelini şöyle özetliyor:
* İnsan gücünden kurumsal altyapıya kadar bütün alanları içeren, kaynakları ve hedefleri gözeten gerçekçi ve samimi bir planlama kavramı yerleştirilmeli ve yapılmalıdır.
* Ulusal bir sağlık politikası, Türkiyedeki sınıfsal-bölgesel eşitsizliklerin ağırlığını göz önüne alarak, kaynakların oluşumunda merkezi bütçe kaynaklarını esas almalı, hizmet sunumu ve finansman tek elde toplanmalıdır.
Kazanımlar korunmalı
TTB broşüründe, önemli başlıklardan birisi de şimdiye kadar elde edilen kazanımların korunması olarak belirtilmiş:
"2002 itibariyle, yıllardır yürütülen kamu sağlık hizmetlerini çökertme politikalarına rağmen yasal/yaşamsal düzeyde varlığını koruyan, yıllar süren mücadelenin sonucunda kazanılmış ve toplumun geniş kesimleri lehine olan sağlık alanındaki kazanımların korunması hedeflenmelidir."
Bu bağlamda temel sağlık hizmetlerinin ve kamu hastanelerinin genel bütçeden finansmanı, sosyalleştirmenin, özellikle sağlık ocaklarının kırsal bölge ve küçük kentlerdeki maddi başarısı, maaşlıların ek vergi vermeksizin sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanma hakkı, SSK'nın hem finanse eden hem de hizmet sunan bir kurum olarak varlığının devamı, sağlık çalışanlarının iş güvencesinin korunması savunuluyor.
TTB'nin talepleri
Broşürde TTB'nin talep ettiği değişiklikler ve çalışmalar şöyle sıralanıyor:
Finansman: Sağlıkta finansman modeli, genel vergilerle oluşan genel bütçe sistemi olmalıdır. Sağlık Bakanlığı'na en az yüzde 10'luk bütçe payı ayrılmalıdır. Özel sağlık işletmelerine ve özel sağlık sigortalarına tanınan her türlü ayrıcalık ortadan kaldırılmalı, kaynaklar kamu sağlık hizmetlerine ayrılmalıdır.
Tıp Eğitimi: Sağlık insan gücü ülke ihtiyaçlarına uygun yetiştirilmeli ve kullanılmalıdır. Hizmet içi ve sürekli eğitim öncelikle temel sağlık hizmetlerinde çalışanların ihtiyaçlarını karşılamayı hedeflemelidir.
Mezuniyet öncesi tıp eğitimi müfredatı ülkenin sağlık sorunlarını önceleyen ve bilen, ihtiyaca ve topluma dayalı, problem çözmeye yönelik eğitim yöntemleri uygulanmalıdır. Planlama yapılamadan tıp fakültesi açılmamalı mevcut fakültelerin ihtiyaca uygunlukları ve her türlü donanımları gözden geçirilmeli, uygun olmayanlar eğitim vermemelidir.
Eğitim araştırma bölgeleri açılmalıdır. Mezuniyet sonrası eğitimin asgari çerçevesini standardize edecek ve niteliği artıracak düzenlemeler yapılmalı, sürekli eğitimin önemi kabul edilerek bu alanda meslek örgütünün yaptırımcı ve düzenleyici olması sağlanmalıdır.
Sağlık İnsan Gücü ve Çalışanların Hakları: Mevcut hekim sayısı yeterlidir. Hekimlerin bölgesel dağılımındaki eşitsizlik ve dengesizlikleri azaltacak, çalışma ortamlarını da gözeten özendirici bir istihdam politikası izlenmelidir.
Ülke ihtiyacına uygun bir eğitimle hemşire ve diğer sağlık çalışanlarının sayısı ve nitelikleri artırılmalı, dağılımdaki eşitsizlik düzeltilmelidir. İhtiyaç olan kadrolar açılarak istihdam edilmelidir.
Hekimlere tam süre çalışma getirilmelidir. Çalışma koşullarının düzeltildiği, emeğin ücret olarak karşılığının alındığı, grevli toplu sözleşmeli koşullarda bir tam süre uygulaması sağlanmalı, böylelikle hizmetin niteliğini yükseltilmeli, hekimlik pratiğindeki etik kirlenme önlenmelidir.
Hekim ve diğer sağlık çalışanlarının ücretleri düzeltilmeli, geçim kaygısı duyulmayacak düzeyde iyileştirilmeli, bölgesel dağılımı düzeltecek şekilde özendirilmeli, birinci basamakta çalışanlar ile eğitim rolü üstlenen personel ayrıca desteklenmelidir.
Türkiye sağlık ortamı -kurumlar düzeyinde ve çalışanlar için- demokratikleştirilmelidir. Çalışanların özlük hakları ve çalışanların sağlığı boyutunda düzenlemeler yapılmalıdır. Kamu sağlık kurumlarında baskı, rotasyon, sürgün, angarya gibi uygulamalara son verilmelidir.
Örgütlenme ve hizmet sunumu: Sağlık hizmeti sürekliliği, basamaklandırmayı, ekip çalışmasını, ulaşılabilirliği, riskli gruplara önceliği, entegrasyonu sağlayan bir örgütlenmeyi içermelidir. İkinci basamak sağlık kurumları kâr ve maliyeti değil, bu kurumların desteklediği temel sağlık hizmeti kurumların ihtiyaçlarına yanıt vermeyi temel almalıdır.
Hizmet sunumu ile finansman tek elde toplanmalıdır. Birinci basamak sağlık hizmetleri özendirilmeli, öncelenmelidir. Bölgesel dağılım ve ihtiyaçlar göz önüne alınarak sağlık ocağı sayısı ilk elde 7 binlere, sağlık evi sayısı 13 binlere çıkarılmalıdır. Kamu hastanelerinin sayısı yukarıdaki anlayış çerçevesinde bin 100'e çıkartılmalıdır.
Türkiye'de bulaşıcı hastalıkların aşıyla korunabilir hastalıkların sıklığı ve nüfus artışı göz önüne alındığında bağışıklamaya özel bir önem verilmelidir. Bu bağlamda halen yürürlükte olan 224 sayılı yasada öngörüldüğü şekilde sağlık ocakları çalıştırılmalı, sevk zinciri mutlak uygulanmalıdır. Öncelikle sağlık ocakları olmak üzere kamu sağlık hizmeti sunan kurumlar alt yapı/donanım açısından desteklenmeli ve düzeltilmelidir.
Toplum Katılımı ve Denetim: 224 sayılı yasada öngörülen sağlık ocakları düzeyinde toplum katılımına olanak sağlayan sağlık kurulları çalıştırılmalı ve yine aynı yasada belirtilen genel kurul en kısa sürede -bir ilk adım olarak- toplanmalıdır.
Sağlığa ayrılan kaynakların kullanımı çalışanların denetiminde olmalı; hizmeti yöneten, hizmeti veren ve alanların birbirlerini denetlemeleri üzerine kurulmalıdır.
Kurumlar ve kişiler arasında rekabet yerine işbirliğini ve dayanışmayı ve karşılıklı yardımlaşmayı esas alan ilişkiler geliştirilmelidir. Kaynakların kullanımında akılcı olmalı; harcama-etkinlik ve yararlılık faktörleri göz önünde tutulmalıdır.
Tıbbi Teknoloji-İlaç: Yurtdışından ithal edilen, ileri teknolojik aygıtlarla ilgili olarak ciddi bilimsel bir planlama yapılmalı, ülkemizin gereksiz bir teknoloji çöplüğüne dönüşmesi önlenmelidir. Kamu tarafından bir teknoloji ve ilaç sanayi kurulması değerlendirilmelidir. Ulusal aşı üretim merkezi hedeflenmeli ve öncelik tanınmalıdır. (MS/BB)