Uzman olmayan kişilerin eşcinsellik hakkında yazdığı yazıların ayrımcılığı beslediğini söyleyen Türkiye Psikiyatri Derneği ve Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) de "Güzin Abla'ya Artık Dur Diyoruz" başlıklı kampanyaya destek verdi.
Bianet'e konuşan Prof. Dr. Nilüfer Narlı da, "Türkiye'de son birkaç yıla kadar bir sapkınlık, hastalık gibi değerlendirilen eşcinselliğe bakışın yavaş yavaş değişmeye başladığını, ancak hala alınacak çok yol olduğunu" ekledi.
"Güzin abla eşcinsel düşmanlığını yayıyor"
İnternet üzerinden "Güzin Abla'ya Artık Dur Diyoruz" başlıklı bir kampanya başlatan TR Gay International'a Kaos GL, Lambda, Anadolu Ayıları gibi Türkiyeli eşcinsel gruplar destek verirken, uzmanlar da bu köşede yer alan değerlendirme ve önerilerin ne hayata, ne bilime ne de etiğe uygun olmadığı konusunda birleşiyor.
Güzin Sayar ve sekiz yıl önce köşeyi ondan devralan kızı Feyza Algan'ın tıp, psikoloji, pedagoji gibi alanlarda eğitimi ve uzmanlığı olmamasına karşın eşcinselliği "tedavi edilebilir bir hastalık" ya da "evlilikle geçecek bir davranış bozukluğu" olarak değerlendirip, kendisine başvuran kişileri yanlış yönlendirdiğini kaydeden sitede şu ifadelere yer veriliyor:
"Güzin Sayar ve kızı Feyza Algan, yıllardır halkımızı eşcinsellik konusunda bilinçli bir şekilde yanlış bilgilendirmekte ve hatta eşcinsel düşmanlığına, heteroseksist olmaya teşvik etmektedirler. Hiçbir bilimsel dayanağı olmayan köşe yazılarıyla milyonları etkileyen bu kişiler eşcinsellerin ailelerinden, yakınlarından soyutlanmasına ve ciddi psikolojik bunalımlara sürüklenmelerine neden olmaktadırlar".
Gazete sorumlu
Kampanyanın kişileri değil, Hürriyet Gazetesi'ni ve "Güzin Abla" markasını hedef aldığını söyleyen site yöneticileri, "Konusunda uzman olmayan insanların Türkiye'nin önemli gazetelerinden birinde gizli kapaklı psikolojik danışmanlık yapması tamamen utanç verici ve ahlak dışı bir durum. Meslek etiği konusunda hiçbir fikirleri olmadığı için kişisel önyargılarını yazılarına bulaştırmaları da son derece doğal. Güzin Abla köşesini magazinel olarak tanımlama girişimleriyle affettirmeye çalışmak da doktorculuk oynayan bu insanların Türkiye'yi daha da geriye götürmesine izin vermekten başka bir şey değildir" diyor.
Kampanya çerçevesinde "homofobik" bir yayın çizgisine sahip olmakla suçlanan Hürriyet Gazetesi'ne bir de çağrı yapılarak, "Tiraj kaygısı yüzünden ayrımcılığa prim veren Hürriyet Gazetesi'ni bir an önce bu utanç verici ve trajikomik Güzin Abla Köşesi'ni kapatarak biz eşcinsellerle artık barışmaya ve halkı yanıltmayan, konusunda uzman kişileri kadrosuna almaya davet ediyoruz" deniliyor.
Yaklaşım ve yöntem sorunlu
Kampanyayı destekleyen örgütlerden biri olan Kaos GL'den Ali Erol, son 15 yıldır toplumun eşcinsellere yönelik yaklaşımlarında bir "düzelme" görülmekle birlikte, tablonun hala pek parlak olmadığını söylüyor:
"Bu gibi gazete yazılarında asıl sorun, yaklaşım ve yöntemle ilgili. Eşcinselliğin 'kötü yola düşme' çerçevesinde ele alındığı sözkonusu köşede, ancak birinin kandırması, tacizi, tecavüzü ya da hasta olduğu için insanların eşcinsel olduğu öne sürülüyor. Hürriyet Gazetesi bu köşe dışında da eşcinsellerle ilgili olumsuz haberlere kolay geçit veriyor. Bizim için asıl sorun da bu".
"Güzin abla" köşesinde sorunlarını aktaran eşcinsellere "Evlen, kurtul" önerisinin yapılmasını büyük bir hata olarak değerlendiren Erol, "Bunun yeni sorunlara yol açacağını görmek gerekir. Bu köşe 'dertleşme' kapsamında kalsaydı belki sorun olmazdı, ama insanları yanlış yönlendirmesi yüzünden 'masum' bir köşe değil" diyor.
Erol'a göre, Türkiye'de "artık kol kırılıp yen içinde kalmıyor". Şimdiye kadar toplumda marjinal kabul edilen eşcinsel ve feminist hareketler artık kendi sözlerini söylüyor ve "Güzin abla"nın varolduğu, savunduğu toplumsal yapı yavaş da olsa kırılıyor.
Bilim desteği
Eşcinsel örgütlerin açtığı kampanyayı Türkiye Psikiyatri Derneği ve Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) de destekliyor.
Türkiye Psikiyatri Derneği'nin TRGI'nın başvurusu üzerine aldığı Merkez Yönetim Kurulu kararı şöyle:
"Gazetelerde yer alan ve uzman olmayan kişiler tarafından yapılan psikolojik danışmanlık ve yönlendirme uygulamaları ile ilgili derneğimize gelen şikayetin yanıtlanmasına ve bu konudaki görüşlerimizin ayrıca Basın Konseyi, Gazeteciler Cemiyeti ve Gazetelerin Yazı İşleri Müdürlüklerine iletilerek gazete yönetimlerine bu konularda sorumlu davranmaları çağrısında bulunmaya karar verilmiştir".
CETAD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Nesrin Yetkin imzasıyla TRGI'ya ulaşan mesajda şu ifadelere yer veriliyor:
"Toplumun genelde cinsellik, özelde eşcinsel yönelimle ilgili yanlış bilgilenmeleri, yaygın ön yargıların ve homofobinin kaynağını oluşturur. Eşcinsel yönelim, bir psikiyatrik hastalık ya da değiştirilebilir istemli bir seçim değildir, tıpkı heteroseksüel yönelim gibi bir durumdur. CETAD, her çeşit ayrımcılığa olduğu gibi cinsel yönelim ayrımcılığına da karşıdır. Bu nedenle CETAD Yönetim kurulu, "Güzin abla´ya artık DUR diyoruz" kampanyanızı destekleme kararı almıştır. Bu amaçla gerekli girişimlerde bulunulacaktır." .
İnsan haklarıyla yakından bağlantılı
Sosyolog, Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Narlı Türkiye'de son birkaç yıla kadar bir sapkınlık, hastalık gibi değerlendirilen eşcinselliğe bakışın yavaş yavaş değişmeye başladığı, ancak hala alınacak çok yol olduğu kanısında:
"Özellikle ayrımcılığa karşı tavır alınması, 21. yüzyılın en güçlü söylemi olan insan hakları söylemiyle de yakından bağlantılı. Son 20 yıldır her türlü insan hakları ihlali ve ayrımcılığa karşı uluslararası sözleşmeler ve hukuki metinler ortaya çıktı. Bu sözleşmelere taraf olan ülkelerin sayısı da hızla arttı. Ayrıca insan hakları söylemi medyada, akademik dünyada ve günlük hayatta da yansıma buldu. Bu bağlamda insanlara sosyal cinsiyetinden dolayı veya tercihlerinden dolayı herhangi bir ayrım yapılması da hoş görülmemeye başlandı."
Ancak Prof. Narlı'ya göre, farklılıklara hoşgörü, ve ayrımcılığın karşısında olma gibi kavramlar henüz kentli, entelektüel çevreler ve üst orta sınıfta kabul görüyor.
Türkiye'de "kişisel alan" denilen alanın erkekler arasında son derece "dar" olduğunun araştırmalarla da kanıtlandığını belirten Narlı, "Ancak, Türkiye gibi erkek egemen toplumlarda, erkeklik kendi başına bir değer olarak görüldüğünden, 'homoseksüel damgası yemekten' çok korkuyorlar. Erkekliğiyle ilgili bir şüphe uyanması, hala Türkiyeli erkeklerin en büyük kabusu" diye konuşuyor. (AK/EÜ)