İnsan Hakları Derneği Toplantı Salonu'nda gerçekleşen seminerde konuşan Lambdaistanbul Eşcinsel Sivil Toplum Girişimi'nden Çağdaş Babaoğlu, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi'nden Umut Güner, Kaos GL dergisinden Ali Erol, "Eşcinsel hakları nedir?", "Cinsel yönelim ayrımcılığı ve insan hakları" ve "İnsan hakları hareketi özelinde toplumsal mücadelelerin eşcinsellik algısı" konularında sunumlar yaptılar.
Babaoğlu, Güner ve Erol, anayasada eşcinsel bireyler hakkında herhangi bir düzenleme bulunmamasına karşın, hem devlet hem de özel kurumların hukuki düzenlemelerde yer alan "yüz kızartıcı suç" kapsamında tanımlanan maddelerle eşcinselleri cezalandırıldığını belirterek, anayasanın 10. maddesine cinsel yönelim maddesinin eklenmesini istediler.
Transseksüel ve travestilerin sağlık ve sosyal hakları karşılanmalı
Çağdaş Babaoğlu, kadın-erkek birliğinin tek norm olarak belirlendiğini belirterek "Toplumlarda hukuk heteroseksüel ilişkiye göre belirleniyor, herkesi heteroseksüel olarak gören bir anlayış söz konusu ve eşcinseller görmezden geliniyor" dedi.
Eşcinsellerin fiziksel ve duygusal şiddete maruz kaldığına dikkat çeken Babaoğlu, "İş hukukunda değişiklikler yapılmasını, çalışma ortamlarında eşcinsellerin korunmasını istiyoruz" diye konuştu.
Transseksüel ve travestilerin seks işliğine zorlanmasını eleştiren Babaoğlu şöyle devam etti:
"Transseksüel ve travestilerin sağlık ve sosyal hakları karşılanmalı. Engelliler ve eski mahkumlar için 50'den fazla işçi çalıştıran işyerlerinde geçerli olan kotaların transseksüel ve travestiler için de uygulanmasını talep ediyoruz."
Babaoğlu, hukuki değişiklerin şiddetin bitmesi için yeterli olmayacağını ifade ederek şiddeti besleyen sistemin de tamamen değişmesi gerektiğini söyledi.
"Yüz kızartıcı suç" eşcinsellere karşı kullanılıyor
Umut Güner, Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasası'nda eşcinsel bireyler hakkında herhangi bir düzenleme olmadığına dikkat çekerek, "Heteroseksüel olmayan bireyleri ayrımcılığa karşı korumak için eşcinselliğe değinilmediği gibi eşcinsel davranışı cezalandırmak için de eşcinselliğe değinilmemektedir" dedi.
Devlet ve özel kurumların hukuki düzenlemeleri "yüz kızartıcı suç" hakkındaki maddelerle tanımlayıp eşcinsel bireylere karşı kullandığını söyleyen Güner, "Öğrenci yurtlarının yönetimleri 'yüz kızartıcı suç' kavramının eşcinsellere karşı kullanımının en çarpıcı örnekleridir" diye konuştu.
Güner, eşcinsellere yönelik şiddet ve ayrımcılığa dair taraflar arasında bir adlandırma ve yaklaşım ortaklaşmasının yaratılamadığını ifade ederek şöyle devam etti:
"Mevcut yasalar, eşcinsellere yönelik ayrımcılığa karşı yasal yaptırım ve düzenleme içermemektedir. Gey ve lezbiyen bireyler, uğradıkları ayrımcılık ve şiddete karşı yasal bir süreç işletememektedirler.
Gey ve lezbiyenler yaşadıkları ayrımcılıkları ortaya çıkarmak ve gündemleştirmek için insan hakları alanında çalışan sivil toplum örgütlerinden nasıl faydalanacaklarını bilmemektedirler."
Eşcinseller kendi varoluşlarını gerçekleştiremiyorlar
Ali Erol, eşcinsellerin insan haklarını anlama gayreti için bir araya gelene kadar yaşanılan süreçte önemli adımlar atıldığını belirterek, "Başta insan hakları alanında mücadele eden pek çok organizasyon ve insan hakları savunucusu en azından eşcinsellerin de hakları olduğu gerçeğini kabul ettiler" diye konuşu.
Gey ve lezbiyenlerin insanca yaşamak için talep ettikleri hakları doğrudan kendilerinin dillendirmeleri gerektiğini ifade eden Erol, "Eşcinseller hak talep ediyorlar; çünkü her alanın heteroseksüel düzenlemeyle kurulduğu bir hayatta kendi varoluşlarını gerçekleştiremiyorlar. İnkarın ve görmezden gelmenin yetmediği durumlarda aşağılanma, baskılama, şiddete karşı kendi hayatlarını kurma mücadelesi, aynı zamanda bir insan hakları mücadelesi olarak karşılık buluyor" diye konuştu.
(KÖ/YS)