Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, Avrupa ülkelerinde Türkiyeli ailelerden alınıp bakıcı ailelere verilen çocukların "Hıristiyan ve eşcinsel" çiftlerden alınıp, biyolojik ailelerinin "kültürüne en yakın kültüre" verilmesi ya da biyolojik ailelerine geri verilmeleri için çalışmalarına başladı.
bianet konuyu İnsan Hakları Komisyonu üyeleri ve psikiyatrist Şahika Yüksel'le konuştu.
Türkiye Psikiyatri Derneği'nden Prof. Dr. Şahika Yüksel "Burada en önemli soru çocuğun biyolojik ailesinden neden alındığı. O çocuğun dokuz yaşındayken aile değiştirmesi, nereye giderse gitsin çok ciddi sorunlara yol açar" dedi.
İnsan Hakları Komisyonu üyelerinden BDP'li Ertuğrul Kürkçü, "Komisyon inceleme yapacak ama eşcinsellikten hareket eden bir mesele yok. İnceleme yapılırken çocukların ailelerinden niçin alındığı, evde şiddet, istismar gibi şeylere uğrayıp uğramadığı da ortaya çıkacak" diye konuştu.
Komisyon üyesi CHP'li Sezgin Tanrıkulu ise, Komisyon'un açıklamalarında cinsel yönelimleri gereği ayrımcı bir algı yaratmaması gerektiğini ifade etti.
"Çocukların ailelerden niçin alındığı tartışılmıyor"
Ertuğrul Kürkçü: Komisyonda, yurtdışındaki Türkiyeli çocukların, Avrupa'daki mevzuatlara göre ailelerinden alınarak bakıcı ailelere verilmesinden doğan şikayetler var. Kimi aileler çocuklarının Hıristiyanlara kimi aileler eşcinsellere verilmesinden dolayı kimi aileler ise çocuklarına yabancılaştıklarını söyleyerek buna bir çare bulunması gerektiğine dair başvuruda bulunmuş. Komisyon Başkanı da bu şikayetlere katılıyor aslında. Ama Komisyon ne olduğunu anlamak istiyor. Böyle bir inceleme olacak ama bu inceleme yapılırken çocukların ailelerinden niçin alındığı, evde şiddet, istismar gibi şeylere uğrayıp uğramadığı da ortaya çıkacak. Yani inceleme iddianın tersini de kanıtlayabilir.
Bakıcı aileler arasında hiç Türkiyeli ve Müslüman yoksa çocuklar ister istemez Türkiyeli ve Müslüman olmayan ailelere mi gidiyor? Bunları öğrenmek gerekiyor. Özetle eşcinsellikten hareket eden bir mesele yok. Ama çocukların ailelerden neden alındığına dair bir tartışma da yok. Ben bunu tartışmak istiyorum.
Ama başkanın sunuşunda bu şikayetler vardı. Eğer Komisyon Türkiye'de yaptığı gibi bir inceleme yapacaksa, üç kişiyle konuşup kendi kafasındaki kararı verecektir.
Sezgin Tanrıkulu: Komisyon toplantısı sırasında yurtdışında olduğum için konudan gazeteler aracılığıyla haberdar oldum. Çocukların hangi bağlamda ailelerinden alındığı, kime verildiği konusunda bilgim yok ama İnsan Hakları Komisyonu'nun bir şey yaparken diline ve üslubuna dikkat etmesi lazım. Konuşurken, insanların cinsel yönelimleri gereği ayrımcı bir algı yaratmaması gerekir.
"Çocuklar bir milletin ya da bir grubun malı değildir"
Şahika Yüksel: Altı ay, bir çocuğun kendi kimliğini ve ait olduğu özellikleri değerlendirmesi için çok erken bir devre, bu söz konusu değil. Burada en önemli soru çocuğun biyolojik ailesinden neden alındığı. O çocuğun dokuz yaşındayken aile değiştirmesi, nereye giderse gitsin çok ciddi sorunlara yol açar. Çocuk altı aylıkken onu ihmal eden aileye karşı şimdi ne hissediyor? Travmaların, kötü muamelenin görünür olduğu bir durumda, "benim inançlarıma uymuyor" diyemeyiz. Çocuklar bir milletin ya da bir grubun malı değildir.
"Biyolojik aile daima çocuğu en uygun büyütecek, en uygun mesajı verecek" demek doğru değil. Tabii bir çocuğun ve bir ailenin kendi kültürel anlayışlarının da değeri ve anlamı vardır, çocuklar başka ailelere verilirken kültürel duyarlılıklara özen gösterilmelidir. Ancak istismar edilen bir çocuğun, istismar ortamından ayrılması birinci ilke olmalıdır. Çocuğun yerleştirildiği yeni yerde de istismar olmaması gerekir. Örneğin Türkiye'de birçok uzman, aile çocuğu istismar ettiğinde açıklamıyor çünkü Türkiye devlet olarak ailesinden istismar nedeniyle aldığı çocukları korumuyor.
Basına yansıyan Yunus örneği üzerinden konuştuğumuzda, buradaki kararı herhangi birinin vermesi uygun değildir çünkü herkes kendi sübjektif ideolojisine göre karar verecektir. Dokuz yaşındaki çocuk karar verme yeteneğine sahiptir ve verildiği aileden şikayetçiyse o çocuğun nereye yerleşmesi gerektiği ayrıca tartışılmalıdır.
Ayrıca burada şu bilgiyi eklemekte yarar var. Eşcinsellik seçim değil, doğuştan gelen bir durumdur. Dolayısıyla çocuğun verildiği ailenin eşcinsel olması önemli değildir. Eşcinseller tarafından ya da eşcinsellere hoşgörülü ortamda büyütülen çocukların arasında eşcinsellerin oranı daha yüksek değil. Bu, eskiden ileri sürülen iddialara karşı bilimsel bir bilgidir. Ayrıca bu çocukların nefret suçu işlemeye daha az temayüllü olduğunu biliyoruz.
Ne olmuştu?
Bozdağ, Hollanda'da altı aylıkken Türkiyeli ailesinden alınıp lezbiyen bir çifte verilen, şu anda dokuz yaşında olan Yunus isimli oğlan çocuğuyla ilgili yeni dava açılması için Yurtdışı Türkler Başkanlığı'na talimat verdi ve Hollanda hükümeti nezdinde girişimde bulunacaklarını açıkladı.
Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nun da inceleme başlattığı, 17 Nisan'da Almanya'dan başlayarak bazı ülkelerde yapılacak araştırmalar üzerine bir rapor hazırlanacağı da açıklandı.
Üstün, "Biz o kültürü de kınamıyoruz ama yabancı bir kültür olan eşcinsel aileye veriliyor. Çocuk haklı sebeplerden alınsa bile ailenin kültürüne en yakın kültüre verilmeli" diye konuştu. (ÇT)