*Şirak ili Ermenistan-Türkiye sınırı. Wikipedia.
2009'da iki protokol imzalayan Türkiye ve Ermenistan, o dönemki "normalleşme sürecini" başaramadı. Son bir yılda ise 2000'li yılların vekalet savaşı olmadan birebir aktörlerin dahil olduğu en büyük savaşı olan Karabağ savaşı gerçekleşti.
Analist Alin Ozinian, bu ortamda yaşanacak gelişmelerin geçmiştekilere göre farkını ve AKP'nin motivasyonlarını bianet'e yorumladı.
Çavuşoğlu'nun açıklamasını ve nüanslarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye ile Ermenistan'ın arasındaki herhangi bir diyalog olasılığını, hükümetlerden bağımsız olarak olumlu değerlendiriyorum.
Çünkü iki komşu ülkenin er ya da geç bir diyalog sürecine girmesi gerekiyor. Sınırları açması gerekiyor.
Bu anlamda atılacak her adımı olumlu değerlendiriyorum. Çavuşoğlu'nun açıklamaları da, daha önceki açıklamalarını göz önünde bulundurursak dengeli bir açıklama.
Belli ki, çok fazla detaylara girip yanlış bir şey söylememeye çalıştığını gözlüyorum ben. Zaten bugün Ermenistan'daki muhatabından da cevap geldi.
'İlk haber hep Türkiye'den'
Vahan Hunanyan (Ermenistan Dışişleri Sözcüsü) olumlu değerlendirdi Çavuşoğlu'nun açıklamasını ve kendilerinin de Ermenistan'ı temsilen Türkiye'ye bir temsilci gönderme konusunda hem fikir olduklarını söyledi.
Belli ki bir süreç yaşanıyor, tabii biz son 20 senedeki Türkiye-Ermenistan diplomatik ilişkiler kurma toplantılarına bakarsak -genelde yurt dışında gerçekleşiyor- nedense hep Türkiye tarafından ilk ifşa edildiğini görüyoruz.
Nedense hep ilk Türkiye tarafından açıklandı, bir ortak açıklama yapılmadı. Burada da Türkiye geleneği bozmadı, Ermenistan'dan önce davrandı.
Geçen seferden alınan dersler nedir? Türkiye ve Ermenistan neleri daha farklı yapmalı?
Bu sürece en çok biliyorsunuz "futbol diplomasisi" zamanında yani 2009'da Zürih'te protokollerin imzalandığı dönemde yaklaşıldı.
İki protokol imzalanmıştı, Batılıların ara bulucu olduğu bir dönemde. Bu başarılı olmadı.
Başarılı olmamasına temel sebep Türkiye tarafından Azerbaycan'ın rahatsızlığı gibi gösterildi.
Diğer taraftan da şöyle diyebiliriz orada büyük ihtimalle Türkiye tarafından bir gönülsüzlük oldu.
2009 sürecinde neler yaşandı?
Ben şöyle değerlendiriyorum. Eğer gerçekten Türkiye'nin bir niyeti vardıysa o dönem AKP hükümetinin ve bu dile getirildiği gibi Azerbaycan tarafından durdurulduysa orada biraz Türkiye'nin öyle geliştirmesiydi.
Çünkü 90'lı yıllardan beri "Azerbaycan bizim kardeşimizdir" diyen Türkiye'nin Ermenistan ile böyle bir süreci gerçekleştirmek istediği zaman Azerbaycan'ı gerektiği şekilde bilgilendirmesi ve Azerbaycan'ı tabir-i caizse ikna etmesi gerekiyordu.
Hem Azerbaycan ile duygusal anlamda o kadar yakın durarak, hem de o dönemdeki Batı ile ilişkileri güçlendirmek amacıyla Azerbaycan'a hesap vermeden Ermenistan'la bir ilişki kurmak doğru değildi ve bu yüzden biraz başarısızlığa uğradı Türkiye.
Yine altını çizerim eğer gerçekten o geri çekilme Azerbaycan sebebiyle olduysa.
Şimdi bu sefer Türkiye'nin Azerbaycan ile daha paralel hareket ettiğini görüyoruz. Zaten bu olan biten çok tuhaf şekilde Türkiye'nin büyük ölçüde destek olduğu, bizzat alanda olduğu bir savaşın ardından cereyan ediyor.
Tırnak içinde adına "diyalog süreci" dediğimiz bu süreç, büyük kanlı bir savaşın arkasından geliyor ve o kanlı savaşta Azerbaycan ve Türkiye zaten omuz omuzaydı.
Bu anlamda Azerbaycan ve Türkiye'nin çok iyi ilişkiler içerisinde olduğu bir dönemde bu açılımın yapılması isteniyor, bu anlamda da tuhaf bir şeklide bence başarılı olma şansı tanıyor bu açılım.
'Dengeler tamamen değişti'
Tabii şunun da altını çizmek lazım; daha önceki dönemlerde Batı'nın ittirdiği bir barış süreci vardı ve bu barış süreci Rusya tarafından "bizim için de uygundur" şeklinde yorumlanıyordu.
Ama burada dengelerin değiştiğini görüyoruz. Karabağ Savaşı'nın üç ateşkes denemesi oldu. Batılılar da müdahale etmeye çalıştılar ama Rusya aracılığıyla ateşkes sağlandı, bölgede Rus barış gücü var şu anda.
Yani kısaca Karabağ Savaşı ve ateşkesinin de Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerini de Rusya şu anda yönetiyor. Bu da bir anlamda olumlu, çünkü şu anda bölgede söz sahibi olan ülke Rusya ve böyle bir adım atılması isteniyorsa, Rusya'nın onayını, desteğini hatta yol haritasını almak gerekli. Bu anlamda da başarılı olabileceğine inanıyorum.
Çünkü iki tarafın ya da üç tarafın isteğinden ziyade biraz yukarılardan "artık bu işi çözmeliyiz" dendiğini düşünüyorum. Tabii bu girişimin de sadece barışla açıklanabilen bir tarafı yok.
Yol ve inşaat motivasyonu
Bölgedeki demiryolları, bölgedeki enerji yolları, bölgenin tekrar Rusya'nın daha önceki dönemlerde, Sovyet öncesi dönemlerde bile hayalini kurduğu bir alan olması için efektif şekilde çalışması gerekiyor.
Ülkeler arasındaki sorunların minimuma indirilmesi gerekiyor. Bu anlamda şu an daha güçlü bir irade var ve bu iradenin de başını Rusya çekiyor. Bunu da mutlaka görmemiz gerekli.
Bir önemli konu daha var. Türkiye-Ermenistan ilişkileri, Karabağ sorunu... Bir taraf başı çekse bile dünyanın diğer güçleri tarafından da onaylanması gereken bir yol haritası olmalı.
Çünkü biliyorsunuz Karabağ, başından beri ilerlemeyen bir gidişatı olsa da Minsk grubunun sorunu çözmeye aday olduğu bir sorundu.
Batı ülkeleri hangi konumda?
Şimdi Rusya'dan bahsettik ama bu dönemde örneğin Belçika'nın başkenti Brüksel'de bir zirve olacak 15 Aralık'ta. AB-Doğu Ortaklığı Zirvesi.
Bunun öncesinde 14 Aralık'ta bir görüşme yapacak Aliyev ve Paşinyan ile Avrupa Birliği yetkilileri.
AB Konseyi Başkanı üçlü bir görüşme yapacak liderlerle ki bu da önemli. Yani bu bahsettiğimiz şeyler aynı zamanda Batı'nın da desteğiyle ilerliyor. Çok aktörlü bir durum var karşımızda.
'Aynı dostluk atmosferi yok'
Biz burada dikkati şuna çekmeliyiz; bu sefer gerçekten şans var mı? Bunun gerçekten net bir cevabı yok ama şunun altını çizebilirim bu sefer tuhaf bir şekilde siyasi irade var ama daha önceki dönemlerdeki gibi dostluk, ortak bir gelecek hayali kuran o pozitif atmosfer yok.
Türkiye daha önceki dönemlerde buna hazırlanmıştı, sivil toplum kuruluşları çok daha büyük bir rol üstlenmişti, o dönem Türkiye'de esen rüzgarlar farklıydı, Ermenistan'da da aynı şekilde, zaten karşılık buluyordu. Ama biraz önce dediğim gibi şu an çok korkunç bir savaşın ardından yaşanıyor bunlar. Ermenistan toplumunun şok olduğu, kafa kesilme videolarının hala dolaştığı bir savaşın ardından biz "diyalog sürecini" konuşuyoruz.
'Halk AKP'ye artık nasıl güvenir?'
Bu ne kadar gerçekçidir? Ermenistan tarafında insanlar artık AKP hükümetine nasıl güvenir? Çünkü biz yaklaşık bir yıl önce savaşa müdahil olmuş bir ülkeden bahsediyoruz.
Türkiye'de hükümetiyle, muhalefetiyle aktör olarak, saldırgan olarak Ermenistan'ın işaret edildiği, ama daha sonra "hayır bu bir, Karabağ bağımsızlık mücadelesiydi, Azerbaycan savaşa başladı" denildiği bir durumun içerisindeyiz.
Bu anlamda barış ne yazık ki inandırıcı değil. İnsanların haklı olarak büyük endişeleri var. AKP hükümetini de tanıyoruz, AKP hükümetinin de bir ülkeyle dost olduğunda nasıl hesapları olduğunu biliyoruz.
Eğer AKP burada "Paşinyan'ın ikinci kere savaş sonrasında seçimi kazanması ve hükümeti oluşturmasıyla AB'nin parasal desteğini görüyorsa ve ülkeye giren paranın hesabını yapıyorsa, ben buradan yararlanırım, inşaat yaparım, yol yaparım" gibi bir niyetle girişimde bulunuyorsa, bunu lanetlememize gerek yok ama bunun adı diyalog değil.
Buna diyalog süreci demek mümkün değil. Ermenistan ile savaş sonrasında yaşanan dönemi biliyoruz, nefret politikalarını biliyoruz.
Bu anlamda ilişkiler başlayabilir ama ben kendi adıma söyleyeyim. Ama ben kendi adıma çok barışçıl bir niyet olduğunu sanmıyorum.
Sadece Ermenistan değil Kürtler konusunda da, çok barış rüzgarları esmiyor şu anda Türkiye'de.
'20 yıldır charter seferleri var'
Ermenistan'ın son seçimlerde de sizin de daha önce dediğiniz gibi Kadife Devrimin devamında karar kılması bu süreçte etkili oldu mu?
Kadife Devrim, Ermenistan'a çok değer katan, dünyanın gözünde de çok değer katan, Ermenistan halkının demokratikleşme için büyük adım attığı, büyük mücadele verdiği, hayatını ortaya koyduğu bir devrimdi.
O yüzden küçümsenmemesi gereken, hatırlanması gereken bir devrimdir. Fakat, Ermenistan'ın beğenmediğimiz, "oligark" dediğimiz yönetimlerine baktığımızda da Türkiye ilişkilerinde her zaman koşulsuz olarak diplomatik ilişkilere hazır olduğunu görüyoruz.
Bu anlamda Paşinyan hükümetinin Türkiye'ye yönelik önceki hükümetlere göre çok büyük bir adım attığını söylememiz güç. Tabii bunlar kapalı kapılar ardında yapılan toplantılar, detaylarına tamamen vakıf değiliz çok zaman ama açıklama olarak, diplomatik duruş olarak Ermenistan her zaman Türkiye'yle önkoşulsuz diplomatik ilişkilere hazırdı.
Bir hatırlatma daha yapmak istiyorum; mesela Çavuşoğlu "charter seferleri başlayacak" dedi. 20 senedir charter seferleri var, son bir senede iptal edildi.
Yani "Türkiye ile Ermenistan arasında böyle hiçbir ilişki yoktu" gibi bir tavır da doğru değil 2021 yılında.
Ermenistan'ın Türkiye'nin Karadeniz Ekonomik İşbirliği toplantısı dahilinde bir temsilciliği var.
Çok uzun yıllardır ikili adımlar hep atıldı, hep tıkandığı bir yer oldu ama bu sıfır aşamasına gelinmiş anlamına da gelmiyordu hiçbir zaman.
'Karabağ'da hala bir Ermeni yönetimi var'
Türkiye şu anda Ermenistan ile diyalog başlatma sürecinde kendini avantajlı olarak görüyor; haklı, çünkü kazanılmış bir zafer var.
Tırnak içinde "Ermenistan'ı dize getirdik, artık her istediğimizi yapabiliriz, neyin ne olacağını söyleyebiliriz" tavrı var.
Bu tavır da çok gerçekçi değil, neden gerçekçi olmadığını şöyle açıklayabilirim:
Öncelikle Azerbaycan'da da, Türkiye'de de Karabağ'ın son statüsüyle ilgili insanların tam olarak bilgisi yok.
Çünkü hükümetler "Karabağ sorunu çözüldü, Karabağ'ı aldık" diyor sadece. Öyle değil. Karabağ, Ermenistan'ın hüküm sürdüğü özerk Karabağ sınırları daralmış olsa da hala mevcut.
Başkenti var, sınırları var Rus barış gücünün koruduğu, yani hala Ermenilerin bir Karabağ'ı var sınırları küçülmüş olsa da, bu bir.
Oranın kaderi belirsiz, Ermenistan hala orada kendi kaderini tayin etme siyaseti güdüyor. Bunun bir anlaşılması gerekiyor öncelikle, yani Karabağ tamamen Azerbaycan'a geçti değil.
'Geçmişteki önkoşullar artık geçersiz'
İkincisi de şu; daha önceki yıllarda hep Ermeni Soykırımı konu edilmişti. "Ermenistan soykırımın tanınması siyasetinden vazgeçsin" talebi hep bir önkoşuldu.
Önkoşul dediğimiz şey hep Karabağ ve soykırımdı. Şimdi Karabağ konusunda Türkiye ve Azerbaycan tam bir başarı ilan ediyor. Tabii ki Azerbaycan savaşın kazanan tarafı, tersini iddia etmek gibi bir niyeti kimsenin yok. Ama o sorun tamamen çözülmüş değil.
Soykırıma gelecek olursak, geçen yıl Biden'ın 24 Nisan'da "soykırım" demesi, yani Obama gibi "büyük acı" dememesi ve ABD Senatosu'nda soykırımla ilgili iki karar alınması "bu bir soykırımdır" şeklinde Amerika'nın da tavrını ortaya koydu.
Dünyada soykırımı kabul eden tüm ülkelerin yanı sıra ABD'de başkanlık seviyesinde 1915'i soykırım olarak tanımış oldu.
Şunu söylemeye çalışıyorum; bir çok sorun çözülmüş oldu önkoşul olarak gördüğümüz.
Şimdi bu Türkiye açısından pozitif olarak mı çözüldü, negatif olarak mı çözüldü, orayı tartışmıyoruz ama artık gündemde değil, Amerika 1915'e "soykırım" dedi. Artık Türkiye'nin bunun kavgasını vermesi önemli değil. Özetle önkoşullar şöyle ya da böyle bir şekilde zayıfladı diye düşünüyorum ben ve daha önceki seferlerde de umutluydum, bu sefer de açılabilir yine umutluyum.
İki önemli faktör var dediğim gibi birincisi, Rusya bu işi eline almış durumda ve Rusya her zaman diğer ülkelere göre karar vericilik anlamında daha kuvvetli iradesi olan bir ülke.
İkinci olarak da, Türkiye dış politikası bu kadar sıkışmışken AKP bunu fırsat olarak kullanacaktır. Küçük de olsa yeni bir pazardır bu kadar ekonomik sıkıntı çekilen dönemde, bunu da göz önüne alacaktır.
Ve sonuç olarak da "30 yıldır açılmayan sınırı biz açtık" diyerek o başarıyı da kendine mal etmeye çalışacaktır.
(PT)