83 yaşında hayatını kaybeden Metin Erksan'ın cenazesi bugün Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen törenin ardından Teşvikiye caminden kaldırıldı. Vasiyeti üzerine Rumelihisarı Şehitlik Dergahı'ndaki aile mezarlığına defnedildi.
1964 yılında Susuz Yaz ile Altın Ayı'yı kucaklayan, Sevmek Zamanı ile aşkın fotoğraf halini sinemaseverlere anlatan, Şoför Nebahat'le sinemanın kült karakterlerinden birisini yaratan, Yılanların Öcü'nü sinemaya uyarlamasıyla sansürle tanışan, sanat için sansürle savaşan ve birçok değerli filmi Türk sinemasına kazandıran usta yönetmeni ve sinemasını sinema yazarları ve akademisyenler bianet'e anlattı.
Kutluğ Ataman (Yönetmen): Yol gösterici
"Bizim için Metin Erksan bir yol gösterici. Sanatçı olmanın şöyle bir avantajı var. Kişi öldükten sonra da eserleriyle yaşamaya devam ediyor. Metin Bey de her zaman eserleriyle yaşayacak ve anılmaya devam edecek."
Janet Barış (Sinema yazarı): Yerelden evrensele uzanan sinema dili
"Kendi dönemi içerisinde gerek yönetmen, gerek siyasi, entelektüel duruşu açısından çok başka bir adamdı, çağının ilerisindeydi. Aşık Veysel'i de anlatabilirdi Erksan, susuz kalmış bir köyü de, ama aynı zamanda bir fotoğrafa aşık olan adamın hikayesini de anlatabilirdi. Yerelden evrensele uzanan özgün bir sinema dili vardı.
"Sevmek Zamanı, Susuz Yaz, Acı Hayat ve Kuyu gibi filmlerinin Türkiye sinemasının kökünün oluşmasında çok önemli bir yeri var. Sevmek Zamanı'na kadar aşk bu denli estetik anlatılamamıştı Türk sinemasında...
"Son 30 yılında film çekmedi Erksan, küskündü. Yine de bugün yeni bir Türkiye Sineması'ndan bahsedebiliyorsak kaynağı Metin Erksan'dır, Lütfi Akad'dır, yeni kuşak sinemacılar bu öncü yönetmenlerin kaynağından beslenmiştir."
Cüneyt Cebenoyan (Sinema yazarı): Soldan sağa kayan bir çizgi
"Türk sinemasının, Yeşilçam'ın kurucularından birisi Metin Erksan; Atıf Yılmaz, Lütfi Akad, Halit Refiğ gibi yakın zamanda kaybettiğimiz isimlerle birlikte. Kırsal gerçeklik üzerine yaptığı önemli filmleri var.
"Aynı zamanda solda başlayıp sağa kayan bir çizgisi var. Halit Refiğ ile birlikte ulusalcı sinemaya kendi bağlamlarını yansıtmışlardır. Erksan, Türkiye'ye özgü bir sinema bulma ve yaratma derdindeydi ve bunların değerli çabalar olduğunu düşünüyorum. Sevmek Zamanı önemli bir filmdi, ama bazen filmden parçalara denk geldiğimde komik bulduğum noktalar da oluyor. Metin Erksan düşünen bir insandı, ayrıca sendikacılık yapmışlığı da vardı."
Zahit Atam (Sinema yazarı): Deli ile dehanın birleştiği yerdeydi
"Metin Erksan bizim sinemamızda deli ile dehanın birleştiği yerdeki isimlerden birisiydi. En büyük iddiası da kıymetinin bilinmemesi üzerine kuruluydu. Çok hırslıydı, o kadar ki tartışmalara baktığımızda, aslında bütün ömrü boyunca pire için yorgan yakan tavırlara sahipti. Sanıyorum hayatının dönüm noktası Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı almasından sonra oldu. Sektördeki yönetmen ve yapımcıların, aynı zamanda yazarların övgüleri yerine, açık hasetleriyle karşılaşınca, bütün hayatı bu olguyla yüzleşme çabası içinde geçti.
"Sinemamızın en yalnız iki isminden birisiydi. Yılmaz Güney ve Metin Erksan, ikisi de ayrı kulvarlarda ilerlediler. Acı ve son gerçek ise, 1980'lerde istediği filmleri yapacak koşullara sahipken sektöre ara verdiği için, ya başaramazsam korkusu içinde bir daha film yapmamasıydı.
"Çok okurdu, çok büyük konuşurdu ve giderek film yapma pratiğinden uzaklaştıkça prodüksiyonu imkânsız büyük projelere yelken açtı. Bir sanatçı olarak Yeşilçam'ın harcadığı; eğitimli, yaratıcı, üretken bir isim olmasına rağmen, 1970'lerden sonra içsel olarak zerre kadar saygı duymadığı Yeşilçam'ı savunmak için kalem oynatması kendi içinde çelişkili bir insan olduğunu en net biçimde gösterir."
Ali İhsan Çelenk (Erksan'ın öğrencisi): Tanrı-kral
"O hepimiz için bir tanrı-kraldı."
Tunca Arslan (SİYAD başkanı): Müthiş bir sentezci
"Metin Erksan sinemamızın ilk yaratıcı yönetmenlerinden biri ve müthiş bir sentezciydi. Yol Palas Cinayeti'nden Dokuz Dağın Efesi'ne Susuz Yaz'dan Kuyu'ya, Suçlular Aramızda'dan Kadın Hamlet'e, Yılanların Öcü'nden Sevmek Zamanı'na açılan yelpazede Anadolu kültürü ile Batı sinemasının belli başlı öğelerini büyük başarıyla harmanlayabilmişti.
"Filmlerindeki felsefi- kültürel derinlikten etkilenmemek mümkün değildir. En piyasa işi çalışmalarında bile kişisel damgasını mutlaka fark ettirirdi. 25 yıllık yönetmenlik yaşamına (1952-1977) karşın son 35 yıldır film çekmemesinin sinema sanatı adına büyük kayıp olduğunu düşünüyorum.
"Buna karşın Erksan'ın yaklaşık 40 filmi üzerine derli toplu ciddi bir araştırmanın yapılmamış olması da hepimizin ayıbıdır. Özellikle genç sinemaseverlerin tekrar tekrar keşfetmeleri gereken bir sinemacıyı kaybettik. Değerini her geçen gün daha iyi anlayacağız.."
Nazan Kesal (Oyuncu): Bu ülkeye fazlaydı
"Değeri anlaşılamamış bir dehaydı Metin Erksan Bu ülke için fazla bir yönetmendi."
Doç. Dr. N. Aysun Akıncı Yüksel (Anadolu Üni.): Muhalif bir ses
"Metin Erksan film yapmanın seri üretimden, yönetmenliğin ise taşeronluktan farksız olduğu bir dönemde çalışmalarına sanatsal ve bireysel bir duruş katmayı başarmış bir yönetmendir. Yılanların Öcü, Susuz Yaz, Sevmek Zamanı, Kuyu gibi sinemamızı ileriye taşıyan filmlerin yanı sıra Acı Hayat, Şeytan gibi kült filmlere de imza atmıştır.
"Elbette içinde yaşadığı dönemin dayatmaları nedeniyle kimi piyasa filmleri de yapmak zorunda kalmıştır. Bunu da görmezden gelemeyiz. Şu anda nasıl pek çok yönetmen dizi, reklam çekimlerinden elde ettikleri paralarla film yapıyorlar, o da, bu tür sektörler o dönemde olmadığı için, gişe başarısı getirecek piyasa filmleri yapmak durumunda kalmıştır. Ancak, bu filmlerde bile onun kendine has biçeminin izlerine rastlamak olanaklıdır.
"Kişiliği ile her daim muhalif bir ses olagelmiştir. Filmlerinde de gerek konu seçimiyle, gerek oyuncu seçimiyle, gerekse yarattığı karakterlerle dönemin ötesine geçmiştir. Belki de bu nedenle sansürle en çok uğraşmak zorunda kalan yönetmenlerimizden bir olmuştur.
"1962'te kurulmasına önayak olduğu Sine-İş Sendikası'yla sinemaya yalnızca yaratıcı olarak değil, emekçi olarak da imzasını atmıştır. Aktif olarak yönetmenlik yaşamını sonlandırdıktan sonra üniversitelerde dersler vererek gözlerden uzak ama yine sinema için çalışmıştır. Kısaca Metin Erksan'ın yaşamı tamamıyla sinemaya adanmış, örnek alınası bir yaşamdır. Sinemamız açısından çok önemli bir kayıp olduğunu düşünüyorum."
Metin Arslan (Erksan'ın öğrencisi): Sinemanın bilim olduğunu öğretti
"Bize sinemanın bir bilim olduğunu öğretti. Ben, onun bu öğretisi ışığında sinema ve tiyatroyu sanatın yanında bir bilim olarak görüyorum."
Prof. Dr. Nezih Orhon (Anadolu Üni.): Sinemanın büyük ustası
"Yönetmenin görevi düşüncesini filmleştirmek mi, yoksa filmiyle anlatabilmek mi? Sorular sormak, düşünceler arasında gidip gelmek... Bazen anlaşılmaz gibi gelen, gülünç olabileceğini düşündüğümüz karelerin, repliklerin arasında izleyiciye sorular sordurabilmekte. Metin Erksan'ın Sevmek Zamanı filminde Halil'in 'resminle benim aramdaki bir durum seni ilgilendirmez. Ben senin resmine âşığım' sözüyle Meral'e aktardıkları ile Meral'in 'iyi ama âşık olduğun resim benim resmim. İşte ben de buradayım, söyleyeceklerini dinlemeye geldim' yanıtı; karşılığında Halil'in 'resmin sen değilsin ki? Resmin benim dünyama ait bir şey. Ben seni değil resmini tanıyorum. Belki sen benim bütün güzel düşüncelerimi yıkarsın' ile karşı yanıtı. Başta anlamakta zorluk çektiğimiz ama böylesi birçok diyalektiğe yer verdiği Susuz Yaz'ın, Yılanların Öcü'nün ve Acı Hayat gibi eserlerin ustasına, Türk sinemasının büyük ustasına selamlar olsun."
Suna Selen (Oyuncu): Büyük kayıp
"Türk sineması için büyük bir kayıp, aynı zamanda Türk düşün dünyası için de." (İD/YY)