Aradan üç ay geçti. Hâlâ failleri meçhul. Ölümlerin ve eylemin failleri olayın hemen akabinde Internet sitelerinde yaptıklarını kendileri itiraf etseler de; olay, tuhaf ülkenin meçhul kayıtları arasına şimdiden girmişti bile.
Dün sabahın erinde o parktaydım. Yine birileri yürüyordu. Ben de...
Hava açık ve güneşliydi. Parkın doğu yakasındaki kafenin önündeki havuz, bir gece öncesinin ayazı nedeniyle donmuş, havuzun yüzeyinde ince bir buz tabakası oluşmuştu. Bir yıl öncesine kadar havuzun etrafında seslerine her gittiğimde aşina olduğum kazlar ve ördekler bu kez yoktu. Tavuk-kuş vebası nedeniyle beyaz giysili sağlıkçılar tarafından itlaf edilmişler, bir daha da yerleri doldurulmamıştı.
Kafenin işletmecileri Aram'ın bir stranını tekrarlayarak ısrarla çalıyorlardı:
"Hey lê, lê wayê gidî bilbilo
Wê bayê lêxist, hêlîn tev xerakiro
Perîşano, de sêwîyo, mihaciro
Tu bi hasreta hêlîna keviro
Bilbilê reben guneye na lîne
De xema şalûl e, ji xwe re xweş dixwîne
De derdê bilbil ne qefesa zêrîne
Meqsedê wî wetenê xwe bibîne
Hey lê le wayê gidî bilibilo ax û ax
Tu çima mayî wisa bê dar û şax
Tu rebenî guneyî, sêwîyî
Stara te tune tu bê ciyî "*
Dökülen yapraklar, yola ve çimlerin üzerine gelişigüzel yayılmışlardı. Parkın temizlikçileri bir yandan yaprakları süpürüp toparlamaya çalışırken, rüzgar yeniden yaprakları dallarından döküyor, toparlananları da dağıtıyordu.
Parkın çimlerinin doğuya bakan yüzü, sabah güneşi ile yeşille sarı arası bozbulanık bir renge bürünmüş ve hafif bir ıslaklıkla günle buluşuyorken; batıya ve kuzeye bakan çimlerin yüzeyi silme kırağı'ya kesmiş beyaz bir örtüyle hangi mevsimde olduğunuzu bir kez daha hatırlatıyordu parkın sabah sakinlerine...
Okulu kıran liseli gençler olanca mahcubiyetleri ile soğuğa karşı birbirlerine daha yakın durup, birbirlerinin ısısının yakınlığında derin sohbetlere dalmışlardı.
Doğu yakadaki kurumaya yüz tutmuş iki iğde ağacı köküne yakın bir noktasından budanmıştı. Budayanlara inat, yanlarından yeni sürgünler vermişti iğdeler.
Yaşlı bir çift, tam yanımdan geçerken Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği ve Kürtlerin barış talebinin ilişkisini konuşuyorlar ve kendilerince yorumlar getiriyorlardı.
Bombadan sonra parkın vazgeçilmezleri haline dönüşen özel güvenlikçilerle, polisler bir köşede hararetle muhabbet ederken bir yandan da çaylarını yudumlamakla meşguldüler.
Parkın her tarafını gören tepelik noktasında konumlanan, arada bir gördüğüm parkın delisi ise; herkese inat "ben işte buradayım" dercesine sadece kendisinin bir de hemen yakınından geçenlerin duyacağı bir sesle tempo tutarak, ileri geri sallanıp halay çekiyordu.(ŞD/EÜ)
* Şeyhmus Diken'in notu: Bundan böyle çok mecbur kalmadıkça yazının içindeki Kürtçe metinlerin Türkçe açıklamasını yazmayacağım. Kürtçe'nin okurları zaten biliyor. Bilmeyenler ise, bir Kürtçe sözlük alıp artık gayret göstermeli...