bell hooks'un, çeşitli feminist akımların/hareketlerin, cinsiyetçi tutumunu eleştirerek söze girdiği "Feminizm Herkes İçindir"* başlıklı kitabı, kadınların ve kadın hareketine sempati duyup da bu konuda kafası karışık olan erkeklerin çok şey öğrenebileceği, bir anlamda "yeni başlayanlar için feminizm el kitabı".
hooks, kitabın daha başında okurlar için şu tanımı yapıyor: "Feminizm nedir?" sorusuna, korkuya veya fanteziye dayanmayan bir cevapları olsun istiyorum. Tekrar tekrar okuyabilecekleri şöyle basit tanımlamaları olsun istiyorum: "Feminizm cinsiyetçiliği, cinsiyetçi sömürü ve baskıyı sona erdirmeye çalışan bir harekettir." (...) bu tanımı seviyorum. Çünkü hareketin erkek düşmanlığı ile alâkası olmadığını çok net bir biçimde belirtiyor..."
Erkekler de feminist olabilir!
Doğrusu, hooks'un kendisi de, kadın hareketinde erkeklerin rolü konusunda son derece "ılımlı" yaklaşımına karşın, feminizmin bir kadın hareketi, daha doğrusu kadınların hareketi olduğunu belirtmekten geri durmuyor. Fakat, cinsiyetçilik karşıtı erkeklerin de erkek egemen, cinsiyetçi yapıya karşı, feminist hareketin müttefiki olabileceğini belirtiyor. Yazar, kimi feminist kuramcı ve aktivistin katılmadığı bir noktanın altını özellikle çiziyor ve mealen; feminist hareketin kapısının, cinsiyetçilik karşıtı erkeklere de açık olduğunu söylüyor...
Özellikle '60 ve 70'lerden itibaren, Türkiye dahil, kadın hareketinin az buçuk yükselişe geçtiği tüm ülkelerde, kafaları karıştıran esas soru, kimin neyi, niçin istediği(dir)ydi. Bu konuda kadın hareketi içinde yer alan aktivistlerin de, akademideki kadınların da, eşitlik, özgürlük ve "iktidarsızlık" isteyen erkeklerin de sorup da yanıtını bulamadığı, kafa karışıklığı yaratan pek çok hadise oldu. (Günümüzde dahi, 8 Mart Kadınlar Günü kutlamalarına erkeklerin katılıp katılmaması yönünde tartışmalar yaşanır ve bu soruya, bu kafa karışıklığından ötürü net bir yanıt veril(e)mez.)
Veyahut bu sorulara pek çok farklı, ne ki "doğruluğu sabit" olmayan yanıtlar oldu. Kadın hareketinin, erkeklerin elindeki iktidarı ele geçirme peşinde olduğunu söyleyen erkekler de oldu, hakikaten bu yönlü çaba sarf eden feministler de. Diğer yandan egemen ve cinsiyetçi erkeklerle "ittifaka" dayalı, ne var ki radikal feministler tarafından katiyen kabul edilir bulunmayan, "revizyonist", oportünist "çevreler" de oldu.
hooks, kitapta bu hususları ayrıntılarıyla anlatıp, kadın hareketinin içine düştüğü "bunalımın" sebeplerini de bunun üzerinden açıklamaya çalışıyor. Yazarın kaygısı, kadın hareketinin bundan sonra nasıl yol alması gerektiğine dair sorulara yanıt bulmakken, bir yandan da kadın hareketinin "bilançosunu" çıkarmak. (Elbette burada kullandığım 'bilanço' sözcüğü akıllara, 'bitmiş, sona ermiş olan'ı getirmemelidir. Zaten bell hooks'un da böyle bir amacı/kastı yoktur. Ancak özellikle 68'lerden, 80'lere gelene kadar, kadın hareketi içinde gelişen tartışmaların "bilançosu", aynı zamanda 80 sonrası kadın hareketi için önemli bir hareket ve referans noktası olabilir...)
hooks, esas sorunu tanımlamayı ihmal etmiyor tabii. Ona göre mesele, kadın-erkek "savaşı" değil, kimi zaman kadınların da içine düştüğü "cinsiyetçilik" tuzağı. Yazara göre meselenin/ataerkinin özünde, cinsiyetçilik vardır ve bunu kimi zaman kadınlar da yapmaktadır; "Feminist hareketin 'erkek-karşıtı' olduğunu varsayan çarpık kanı, kadına ait alanın hiçbir yerinde ataerkinin ve cinsiyetçi düşüncenin olmayacağını varsayan diğer bir çarpık kanıyı da içinde barındırıyor. Birçok kadın, hatta feminist politikanın içinden gelenler bile, buna inanmayı tercih ediyor..."
Yıldızsız siyahlar
hooks, aynı anda, zamanında kendisinin de kafasını karıştıran bu ve buna benzer pek çok soruyu, "Feminizm Herkes İçindir" başlıklı kitabında yanıtlarken, kadın hareketine vakıf olmayan okurlar için rehberlik görevini de üstlenerek, önemli bir misyonu yerine getiriyor.
"Feminizm Herkes İçindir" başlıklı çalışma, siyahi bir kadın olan hooks için, aynı zamanda "beyaz kadınlarla" tartışma, onlarla hesaplaşma çalışmasıdır. hooks, siyah kadınların, kadın hareketi içinde eskiden beri aktif olarak yer almalarına karşın, hep "yıldızsız" kalmalarına dikkati çekerken, siyah kadınların, beyaz, reformist feministlerin ırk meselesini tartışmadan çok evvel, "mevcut beyaz üstünlükçü kapitalist ataerki içinde", hiçbir zaman eşitliğin sağlanmayacağını bildiklerini söylüyor.
hooks'un kimi feminist yaklaşımların ezberini bozan yanı da bu aslında. Zira, her hareket içinde olduğu gibi kadın hareketinin içinde de "siyahların" olduğuna dikkati çeken hooks, aslında "eşitlik" kavramının kendisinin sorunlu olduğunu ve meselenin yalnızca "eşit işe eşit ücret"ten geçmediğini belirtiyor. hooks'un bu konudaki 'serzenişi' dikkat çekicidir, "Şunu asla unutmamalıyız ki, yurttaşlık haklarının ilanından sonra, tam olarak ırk ayrımcılığı sona ermek üzereyken ve siyahların, özellikle siyah erkeklerin, işgücünde beyaz erkeklerle eşit haklara sahip olmaya başladıkları sırada, beyaz kadınlar özgürlük taleplerini ortaya koymuşlardır. Her şeyden evvel, işgücünde kadın-erkek eşitliğine odaklanan reformcu feminist düşünce, çağdaş feminizmin, sırf reformu değil, ABD'nin cinsiyetçilik karşıtı bir ulus olabilmesini sağlamak üzere toplumu topyekün yeniden yapılandırmayı da amaç edinen dayanaklarını gölgede bıraktı".
hooks, tam da bu noktada reformcu feministleri, "yaşam tarzı feminizmi"ni yarattıkları için eleştirirken, "onları" beyaz üstünlükçü kapitalist egemen ataerkiye hizmet etmekle suçluyor. Bu durumun, feminist hareketi ve hareketin kavramlarını muğlaklaştırdığını, beyaz üstünlükçü erkeklerle işbirliği yapan kadınların, devrimci feministleri, en az erkekler kadar susturmaya heveslenecek düzeyde ileri gittiğini hatırlattıktan sonra, "işbirlikçi kadınların" da çabasıyla muğlaklaşan feminist tanımları, tekrar dolaşıma sokmaya çağırıyor, feministleri.
Kadın dayanışması
hooks, kadın hareketi içindeki ayrışmalara, eşitliğe dair yanılsamalara değinirken, kadın hareketinin artılarını da değerlendirmeyi ihmal etmiyor. Kadın hareketinin, erkeklerin hakim olduğu edebiyat ve tarih alanına özellikle '70'lerde yaptığı müdahalenin önemini de vurgularken, 2o zamanlar" erkek profesörlerin, kadın çalışmalarına yaklaşımını da "deşifre" ediyor.
Yazar, kadınların erkeklerin yarattığı ürünlerden daha iyi ve daha ilginç eserleri ortaya koyarak, cinsiyetçi yaklaşıma da müdahale ettiğini ve kadın araştırmalarının kurumsallaşmasıyla birlikte feministlerin mesajının yaygın bir kesime aktarıldığını hatırlatırken, (kadın araştırmalarının akademide yer almasının "önemi" ile ilgili, bkz: Sancar Serpil, Toplum ve Bilim Dergisi, sayı 97) feminist kuramın giderek akademinin duvarları arasına hapsolmasını, gettolaşmasını, feminizmin "yaygın kitlelere" ulaşmasının önündeki büyük engellerden biri olarak sunuyor.
hooks'un şu sözleri, yeteri kadar çarpıcı: Feminist düşünce radikalliğini kaybettiğinden beri, diğer akademik disiplinlerle arasındaki tek fark, ilgi alanının toplumsal cinsiyet olmasıdır...
Adil bir dünya için...
"Kızkardeşlik"in, kadınlar açısından nasıl bir önem taşıdığını, 70'li yıllarda, üniversitedeki beyaz bir kadın hocasının kendisine, "günün birinde önemli bir düşünür ve yazar olabileceği" inancını vermesiyle örnekliyor hooks. Erkeklerle kadınların birlikte olduğu sınıflarda, kadınların "seslerinin çıkmamasını" da, erkek hoca ve öğrencilerin "marifeti" olarak gösteren yazar, kadın dayanışmasını, feminist hareketin olmazsa olmazı olarak gösteriyor.
"Kızkardeşlik", yani kadınların dayanışması olmazsa, kadın kurtuluşunun mümkün olmadığını söylerken, kadın dayanışmasının cinsiyetçiliği zayıflattığını ve ataerkinin yok olması için uygun ortamı kurduğunu belirtiyor.
"Feminizm Herkes İçindir", yalnızca yukarıda andığımız konuların işlendiği bir kitap değil. Kadınların kürtaj hakkı mücadelesinden, feminist bir medya yaratmaya, moda endüstrisine müdahale edip kadınlar için daha az topuklu -ve tabii daha rahat- ayakkabı üretilmesine değin, kadın hareketinin kazanımları da kitap boyunca anılıyor. Ama bu kazanımlardan sonra, kadın hareketinin içine düştüğü/düşürüldüğü tuzaklar da hatırlatılıp, buna yönelik çözüm önerileri sıralanıyor. Cinsiyetçiliğe "erken müdahale" için, feminist ebeveynlik fikrinin önemi ve feministlerin özellikle erkek çocukları, "erken müdahaleyle" cinsiyetçi bakış açısından kurtarması gerektiği fikri, gerçekten de feminizmi yeni öğrenenler için mühim bir bilgidir...
bell hooks'un kitabı, feminizmi yeni öğrenmeye başlayanlar için çok iyi bir başlangıç noktası. Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı'nda master yapmaya başlayan öğrencilerin eline hemencecik bu kitabın verilmesi de yersiz değil...
Önyargılardan arındırılmış, neyin ne ve nasıl olduğu, yazarın deyimiyle, "basit, anlaşılır cümlelerle" özetleyici başlıklar altında sıralanmış olan "Feminizm Herkes İçindir", bize -erkeklere-, feminizmin erkek karşıtı olmadığını izah ettiği gibi, kadın hareketinin müttefiki olmamızın da adil bir dünyanın yaratılması için ne kadar önemli olduğunu anlatıyor. (İA/BB)
* Feminizm Herkes İçindir; bell hooks; Çitlembik Yayınları, 2002; 128 sayfa; 6 ytl (6 milyon lira)