AB'den müzakere tarihinin beklendiği bu kritik dönemde Prof. Dr. Kemal Kirişçi'nin başkanlığındaki Boğaziçi Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi ve ardından Prof. Dr. Baran Tuncer'in başkanı olduğu Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı TAP, peşpeşe uluslararası konferanslar düzenlediler.
İki toplantıda da Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü'nün Türkiye'de Nüfus ve Aile Sağlığı 2003 araştırmasının, geçen hafta açıklanan verileri esas alınarak geleceğe dönük projeksiyonlar yapıldı.
AB'nin nüfus sorunu
AB'nin nüfusu, 10 yeni üyenin eklendiği son genişlemeden sonra 380 milyondan 455 milyona yükseldi. Ancak 2050 yılına gelindiğinde AB nüfusu 430 milyona inecek. Avrupa'da nüfusun azalmayıp aynı kalması için, kadın doğurganlık oranının 2.2 olması gerekiyor. Ancak AB'de 2 çocuk yapan kadın sayısı giderek azalıyor. AB doğurganlık ortalaması 1.5, Almanya'da bu oran 1.3.
TAP Vakfı'nın konferansı için Türkiye'ye gelen Oxford Üniversitesi Nüfus Araştırmaları Merkezi'nden Prof. David Coleman'ın sunduğu "Avrupa'da nüfusun değişimi ve geleceği" başlıklı tebliğe göre 15 - 20 yıl sonra Avrupa'nın nüfusu, 250 yıllık aradan sonra ilk kez doğal nedenlerle azalacak. Ve ne doğurganlığın yeniden teşvik edilmesi, ne de dışardan alınacak göç, Avrupa'da nüfustaki gerilemeye engel olamayacak.
Yuvayı erkek kuş yapar!
Coleman'a göre evlilik müessesesinin önemini yitirmesinin de bu gelişmede azımsanmayacak payı var. Artık pek çok Avrupa ülkesinde kadınlar da erkekler gibi davranıyor, evlilik dışı birlikteliklerde sakınca görmüyor. Kadınlar erkekler gibi davranmaya başladıklarına göre, Avrupa'da nüfusun gerilemesine karşı Prof. Coleman'ın önerdiği espriyle karışık tek çare, erkeklerin de kadınlar gibi davranmaya başlamaları. Anlayacağınız "Yuvayı dişi kuş yapar" atasözü, erkek kuş olarak değişmediği sürece Avrupa'nın geleceği için umut yok. Hatta uzun dönemde Türkiye'nin geleceği için bile...
Dün de yazdım:
Yıllık nüfus artış hızımız yüzde 1.5'in altına inmiş durumda. Artış hızının her yıl biraz daha azalması bekleniyor.
Evli kadınların yüzde 70'i başka çocuk istemiyor. 2 çocuğu olan kadınlarda bu oran daha da yüksek.
Kadınlarımızın doğurganlık oranı 2.2'ye inmiş - ki bu oran ancak nüfusun bugünkü düzeyini koruyabilir. İstanbul'da bu oran 1.8, yani 1.5'lik Avrupa ortalamasına çok yaklaşmış. Ama yine de AB ortalamasına yaklaşabilmemiz için Prof. Coleman'ın da deyimiyle "çok sayıda on yıllar" var. Ve tam da bu dönem, yaşlı Avrupa'ya Türkiye'den gençlik aşısı için bir fırsat.
İmam nikâhı faktörü?
Türkiye'nin demografik karakteristiklerini AB ülkeleriyle uzun uzadıya karşılaştıran Coleman, Danimarka'dan İsveç'e, Yunanistan'dan İspanya'ya evlenmeden bir erkekle birlikte yaşayan kadınların oranlarının yer aldığı ilginç grafiği de önümüze koydu ve AB ülkeleri arasında da büyük farklar olmakla birlikte Türk kadınının böyle bir grafiğe hiç giremeyeceğini ifade etti.
Coleman herhalde bizim imam nikâhından habersiz. Sadece imam nikâhıyla birlikte oturan çiftler hesaba katıldığında, biz belki grafiğin en tepesinde yer alan Danimarka'yı bile sollayabiliriz.
Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Merkezi'nin 8 bini aşkın kadınla yüzyüze görüşülerek gerçekleştirdiği Türkiye Nüfus ve Aile Sağlığı 2003 araştırmasında kadınlarımıza bu soru da sorulmuş, ama alınan yanıtlar her nedense açıklanmamış. Keşke açıklansaydı, hiç değilse Coleman'ı şaşırtmış olurduk. (BB)