Erinç, yeni yasadaki yaklaşık 26 maddeden, hem ceza açısından hem de hükümlerinin çok geniş yoruma açık olmasından şikayetçi olduklarını anlattı.
TBMM Adalet Komisyonu'ndaki görüşmelere katılarak birçok kez görüş sunmalarına karşın yasanın çok az bir değişiklikle yürürlüğe girdiğini dile getiren Erinç, "Yargı ve bilim çevrelerinin de desteğini almamıza karşın yasa geriye dönüşler de içeren maddelerle kabul edildi" dedi.
"Müstehcenlik" kavramının doğrudan çocuklarla ilgili hale getirilmesinin çok sayıda kuşkuya yol açtığını ifade eden Erinç, "Zaten ülkemizde Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu var. Bu konudaki siyasal tercihleri de ele alırsak, getirilen hapis cezası ile de olumlu bir gelişmeden çok, geriye gidiş söz konusu" dedi.
Siyasi iktidarın gazetecileri "iftira özgürlüğü istemekle" suçladığını anımsatan Erinç, "Bu maddeye göre, bir kamu görevlisinin açıklamalarını yazan gazetecinin, o açıklamalar gerçekleşmezse iftira atmakla suçlanması gündeme geldi. Açıklamaları yapan devlet görevlilerine bir yaptırım yok, ama gazeteci, yazar, çizer iftira atmış durumuna düşecek. Biz buna karşı çıktık" dedi.
Her ülkenin yasalarının olduğunu, buna karşın hapiste gazetecisinin olmadığını söyleyen Erinç, "AİHM, 'Siyasiler bu işi gönüllü yapmaya talip oldular. Dolayısıyla gazetecilerin gözü onların üzerindedir, hem dikkatli olmalı hem de hoşgörülü olmalılar' diyor. Türkiye'de ne dikkat ediliyor ne de hoşgörülü oluyorlar" diye konuştu.
Siyasal iktidarın yasa yaparken hem AİHS'nin ifade özgürlüğüne ilişkin maddelerini hem de AİHM'nin içtihatlarını çiğnediğini ifade eden Erinç, "İktidar, Avrupa Konseyi'nin ifade özgürlüğünün genişletilmesini öğütleyen, iftira ve hakaret suçlarına hapis cezası verilmemesini teyit eden belgelerine imza atmış olmasına karşın bunları yok saydı" dedi.
Basın Ödülleri
Erinç, şöyle devam etti:
"Yargının, siyasal iktidarın tersine AİHM içtihatlarını, AİHS'yi dikkate alarak yorumlama yaklaşımı bizi kötü bir yasadan koruyor. Yargı, yeni yasayı siyasal iktidarın yaklaşımı ile ele almış olsaydı, bugün çok sayıda gazeteci, yargılanıyor ya da tutuklanmış olabilirdi."
Basın ödüllerinin her yıl, Türkiye'de uzun yıllardır yakınılan ifade özgürlüğünü sınırlayan yasaların kaldırılmasında etkin mücadele edenlere verildiğini anımsatan Erinç, "Bu ödüller, özel bir yönetmelikle veriliyor. Bu yönetmelik, sürekli bir savaşımı öngörüyor. Bu mücadele bu yıl da yapıldı. Ancak TCY'nin bu haliyle yürürlüğe girmesi, etkin, yaygın ve sürekli bir mücadelenin yapıldığı konusunda kuşkular yarattı" diye konuştu.
Seçici kurulun, TCY'nin yürürlükte olduğu gerçeği ile ödül vermeme kararı aldığını söyleyen Erinç, gazetecilere, kendi sorunları ile biraz daha yakından ilgilenmeleri gerektiği konusunda mesaj verilmek istendiğini de ifade etti. (EÖ)