İtalya'da Gladyoyu ortaya çıkaran eski hakim Felice Casson, gladyo ile Ergenekon soruşturması arasında benzerlikler olduğunu söyledi. Casson, "devlet sırrı" kavramıyla ilgili olarak ise "Demokraside yeri yok" dedi.
NTV'de Banu Güven'in yönettiği Akşam Haberleri programında İtalya'da Venedik sorgu hakimiyken gizli "gladyo" örgütünü ortaya çıkaran Senatör Casson'un sözleri tartışmaya açıldı.
Programa bianet sitesi yayın koordinatörü gazeteci Ertuğrul Kürkçü, emekli Cumhuriyet savcısı Mete Göktürk, 21. Yüzyıl Enstitüsü başkanı Ümit Özdağ ile gazeteci Saygı Öztürk katıldı.
Casson, İtalya'da onlarca yıl boyunca yetkisiz şekilde yasalarda yeri olmayan faaliyetler yaşandığını, İtalyan gizli servisi ile ABD askeri gizli servis arasında yapılan bir antlaşmanın sonucu başlayan bu süreçte yaşananların, "bütün yurt safında olan bir faaliyetler bütünü" olduğunu keşfettiklerini ifade ederek, "1950'li yıllarda komünizme karşı, sola karşı kurulan bir örgüt olduğunu öğrendik. Bunun İtalya devleti içindeki siyasi mücadelelerinde bir parçası olduğunu fark ettik" dedi.
Casson: Ergenekon gladyoya benziyor
Türkiye'ye baktığımda, Ergenekon biraz daha farklı görülüyor. Mutlaka benzer noktalar var, herşeyin başında bu yapının gizli olmasıdır. Aynı zamanda gizli servislerle ilişkisinin ifade edilmesi, parlamentonun bilgisi dahilinde olmaması... Demokratik, çağdaş bir devlette bu tür yapıların oluşmasına imkan yok.
Engellemeye çalıştılar: Hükümet ve parlamentonun haricinde böyle şeylerin yapılması kabul edilemez. Yargı gücü de bunu sorgulamalı. Patlayıcıların bulunması, suikast yapılabilecek olması demokrasiye doğrudan tehdittir.
Dolayısıyla soruşturmaya başladığımızda bizi engellemeye çalıştı, az sayıda siyasetçi bizi engellemeye çalıştı. Cumhurbaşkanı da bizi doğrudan engellemeye çalıştı, bazı gazeteler de örgütün yanında oldukları için engel olmaya çalıştı. Dolayısıyla soruşturma zor geçti.
Demokrasilerde devlet sırrı olmaz: O zaman başbakana da aktardım. Sözü edilen şeyler doğrudan anayasaya karşı ve terörizm içeriyordu, bizler de araştırmaya başladık. Hepsi için yetki aldık. Belgelerin hepsine ulaşmak için yardımcı olundu. CIA ile o zamanki İtalyan gizli örgütü Sifar arasında bir ilişki keşfettik. Gizli depolar olduğunu keşfettik, cephanelikler bulduk, silah depoları bulduk. Bu tam anlamıyla bir tehlikeydi. Aşırı sağcılarca doğrudan suikast amacıyla kullanabilecek durumdaydı.
O zamanın başbakanı, devlet sırrının mevcut olamayacağını söyledi. Zaman zaman İtalya'da devlet sırrı kavramı ortaya atılıyor ve 'Siyasi ve askeri bir sırdır' deniyor. Bizim inancımıza göre, demokraside devlet sırrı olamaz, mümkün olan en kısa süre tutulmalıdır. Kısa bir süre sonra her anlaşma belge halka açıklanmalıdır. Bu demokrasi işaretidir.
Gladyo fiilen 1973 yılına kadar çalıştı: Mayıs 1972'de İtalya'nın kuzeydoğusunda bir miktar patlayıcı kullanılarak patlama gerçekleştirilmiş. Bu terörist faaliyeti gerçekleştirilen gladyonun malzemelerini kullanmış, bu mahkemenin kayıtlarında da yer almış. gladyo da kaygılanmış, aşırı sağcılar bu malzemeleri kullanmaya başlamış. Bu net olarak tanımlayabileceğimiz son tarih. Daha sonra Roma Savcılığı, detaylı bir araştırma istemiş, ancak 1990 yılına kadar bir faaliyetine rastlanılmamış.
Yargı her zaman zor işlerle uğraşır: Benim kimseye bir şey öğretmek gibi bir iddiam yok. Yargı her zaman zor işlerle uğraşır. Hakim ve savcılar, demokrasinin, devletin hizmetindedir. Yasalara hizmet ederler. Eğer demokrasi tehlikedeyse, gizli bir örgüt varsa, patlayıcı kullanıyorsa yargı soruşturmak durumundadır. Sadece yasayı önder almalıdır. Siyasetçiler bunun üzerine gitmeli, aydınlatılmasını sağlamalıdır."
Göktürk: Anti-demokratik yapıya herkes karşı çıkmalı
Mete Göktürk ise, Türkiye'deki durumun İtalya'ya göre daha vahim olduğunu ve çok daha büyük olayların dile getirildiğini, Türkiye'de gladyonun sonlandırılmadan mutasyona uğramasına izin verildiğini söyledi.
"Soruşturmanın esas ait karşı çıkışları anlayışla karşılamak mümkün değil. Eğer toplumda demokrasiye karşı bir oluşum söz konusuysa bunun ortaya çıkarılması demokrasiden yana olan herkesin ortak amacı ve hedefi olmalıdır. Oysa ne yazık ki bunu göremiyoruz. Alında demokrasiye karşı olmadığını bildiğimiz pek çok insanında bu soruşturmaya ta baştan karşı çıkması bizi şaşırttı. Oysa bu toplum çok büyük acılar yaşadı. Kahramanmaraş olayları, faili meçhul cinayetlerin haddi hesabı yok..."
Özdağ: Dava tüm yönleriyle tartışılabilmeli
Ümit Özdağ ise, Türkiye'de Seferberlik Tetkik Başkanlığı'nın sadece gayri nizamı harpla ilgilenecek şekilde kurulduğunu, psikolojik savaş ve isyan bastırmakla ilgilenmediği, devletin bu son iki görevi MİT veya Genelkurmay gibi diğer kurumlara dağıttığını açıkladı.
Özdağ, Ergenekon Davası'nın tüm yönleriyle tartışmaya açılmasından demokratik hukuk devletinin gerekleri açısından büyük yarar olacağını ifade etti; davada usul hukukuna uygun davranılmasının kurulacak hükümden daha önemli olacağını kaydetti.
Kürkçü: Devlet sırrına karşı mücadele etmeliyiz
Ertuğrul Kürkçü de, gladyonun NATO kapsamında uygulamaya sokulması ve solun bir iç tehdit olarak algılandığı yönleriyle Türkiye'deki yapılanmayla benzerliklerinin olduğunu kaydetti.
"Esas olarak kendi yurttaşlarını hedef alıyor, bir istilayı değil. Talat Turhan'ın açıklamaları çok önemli. Özel Harpın gayesinin "bir erin kendi memleketinin vatandaşına karşı savaşmaya hazır hale getirmek" olduğu ifade edildi. Bundan sonra devletin içinde mi dışında mı olduğu o kadar önemli değil...
"devletin bizzat Anayasal olarak korumakla yükümlü olduğu yurttaşlarına karşı savaşmayı hesaba katarak faaliyet yürütmesinin belli başına bir anayasal kriz olduğunu düşünüyorum. Bu teşkilat kurulduğundan beri Türkiye aslında bu krizle birlikte yaşıyor. Kaçınılmaz olarak böyle bir gücü ele geçirenlerin kendi iktidarlarını kurma peşinde olacakları apaşikar.
Sırların bir vadesi olmalı. Demokratik geleneklerin yaşar kaldığım yerlerde bu sırlar 20-30 yıl sonra sır olmaktan çıkıyor. Devlet sırrı denilen şeyin devletin vatandaşına karşı giriştiği tertiplerin vatandaşından gizlemesidir. Bundan kurtulmak için hep birlikte mücadele etmeliyiz. Devlet sırrı denen şey olmasaydı bugün Hrant Dink yaşıyor olacaktı..."
Öztürk: Engel ve endişelere karşın hukuk işliyor
Saygı Öztürk de, engellemelere rağmen Ergenekon Soruşturması'nın sürdüğünü ancak hakimin elinde bulunan gizli belgelerin el altından veya bir şekilde sokağa dökülmesinden endişe edildiğini açıkladı: "Yoksa Türkiye bir hukuk devleti, hakimin belgeleri incelemesi son derece doğal." (EÖ)