İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 86 sanıklı Ergenekon Davası'nın 14. duruşmasına tutuklu sanık emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin'in sorguyla devam edildi.
Tekin, 46 sayfalık savunmasında, Ergenekon iddianamesinin Kurtlar Vadisi dizisi ile örtüştüğünü söyledi: "Bizleri sizlerin önüne oradan buradan toplayarak getiren, suçu ve delilleri masa başında yaratan, ülkenin rejimini ve anayasal düzenini tasfiye eden esas bu büyük çetedir."
İddianame Muzaffer Tekin'i üzdü
CNN Türk'e göre, bugün gerçekleşen 14. duruşmanın öğleden önceki oturumunda, savunmasına devam eden Tekin, "iddianamedeki suçlamaları gördüğünde hayret ve dehşete düştüğünü" söyledi.
Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi'nde görülen duruşmaya, 46 tutuklu sanık ile başka suçtan tutuklu olan Semih Tufan Gülaltay getirildi. Tekin, Gülaltay ile ilişkilerinin beşeri düzeyde olduğunu ve 2004'ten beri görüşmediklerini anlattı.
"Zira, bırakın gayri yasal bir yapılanma içinde olmayı, hayatımın hiçbir döneminde yasal bir yapılanma içinde prensip olarak yer almadım. Hayatımda ilk kez Danıştay saldırısından sonra duyduğum bir örgüt ile anılmak beni son derece üzdü."
"Savcı, mektuplarımı yandaş medyaya servis etti"
Soruşturma sürecinde iyi niyetle savcı Zekeriya Öz'e yardımcı olmaya çalıştığını ve çeşitli mektuplar yazdığını anlatan Tekin, "Savcının şahsına gönderdiğim mektupların, üstelik soruşturma gizliliği olmasına rağmen bizzat savcının eliyle yandaş medyaya servis edildiğini ve tahrif edilerek yayımlandığını gördükten sonra yazmaktan vazgeçtim. Daha önce gönderdiğim mektuplar için de büyük bir pişmanlık yaşadım" diye konuştu.
Tekin, Danıştay saldırısı ile ilgili yargılamayı yapan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, "Ergenekon'a ilişkin soruşturmayla, saldırıyla ilgili dava arasında irtibat bulunmadığı yönünde görüşünün olduğunu belirterek, bunun dikkate alınmayışını" eleştirdi.
İddianameyi eleştirdi
İddianamede, "ele geçirilen bombaların örgüt silahı olduğuna dair hiçbir delil bulunmadığını" savunan Tekin, "savcının, örgütlenme biçimi, amaç ve faaliyetleri açısından bilinen terör örgütlerinden önemli farklılıklar gösterdiğine ilişkin beyanının, aslında sözde Ergenekon terör örgütünün olmadığını açıkça ikrar ettiğini" öne sürdü.
"Bir yandan Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerini iddianameye alıp; Ergenekon sanıkları ile birtakım bağlantılar kurmaya çalışıp, ayrıntılı açıklamalar yapacaksınız ve bu suçlamaların arasına psikolojik etki yaratmak amacıyla gazetenin bombalanması ve Danıştay saldırısını koyacaksınız, arkasından da bu suçlar için yeterli delil bulamadım, o yüzden dava açamıyorum diyeceksiniz. Bu tavır CMK'nın 160. ve 170'inci maddelerine aykırıdır. İddianamede iddia çok ama suç yoktur. Ancak suçlamalar kabına sığmayacak derecede ölçüsüz ve hesapsızdır" (EÖ)