TESEV, "Fırat'ın Doğusu'ndaki Ergenekon'u" ortaya çıkarmak için Ergenekon davasında açığa çıkan bilgileri derleyen “Ergenekon’un Öteki Yüzü Faili meçhuller ve Kayıplar” raporunu tanıtarak konuyla ilgili panel gerçekleştirdi.
Rapor ve panelde ortaklaşan nokta Ergenekon soruşturması başladığında Kürt vatandaşların faili meçhul cinayetlerin ortaya çıkarılması için umudunun arttığı ancak çıkan sonucun bu beklentiyi karşılamadığı yönündeydi.
"Ergenekon darbe teşebbüsünden ibaret sayıldı"
Nippon Hotel'de yapılan toplantıda konuşan raporu hazırlayan Gülçin Avşar, toplumda Ergenekon davasının 1990’lı yıllarda sivil Kürtlere karşı gerçekleştirilen yargısız infazlara ışık olabileceği kanısı
yarattığını ancak bu beklentiyi karşılamadığı, Ergenekon’un sadece hükümete yönelik bir darbe teşebbüsü suçu çerçevesinde değerlendirildiğini söyledi.
Avşar, Ergenekon iddianamesinde bu cinayetlerle ilgili özellikle JİTEM bağlamında önemli bilgiler yer aldığına dikkat çekerek izlerine rastlanan cinayetleri ve davaları şöyle sıraladı:
Musa Anter, Eşref Bitlis, Cem Ersever, Uğur Mumcu, Hrant Dink, Cemal Temizöz ve ekibinin Cizre’de gerçekleştirdiği cinayetler, Görümlü Köyü’nde 6 köylünün öldürülmesi, Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz cinayetleri.
Jitem Davası, Temizöz Davası, Musa Anter davası, Mete Sayar davası, Musa Çitil davası, Zirve Yayınevi Katliamı Davası, Yavuz Ertürk davası, Turgut Özal davası ve Bıçaktimi soruşturması.
"İnsanlığa karşı suç ve zamanaşımı"
Afşin, bu raporun Ergenekon’un Fırat’ın öte yakasındaki faaliyetleriyle ilgili devam eden yargılamalar ve yeni soruşturmalar için kaynak teşkil edebileceğini söyleyerek çözüm önerilerini sundu:
Faili meçhuller ve kayıp vakaları insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilip bu suçlarda zamanaşımı işletilmemeli. Yargılama hızlandırılmalı. Tanık koruma mekanizması geliştirilmeli. Dava nakilleri istisnai durumlarda tarafların görüşleriyle yapılmalı.
Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalı. Hükümetin üzerinde çalıştığı Devlet Sırları Kanun Taslağı’ndaki muğlak ifadeler netleştirilmeli. Tüm barolar bu davalara daha çok katılım göstermeli.
"Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalı"
Raporun açıklanmasının ardından yapılan panelde gazeteci Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) milletvekili TBMM Darbe ve Muhtıraları Komisyonu Başkanı Nimet Baş, gazeteci Oral Çalışlar, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, avukat Mehmet Uçum konuştu.
Nimet Baş, benzersiz bir örneğe sahip Türkiye’de yargının yüzleşmeye fırsat vermeyecek kadar kilitlenmiş olduğunu belirterek “Yargısal anlamda hep bir yere kadar gidebildik. Devlet sırrını yargı dahi aşamıyor”dedi.
Baş, Ergenekon’da en önemli kısmının faili meçhul yargılamaları olduğunu belirterek başka bir Türkiye inşa etmek için bunun son derece anlamlı olduğunu söyledi.
Sivil bir anayasanın yüzleşme için en önemli adımlardan biri olduğunu söyleyen Baş, Darbe Komisyonu’nda darbe mağdurlarını dinleyemediklerini hatırlatarak “Gerçekleri Araştırma Komisyonu”nun mutlaka kurulması gerektiğini ifade etti.
"Darbe ve cinayetler medya desteklidir"
Oral Çalışlar, her dönemde darbe hazırlıkları ve cinayetlerin medya desteği ile yürütüldüğünü belirterek o zamanın en çok okunan gazetesinden bir örnek verdi:
“Bu gazete, 26 Eylül 1999 Ulucanlar Cezaevi’nde 10 mahkumun öldürülmesi olayını “5 Dakika Önce” manşeti ve 10 genci ellerinde sopalarla saldırıya hazırlandığını gösteren yalan bir fotoğraf yayımladı. Ankara’da dönemin Yarbayı Ali Öz daha sonra Hrant Dink’in öldürüldüğü dönem Trabzon Jandarma Alay Komutanı olarak karşımıza çıktı.”
"Siyasi irade şart"
Tahir Elçi, bölgede yaşanan faili meçhul cinayetlerle ilgili yargının hiçbir şey yapmadığını söyledi.
“İnsanların kayıp dilekçeleri reddediliyordu. Ya da jandarmaya gönderiliyordu, zaten yakınını orada kaybetmiş oraya nasıl gitsin. Bu ağır suçların dosyaları genelde PKK’nin yaptığı bir suç gibi gösterip savcılığa gönderiliyordu. AİHM bazı dosyaları incelemeye başladı. Türkiye’deki yargının tutumunu ortaya kıyan kararlar verdi. Ergenekon soruşturması bölge insanının umudunu arttırmıştı, savcılar da biraz daha rahatladı. Temizöz davası tam bir hakikati araştırma davasına döndü.”
Ancak Elçi, Uludere’de 34 kişinin ölümüyle ilgili soruşturmada 2 yılda hiçbir ilerleme kaydedilemediğini örnek göstererek hükümetin faili meçhullerin aydınlatılması için siyasi irade göstermediğini belirtti. Siyasi irade olmadan da bunun sadece yargı yoluyla gerçekleşmeyeceğini ifade etti.
"Revizyona değil, reforma ihtiyaç var"
Mehmet Uçum, genelkurmay ile idari ve yargı bürokrasisinin faili meçhul cinayetlerinin başından beri içinde olduğu için Türkiye'nin benzersiz bir örnek olduğunu belirtti.
"Türkiye'de bu eylemleri devlet içi odaklar değil, devlet yaptı. Devlet suç işlediyse nasıl kendinden hesap sorar. Bizim hesap soran bir devlete ihtiyacımız var. 2001'den sonra bu oluşmaya başladı. Ama revizyondan çıkıp reforma ihtiyacımız var. Bu toplum travma toplumu. Yeni anayasa geleceğe dönük bir ortaklık yaratacak." (NV)