Gazeteci Celal Başlangıç, Ergenekon soruşturmasında savcıların önüne birçok farklı dosya gelmişken, çok önemli olduğunu düşündüğü bir dosyanın henüz istenmediğini söylüyor: Güçlükonak dosyası.
Başlangıç, 15 Ocak 1996'da, bir ay öncesinde PKK'nin ateşkes ilan ettiğini duyurduğu, Şırnak'ın Güçlükonak ilçesinde 11 kişinin öldürüldüğü, sonrasında Genelkurmay'ın gazetecileri uçakla ve helikopterle bölgeye götürüp "PKK yaptı" diye açıkladığı olayı kast ediyor.
Başlangıç'a ve olayın ardından Barış İçin Çalışma Heyeti'ni oluşturup bölgeye giden, öldürülenlerin aileleriyle konuşan hak savunucusu Şanar Yurdatapan'a göre, bu olay herhangi bir çatışmasızlık sürecinin mümkün olmadığını kamuoyuna benimsetmek için kurgulanmıştı ve ucu Genelkurmay'a kadar uzanıyordu.
İkisi de daha sonra bazıları eski korucu, bazıları aktif korucu olan 11 kişinin askerlerce öldürüldüğüne dair tanıklıkları, ölenlerin ailelerinin "PKK'yle ilgisi yok" dediğini anımsatıyor.
Başlangıç: 33 asker dosyası inceleniyor, Güçlükonak da incelensin
Başlangıç, 1993'te Bingöl'de 33 askerin öldürülmesiyle ilgili dosyanın Ergenekon savcılarının önüne geldiğini anımsatarak "Güçlükonak da incelenmeli" diyor.
Olayla ilgili Genelkurmay'a dair suç duyurusu yapıp yargılanan üç kişiden biri Yurdatapan. Petrol-İş'ten Münir Ceylan ve avukat Ercan Kanar'la birlikte "cinayeti düzenlemek" ve "kamuoyunu yanıltmak" suçlamasıyla yargıya başvurularından hiçbir sonuç alınmadığını, ama Çevik Bir'in suç duyurusuyla kendilerinin "orduyu tahkir ve tezyif"ten yargılandığını anlatıyor. Sonuçta beraat ediyorlar, ama "Güçlükonak hiç araştırılmadı" diyor Yurdatapan.
"Açıkça yalan söylediler"
Başlangıç, Türkiye Barış Meclisi'nin faili meçhullerle ilgili panelinde, o günlerdeki önemli ayrıntıları anımsatmıştı:
"Aileleri köylülerin olaydan önce gözaltına alındığını, korucularınsa 'görev var' diyerek çağırıldığını anlattı. Genelkurmay gazetecileri olay yerine götürüp 'PKK ateşkesi bozdu' dedi. Ama hiçbir gazeteci köylülerle konuşmadı. Ertesi gün, Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye'ye 'ateşkese yanıtı' sorulacaktı. Güçlükonak açık bir tezgahtı."
Yurdatapan da "Günlerce televizyonlarda, gazetelerde yanık cesetleri gördük. Genelkurmay sözcüsü Albay Oğuz Kalelioğlu'nun açıklaması a'dan z'ye yalandı. PKK de yapmadığını açıklamıştı. Olay yerel birimlerce yapılıp Genelkurmay tarafından kullanıldı mı, yoksa baştan beri tepeden mi imal edildi; bunun yanıtı hâlâ net değil. Ama kesin olan şey, psikolojik savaştı" diyor.
Başlangıç yanmış cesetlerin "sağlam kimlikleri"ni anımsatıyor: "Bu kişilerin kimliklerini onbaşı cebinden çıkarıp savcıya veriyor. Oysa öldürülenlerin ceplerindeki hesap makinesi bile yanmış durumda."
Türkiye AİHM'de mahkum oldu
Öldürülenlerin yakınları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) Temmuz 1996'da başvurdu. AİHM bu davada Türkiye'yi mahkum edip, öldürülenlerin yakınlarına tazminat ödenmesine hükmetti. (TK)