Fotoğraf: Ceren İskit
İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi Kadın Komisyonu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü kapsamında, “Dansöz” adlı tiyatro oyununu seyirciyle buluşturdu.
Aralık Sahne’de gösterilen oyunun ardından düzenlenen “Özgürleşmenin Estetiği: Sokakta ve Temsil Alanı Olarak Sanatta Kadın Mücadelesi” başlıklı panele İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, tiyatro oyununun oyuncusu Sezen Keser, Kaos GL editörü ve çizer Aslı Alpar konuşmacı olarak katıldı.
Panelin moderasyonunu ise İHD’den Sevinç Koçak üstlendi.
“Dansöz bir özsavunma hikayesi”
Panelde ilk sözü alan oyuncu Sezer Eser, oynadığı oyundaki Meryem’in hikayesinin şiddete uğramış bir kadının özsavunma hikayesi olduğunu belirtti. Oyunun mottosunun “özsavunama haktır” olduğunu vurgulayan Eser, “Meryem’in de bizim de korumak istediğimiz bir şey var o da hayatlarımız.” dedi. Oyuna hazırlık sürecini de anlatan oyuncu, “Oyuna şiddete maruz bırakılanın haysiyetine sahip çıkarak çalıştık” dedi.
“Mizah da bir özsavunma biçimi”
Panelde söz alan gazeteci-çizer Aslı Alpar da mizahın da bir özsavunma biçimi olduğunu vurguladı. Sanatta temsil olarak kadın mücadelesinden son zamanlarda daha fazla çalışma ortaya çıktığını, çok güzel işler yapıldığını vurgulana Sevinç Koçak’a yanıt olarak Aslı Alpar, “Karşılaştığımız bütün ayrımcılıklar, failin karşısında mağdur edildiği durumlar karşısında gerçekten mizah çok etkili. Kendin için bir başkasını etkilemekten ziyade güldüğün zaman normalleştirmen ama o normalleştirme karşısında mücadele edebilmen, onu alaşağı edebilmen için mizah çok etkili" dedi.
“Mizahın cinsiyeti el değiştirdi”
Türkiye’de kadın mücadelesinin son 15 yıldır mizaha da yansıdığını ve cinsiyetçi bakış açısının değiştiğini de sözlerine ekleyen Alpar, “Erkeklerin ürettiği bir komik alanından, erkeklerin ürettiği bir güldürü alanından, kadınların artık sahnelerde, stand-uplarda, kendi sosyal medya sayfalarında ürettikleri bir şeye dönüştü.” dedi.
Avukat Eren Keskin ise panelde kadınlara ve LGBTİ+'lara yönelik cinsel şiddetin hukukta tanınması için verilen mücadeleyi anlattı. Türkiye’nin coğrafya olarak bir “soykırım” coğrafyası olduğunu belirten Keskin, bu durumdan en çok etkilenenlerin kadınlar, çocuklar ve LGBTİ+'lar olduğunu söyledi.
“Çıplak arama yeni çıkmış gibi konuşuluyor”
90lı yıllarda özellikle gözaltındaki Kürtlere yönelik gözaltında cinsel şiddete karşı hukuki yardım verdiklerini örneklerle anlatan Keskin, “Çıplak arama yeni çıkmış gibi konuşuluyor, 99’da herkes çırçıplak sorgulanıyordu. Biz bunu aramızda konuşmaya başladık. İstisnasız herkes cinsel tacize uğradı, çünkü çırılçıplaktı” dedi.
Cinsel şiddetle mücadelenin başladığı yıllarda Türk Ceza Kanunu’nda henüz “kadın” ifadesinin yer almadığını söyleyen Keskin, “Biz başladığımız yıllarda TCK’da kadın yoktu. Sadece tecavüz suçu vardı ve tanımı yoktu. Kadınlar ve trans kadınlar çeşitli cisimlerle de cinsel saldırıya maruz kalıyordu. TCK’da bunun hiçbir karşılığı yoktu. Cinsel taciz diye bir suç tanımı yoktu. Sırf işkence olsun diye, bekaret kontrolü uygulanıyordu.” dedi.
“AİHM’in Musa Çitil’e verdiği karar”
Türkiye’de cinsel şiddetin belirlenmesinde hala sadece Adli Tıp Kurumu’un verdiği raporun dikkate alındığını belirten Keskin, Diyarbakır’da Sur’dan sorumlu komutan Musa Çitil’e yönelik verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararı hatırlattı.
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Sur’u yıkan Musa Çitil’in komutanı olduğu bölgede çok sayıda kadına cinsel işkence uygulandı. Bunlardan biri Şükran Aydın’dı. AİHM Türkiye’yi Şükran Aydın davasında mahkûm etti. Kararın gerekçesi ise bağımsız hekimden rapor alınmamasıydı. Biz bütün dosyalara bu kararı sunmamıza rağmen hala bağımsız hekimden rapor alınmıyor” dedi.
“Birçok kadın ve trans kadın cezaevlerinde çok zorlanıyor”
Cezaevinde ölümüyle ilgili “kovuşturmaya yer yok” kararı verilen Garibe Gezer’in işkence ve cinsel şiddet gördüğüne dair görüntüleri yayınladıklarını vurgulayan Eren Keskin, “Garibe yapılan her haksızlığa itiraz ediyordu. Cezaevinde kadın gardiyanlar tarafından cinsel saldırıya maruz kaldığını her aşamada dile getirdi. Bu devam ederken, Garibe yaşamını yitirdi. Görüntülerini ailesinin izniyle paylaştık. Süngerli oda denilen izolasyonun üstü bir sistem var ve sanki kendinden vazgeçmesi amaçlanıyor. Onun gibi birçok kadın ve trans kadın cezaevlerinde çok zorlanıyorlar” dedi.
25 Kasım’da İstanbul’da düzenlenen kadın eyleminde Taksim, Tünel ve çevresinde kadınlara uygulanan polis şiddetine değinen Keskin, “Kadınlardan, LGBTİ+’lardan korkuyorlar, bu bir kazanımdır” diye seslendi.
(Cİ/EMK)