* Fotoğraf: Pixabay.
6 Şubat depremlerinde hayatını kaybeden on binlerce yurttaştan ikisi hayatını Türkiye insan hakları mücadelesine adamış Avukat Hatice Can ve Mithat Can'dı.
Çiftin hayatını kaybettiğini 10 Şubat'ta oğulları kent ve çevre hakları savunucusu Avukat Eren Can duyurdu.
Eren Can, anne ve babasının ardından "Gelin bu matemi birlikte tutalım" diyerek dün (5 Şubat) sosyal medya hesaplarından "Pencerende Bir Mum Yak" çağrısı yaptı ve yurttaşları depremlerin birinci ayında, on gün süreyle, saat 21.00'den itibaren pencereleri önünde mum yakmaya davet etti.
Neden böyle bir çağrıda bulunduğunu bianet'e anlatan Avukat Eren Can "Sizin aracılığınızla siyasetçilere ve sanatçılara bu kampanyaya katılma çağrısı yapmak istiyorum. Çünkü aslında toplumun ihtiyacı olan şey şu an bu. Acıyı ortaklaştırmak, bu kederi birlikte daha ileriye taşımak zorundayız. Yasımızı yaşamak zorundayız," dedi.
Eren Can'ı dinliyoruz.
Hatice Can ve Mithat Can.
Acıyı ortaklaştırmak
"Depremin üzerinden bir ay geçti ve ne yazık ki Türkiye'de ifade özgürlüğünün önünde büyük engeller var. İnsanların en ufak ses çıkarması dahi çeşitli baskılarla karşılanıyor. Bu yüzden daha kitlesel katılım kanalları açabilecek ve geride kalanların duygudaşlığını paylaşabileceği bir yas hareketi olarak düşündüm bunu. Geçmişte başka örnekleri de var bunun.
"Hem acıyı ortaklaştırmak ve yaşayamadığımız yası paylaşmak hem de bu enkazdan ve ortak kederimizden çıkış için geleceğe bir sembol kalsın istiyorum. Mum, karanlıktan aydınlığa geçişi de temsil ediyor çünkü bir yandan.
"Depremlerin yıkıcılığı ve kayıplarımız da zaten yas sürecini sekteye uğratıyor. Haber alıyorsun, oraya gidiyorsun; arama kurtarma ekibi bulamıyorsun. Bin tane ihmalle, organizasyonsuzlukla, iş bilmezlikle mücadele ediyorsun. Orada sadece kendi yakınlarının değil, genel olarak bir kentin nasıl çaresiz bırakıldığını gözlerinle görüyorsun.
"Binlerce insan yakınını kaybetti. Ben de sadece annemi ve babamı değil; orada alışveriş yaptığım esnaftan komşularımıza, babamın parktaki yürüyüş arkadaşlarından annemin meslektaşlarına dek herkesi kaybettim.
Yasın önündeki engeller
"Tüm bu kayıplara rağmen dönüp yine Türkiye'deki siyasal ortama bakıyorsun ve çıkıp seni azarlayan birileri olduğunu görüyorsun. Böyle bir ortamda kendinizi ifade edip yasınızı da yaşıyamıyorsunuz. Bu yası yaşayamadığınız için acılı da hissedemiyorsunuz. Çünkü bir yandan, bugün bile oradaki insanların halini düşünüyorsunuz.
"Örneğin deprem bölgesinde fırtına varmış, çadır bulabiliyorlar mı diye düşünüyorsun. Su sıkıntısı var, bu çözülecek mi? Su yok çağrısından sonra su gelince bu sorun çözülmüyor. Deprem bölgesine sürekli su gitmesi gerekiyor. Bir su zinciri kurulması lazım, bölgede günlük şu kadar suya ihtiyaç var üzerinden bir su sevkiyat zinciri kurulması lazım. Ama bunlar bile organize edilmiyor ne yazık ki.
Bizim işimiz miydi?
"Enkazda bile her işe kendimiz koşturduk. Bu bizim işimiz miydi? Şimdi de insanlar suya ulaşsın, güvenli barınma alanları edinebilsin diye çaba sarf etmek zorundayız. Böyle bir dönemdeyiz.
"Eş zamanlı olarak yüksek siyasetin de çok hareketli olduğu bir dönem yaşıyoruz. Ama ben sizin aracılığınızla siyasetçilere ve sanatçılara bu kampanyaya katılma çağrısı yapmak istiyorum. Çünkü aslında toplumun ihtiyacı olan şey şu an bu. Acıyı ortaklaştırmak, bu kederi daha ileriye birlikte taşımak zorundayız. Yasımızı yaşamak zorundayız."
145 yazardan destek
Öte yandan aralarında Ahmet Telli, Ayşegül Devecioğlu, Burhan Sönmez, Gaye Boralıoğlu, Semih Gümüş, Sevin Okyay, Sezai Sarıoğlu, Şebnem İşigüzel ve Zülfü Livaneli gibi Türkiyeli 145 yazar da "Enkazın altında ölüme mahkûm olan canlarımız, yıkılan kentlerimiz, sökülen güllerimiz, susan kuşlarımız, tarifsiz kederimiz için... Elimizden kimsenin alamayacağı şeyi, ortak kederimizi, bir insanlık mirası gibi uzun yarınlara taşımak için," diyerek Eren Can'ın eylemine destek çağrısında bulundu.
(TY)