Bingöl Erdumlu Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) örgütlenmesinde Ziya Yılmaz'ın arkadaşlarındandı. Mihraç Ural da Ziya Yılmaz'ın Niğde Cezaevi'ndeki arkadaşlarından.
Erdumlu ve Ural, Ziya Yılmaz'ı anlatıyor.
Erdumlu: Gerçek bir kitle önderiydi
12 Mart döneminin sembol isimlerinden bir arkadaşımızı daha; Ziya Yılmaz'ı kaybettik.
Daha çok THKP-C'nin kurucularından biri, İstanbul gerilla eylemleri, arkadaşları ile Maltepe Cezaevi'nden kaçışı ve Fındıkzade'de saklandığı eve yapılan baskında yaralanması gibi olgu ve olaylarlar ile hatırlanan Ziya Yılmaz, on beş sene kadar süren cezaevi süreci ve sonrasında çok zor koşullarda geçen hayatında,hep onuru ile yaşamayı başarmıştı.
Onun, o dönemin tüm sansasyonel olayları arasında, belki de gözden kaçan en önemli özelliği, gerçek bir kitle önderi olması idi.
Bir kısmı Kızıldere'de öldürülen,bir kısmı ise hala hayatta olan arkadaşları ile birlikte Karadeniz'in hemen hemen tamamında bölgeyi dönüştürenbir hareketi örgütlemişlerdi.
Geçen yıl yitirdiğimiz Halil Özmen gibi o da Türkiye solunun dününde ve bugününde en çok ihtiyaç duyduğu devrimci önderlerden biri idi.
Kısa bir süre içinde Türkiye'nin değişik bölgelerinde, ağır sanayi merkezlerinde ve kırsal alanında halkın, değişik tabakaları arasında öncülük etmiş ve kadrolaşmış bir hareketin yaratıcılarındandı.
Anısı bizlere ve yeni kuşaklara örnek olsun.
Ural: Varlığı mesaj gibiydi
Niğde cezaevinde birlikte yattık. Aynı koğuştaydık. Kendisi merdiven altında bir kütüphanelik içinde kalıyordu. Sessiz ve bize göre çok olgundu. Yıl 1979, yaşım 23 idi.
Ziya abi, çok az konuşur, az misafir kabul ederdi, ama varlığıyla sürekli bir mesaj gibiydi. Geçmişi tartışmadık, ama çok şey konuştuk. Sakince düşünmeyi, geleceği geniş açıdan irdelemeyi dile getirip dururdu.
Haklıydı.
Kendine ait kimliğiyle aramızda konuşmadan varlığını hissettirendi. Ondan aklımda kalan ve çoğu zaman yazılarımda da kullandığım çok çarpıcı bir cümlesi var, sorduğum "Ziya ağabey çevrenle bu ilişkisizliğin nedir" sorusuna şu cevabı vermişi:
" Bazı insanlarla ilişki kurmamak ilişki kurmanın bir biçimidir."
Çarpıcı bir cümleydi. Hep bakışır sohbet anını öyle tayin ederdik. O kesit (1979) bizim 74-80 kuşağı için, Niğde cezaevi medresesinden geçmeyen sol siyasi bir diploma almış olamazdı.
Bu günümüzün oluşumunda, 68 kuşağı kadar, 74-80 kuşağının da Niğde Cezaevinden kalma yoğun izlerin olduğu tartışma götürmez bir gerçektir.
Bu izler sol içinde bir mastır tezi gibidir. Gerçekte de bir görgüdür, bir kurallı olma halidir.
Zamanı gelince bunun nedenlerini uzun uzun açıklayacağım. Şimdi Ziya Yılmaz abiye rahmet diliyorum, toprağı bol olsun diyorum, yakınlarına taziyelerimi iletiyorum. Devrimcilerin başı sağ olsun. (BE/MU/BA)