Bu düzeltmeler yapılırsa, yürütme organı bu konuda baskı uygulayamaz diyen Üskül, özgürlüklerle din devleti kurma arasında bağlantı kurmak yerine, din devleti kurma doğrultusundaki eylemleri yargılayıp cezalandırmak gerektiğini vurguladı.
Üskül, Başbakan, Yargıtay Başkanı Erkayanın konuşmasını uygun bulmuyorsa, yapması gereken Türkiyede yargı bağımsızlığını ve yargıç güvencesini sağlayacak anayasa değişikliğini harekete geçirmektir diye konuştu.
Başbakan ancak bunu yaparsa, inandırıcı olabilir. Yoksa, Erkayanın açıklamalarına sözle karşı çıkmak ya da bazı sübjektif niyetleri ortaya koymak çözüm sağlamıyor diyen Üskül, sözlerini şöyle sürdürdü:
Özgürlükleri savunmak kolay, ama bu özgürlüklerin kullanılabilir hale gelmesi için de bağımsız bir yargı ve güvenceli bir yargıca ihtiyacımız var. Söze değil, daha çok eyleme bakmak gerekiyor. Eyleme baktığımızda da, yargının sorunlarını çözecek adımların atılmadığını ne yazık ki, gözlüyoruz.
Yargı bağımsızlığı, muhalefetteyken önemli
Prof. Üskülün bianete açıklaması şöyle:
* Erkayanın yeni bir anayasa yapılması talebini biz de yıllardan beri söylüyoruz. Bu alanda ne yazık ki, bir siyasi irade oluşmadı. Başka bir çare kalmadığı için, kısmi değişiklikler yapılması yoluna başvuruldu. Önemli adımlar da atıldı.
* Ancak, gereken değişikliklerin tamamı yapılabilmiş değil. Esas olarak 12 Eylülün ruhu anayasada hala yerli yerinde duruyor.
* Yargı bağımsızlığı alanında da hiçbir şey yapılmıyor. Hakimler ve savcılar yüksek kurulunun yapısı, Anayasa Mahkemesi üyelerinin atanma tarzı, Anayasa Mahkemesinin çalışma usulünün gözden geçirilmesi belki bir ikinci dairenin kurulması yani iki ayrı heyet halinde çalışmasının sağlanması, temel hak ve özgürlüklerin ihlali durumunda anayasal başvuru yolunun açılması gibi bir çok konuda anayasanın değiştirilmesi gerekiyor.
* Siyasal partiler muhalefetteyken değişikliği istiyorlar, ama iktidara gelince mevcut hükümlerden yararlanmak işlerine geliyor.
DGMler yerine uzmanlık mahkemeleri
* Türkiyede DGMlerle ilgili bir sorun olduğu ve bu sorunun ortadan kaldırılmasının gerekliliği ortada. DGMlerde CMUK bütün hükümleriyle uygulanmıyor, yapılan Anayasal değişiklikler yetersiz kalıyor.
* Herhalde, yapılması gereken şudur: Devlete karşı işlenen suçlara bakacak mahkemelerin, bir uzmanlık mahkemesi olarak örgütlenmesi doğru olur. Nasıl ki, basın suçlarına basın mahkemesi bakıyorsa, işçi işveren ilişkilerinden doğan sorunlara iş mahkemeleri bakıyorsa, devlete karşı işlenen suçlara da bir uzmanlık mahkemesi bakabilir. Ama, bunun bizim eskiden beri karşı çıktığımız DGMler yapısında da olmaması gerekir.
Yargının bağımsızlığı, yargıcın güvencesi
* Din ve vicdan özgürlüğünü talep edenlerle Türkiyede bir İslami devlet kurma isteğini taşıyanların çakıştığını söylemek, çok doğru olmasa gerek.
* Öyleleri olabilir ama, din ve vicdan özgürlüğünü savunanların tamamını İslami bir devlet kurmaktan yana kabul etmek mümkün değil. Din ve vicdan özgürlüğünü savunmak, İslami bir devlet kurulmasına yol açacak bir şey de değil.
* Türkiyede İslami bir devlet kurulması yoluna gidilirse, tabii en başta yargı organının, savcıların harekete geçmesi gerekir. Bu konuda çok değişik yasalarda hükümler var. Bunların uygulanması gerekir. Siyasi iktidarın da elbette bu konuda yargı organını baskı altına alacak bir tutuma girmemesi gerekir.
* Bu konuda da yargının bağımsızlığı ve yargıcın teminatlı hale getirilmesi önem taşıyor. Bağımsız yargı-güvenceli yargıç konusunda gerekli anayasal ve yasal düzeltmeler yapılırsa, yürütme organının bu konuda da baskı uygulaması olanağı ortadan kalkar. (BB)