Antalya’da 2 Aralık günü düzenlenen 19. Millî Eğitim Şurası’na katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim bazı sıkıntılarımız var hâlâ. Bu sıkıntıları anaokulundan başlayarak bir hayat tarzı sunarak yeneceğiz” dedi. Daha önce 18 kez yapılan şuraya ilk kez bir cumhurbaşkanı katıldı.
Erdoğan şuranın açılış konuşmasını yaptı.
Öğretmenlerin "niteliğinden" müfredatın "muhtevasına", dershanelerder derslik sayısına 12 yıllık başbakanlık döneminde yaptıklarını anlatan Erdoğan, eğitim sistemini yeniden biçimlendirme yönündeki fikirlerini açıkladı. Nasıl bir eğitim anlayışı istediğinin ipucunu ise "Einstein kimdir deseniz her gencin söyleyecek birkaç cümlesi vardır. İbn-i Sina kimdir deseniz çoğunun bu ismi hiç duymadığını görüyorsunuz" sözleri özetliyordu.
Erdoğan şu konulara değindi:
Muhtevayı zenginleştirmek
“Bu, 12 yıllık Başbakanlığım döneminde de, her gittiğimiz yerde önümüze çıkan, gerçekten bizler için önem arz eden ve bu muhtevayı daha nasıl zenginleştirebiliriz, nasıl daha güçlü bir hale getirebiliriz, güçlü nesilleri böyle bir muhtevayla nasıl yetiştirebiliriz. Bunun üzerinde çok konuşuldu, tartışıldı. Fakat bu şura artık bu işin inşallah finali olur diye düşünüyorum. Tabii ki muhteva sürekli güncellenecektir, bunu burada noktalamak mümkün değil. Gelecekte yine bu şuralar ile bu güncellemeler de yapılmaya devam edecektir”
"Nitelikli" öğretmen
“İstediğiniz kadar müfredatı kaliteli, güçlü yapın, nitelikli öğretmeniniz olmadıktan sonra buradan netice almanız mümkün değil. Hazreti Ali ‘Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’ demiş. Bizler aslında öğretmenlerimizin eseriyiz. Onlarla bizler var olduk. Onlar bizi, hamdolsun, bugünlere taşıdılar. Biz onların adeta o topraklarda attıkları tohumlarız, ama bize baktılar, bizi o attıkları yerde bırakmadılar. Bizler oradan yetiştik ve bugünlere geldik” .
Uyuşturucu
Velilerin ailelerin özellikle üzerinde durduğu konu olan okul güvenliğinin de şurada ele alınacak başlıklar arasında yer aldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, uyuşturucunun ciddi bir tehdit teşkil ettiği bu çağda okulların ve öğrencilerin bu tehlikeden uzak tutulması konusunda şurada tatmin edici ve rahatlatıcı kararlar alınacağını belirtti.
12 yılda 235 bin derslik
2002 yılında 346 bin olduğunu, bunun da tamamının Cumhuriyet döneminde yapılmadığını, Osmanlı döneminden intikal eden derslikler de bulunduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Dikkatinizi çekiyorum, Osmanlı dönemi artı 79 yıllık Cumhuriyet döneminde yapılan derslik sayısı 346 bin ama bizim hükümette olduğumuz dönemde yani 12 yılda Türkiye’ye kazandırdığımız derslik sayısı 235 bin. Biz 12 yılda 79 yılda yapılanın 3'te 2'sinden daha fazla derslik inşa ettik, ama buna rağmen ihtiyaç karşılanmış değil. Ben 76 öğrenci ile okuduğum sınıfı hatırlıyorum. Bizimki iyiymiş, halbuki 100'ü aşkın öğrencinin okuduğu Anadolu'da sınıflar vardı, bunları yaşadık.”
Erdoğan’ın eğitim rakamları |
“12 yıl önce Türkiye'de 11 bin anaokulu vardı, 12 yılda biz 15 bin yeni anaokulu açtık. Üniversite sayımız 76'ydı ve biz ona 99 yeni üniversite ilave ettik, şu anda 175 üniversitemiz var. İlk ve ortaöğretimde 79 yılda yapılan yurt ve pansiyon sayısı bin 450. Geçtiğimiz 12 yıl içinde Türkiye'de biz bunun üzerine bin 162 ilk ve ortaöğretim yurt ve pansiyonu açtık. Türkiye genelinde 19 bin laboratuar vardı, biz 12 yılda buna 15 bin laboratuar ilave ettik. Kütüphane sayısı 12 bin adetti, 12 yılda biz buna 5 bin kütüphane ilave ettik. 12 yıl içinde gönderdiğimiz bilgisayar sayısı bir milyon civarında. Fatih Projesi kapsamında şu ana kadar okullarımıza 3 bin 657 etkileşimli tahta, çok fonksiyonlu yazıcı ve kamera kazandırdık. Öğrencilerimize dağıttığımız tablet bilgisayar sayısı 737 bin rakamına ulaştı. Tabii şimdi buna ilave aslında 10 milyon tablet bilgisayar, onun şu anda hazırlıkları yapılıyor. Şu anda 852 bin öğretmenimiz var. Bunların 459 bini geçtiğimiz 12 yıl içinde göreve başladı.” |
Dershaneler
“Dershane gibi eğitimin özüne, ruhuna, eğitimin gayesine tamamen ters bir meseleye neşter attık, diye nasıl saldırılara maruz kaldığımızı sizler de izlediniz. Dershaneleri kaldırarak öğrenci lehine, öğretmen lehine, özellikle de veliler lehine bir adım atmak istiyorsunuz karşınıza çok büyük ihanet şebekeleri çıkarılıyor. Benim öğretmenim bana okulda zaten ders veriyor. Öğretmenim senin verdiğin ders bana yeterli değil, ben bunun dışında bir de akşamları veya hafta sonu para verip, gidip ayrıca ders alacağım. Nereden? Dershaneden.
Dershane için son tarih Eylül 2015
“Bundan böyle Milli Eğitim Bakanlığımız hafta sonu, cumartesi, pazar isteyen öğrencilere okullarımızda ücretsiz olarak takviye kursları verecek dedik. Bunun inşallah belli yerlerde de şu anda uygulaması başladı ve tüm Türkiye geneline bu yayılacak. Hangi öğrenci takviye kursu almak istiyorsa cumartesi pazar günlerinde bu kursların verileceği okullarda, kurslarını ücretsiz alacak. Niye? Devlet, vatandaşının hizmetinde, milletinin hizmetinde olduğunu da bu şekilde ortaya koymuş olacak. Yoksulun sırtından geçinen bu şebekeye karşı kararlı şekilde mücadele etmeye devam edeceğiz. Allah'ın izniyle de bu dershane sorununu artık Türkiye’nin gündeminden çıkardık, çıkarıyoruz. 2015 Eylül, bitiyor.”
Eğitimde yasaklar
“Başörtüsü yasağı vardı, kaldırdık. Katsayı engeli vardı, kaldırdık. Belli dillere yasak vardı, onu da kaldırdık. Belli derslere kısıtlama vardı, öğrencilerin Kur’an-ı Kerim’i, Siyer-i Nebi’yi öğrenmelerinin önünde engeller vardı. Onu da kaldırdık. ”
Öğrenciler kendi kültürünü de öğrenmeli
“Eğer gençlerimiz en başta kendilerine, mensup oldukları topluma ve ülkeye yabancı oluyorsa eğitim sisteminin kendisini özeleştiriye tabi tutması kaçınılmazdır. Okullar dünyanın neresinde olursa olsun kendi dilinden, toplumundan, kültür ve medeniyetinden utanan ve uzaklaşan bireyler yetiştiriyorsa, orada talimde ve terbiyede ciddi arıza var demektir. Einstein kimdir deseniz her gencin söyleyecek birkaç cümlesi vardır. İbn-i Sina kimdir deseniz çoğunun bu ismi hiç duymadığını görüyorsunuz. Yabancı pop şarkıcılarının adını ezbere sayan ama Dede Efendi’yi, Itri’yi tanımayan, Neşet Ertaş dinlemeyi hakir gören, kendi sanatçısından maalesef utanan gençlerimiz var. Bizim öğrencilerimiz elbette Einstein’ı öğrenecek ama bunun yanında İbn-i Sina’yı da öğrenmeli. Beethoven’i öğrendiği kadar bizim öğrencimiz Itri’yi, Dede Efendi’yi de öğrenmeli, tanımalı, bilmeli, dinlemeli. Başka kültürleri, dilleri tanıdığı kadar bizim öğrencilerimiz kendi dillerini, ecdadın kelimelerini, yazısını, sanatını da hiçbir kompleks hissetmeden öğrenebilmeli”.
Müslümanın yitiği ilim
“İlim Çin’de de olsa, biz buradan alalım, Amerika’da da olsa gidip alacağız. Çünkü biz şuna inanan bir toplumuz. İlim, Müslümanın yitiğidir, nerede bulursa alır. Bizim ilkemiz bu. Ancak Çin’deki, Amerika’daki ilimi alırken kendi özümüzden, ruhumuzdan kopmayacağız. Başkalarına hayranlık duyan değil kendisine hayranlık duyulmasını gaye edinen bir gençliği, bu gençliği yetiştirecek bir eğitim öğretim sistemini işte bu Şura vasıtasıyla inşa edeceğimize, ihya edeceğimize inanıyorum. Bunu gerçekleştirecek olan siz değerli öğretmenlerimizsiniz. Bunu gerçekleştirecek olan eğitim yöneticilerimizdir, eğitim camiamızın her bir mensubudur.” (HK)
Fotoğraf: Mustafa Çiftçi - Antalya/AA