Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), bugün yaptığı açıklamada Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin Türkiye'de insan haklarını koruyan mekanizmaları ve demokratik normları 18 yıllık yönetimi boyunca daha önce eşi benzeri görülmemiş bir ölçekte alaşağı ettiğini belirtti.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 19 Mart günü Resmi Gazete’de aniden yayınlanan kararla İstanbul Sözleşmesi’ni, Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshettiğini, Erdoğan'ın bu hamlesinden iki gün önce Yargıtay başsavcısı muhalefetteki Halkların Demokratik Partisi'ne (HDP) kapatma davası açacağını açtığını, söz konusu açıklamadan birkaç saat önce de meclisin HDP'li Ömer Faruk Gergerioğlu’nun milletvekilliğinin düşürüldüğünü hatırlattı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü genel direktörü Kenneth Roth, "Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye toplumunu yeniden şekillendirme çabasının önünde duran tüm kurumları ve toplumsal kesimleri hedef alıyor" dedi.
Roth, "Meclisteki muhalefet partilerini, Kürtleri ve kadınları hedef alan bu son gelişmeler, Cumhurbaşkanı'nın insan haklarını ve demokratik güvenceleri ihlal ederek iktidarını elde tutma çabasından başka bir şey değil” şeklinde konuştu.
İstanbul Sözleşmesi kararı
HRW’nin açıklaması şöyle:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dramatik bir hamleyle, gece yarısı yayınladığı bir kararla İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi, partisi dışındaki dindar muhafazakar kesimlerden destek toplama çabalarının bir parçası.
“Erdoğan’ın bu hamlesi homofobik ve ayrıştırıcı siyasal bir söylemi yaygınlaştırmak için İstanbul Sözleşmesini bahane olarak kullanmakta ne kadar hevesli olduğunu gösteriyor. Söz konusu söylem kadın haklarının sözde aile değerlerini zedelediğini iddia ediyor ve lezbiyen, gay, biseksüel ve trans (LGBT) bireyler hakkında nefret dolu ve ayrımcı görüşleri yaygınlaştırıyor.”
TIKLAYIN - Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden çekildi
“Darbe niteliği taşıyor”
Örgüt, Türkiye'de her sene yüzlerce kadının eşleri veya eski eşleri tarafından öldürüldüğü gerçeği göz önüne alındığında, “Erdoğan'ın sözleşmeden çekilmesi, sözleşmeyi siyasi saiklerle bir silaha dönüştürmesi, sözleşmede yer alan ve kadınların inanılmaz ölçüde ihtiyaç duydukları koruma mekanizmalarını hiçe sayması, şoke edici” değerlendirmesine yer verdi.
Roth ise, "Sözleşmeden çekilme kararı Türkiye'de kadın haklarının korunması mücadelesinde, epeyce geriye doğru atılmış bir adım olduğu gibi, farklı siyasi çevrelere mensup tüm kadınlara karşı da önemli bir darbe niteliği taşıyor" dedi.
HDP kararı
Açıklamanın devamında Türkiye’nin geçtiğimiz 30 yıl içinde, Kürt yanlısı beş siyasi partiyi kapattığını hatırlatan HDP şöyle devam etti:
“Yargıtay Başsavcısı'nın 17 Mart'ta, meclisteki ikinci büyük muhalefet partisi olan Halkların Demokratik Partisi'ni kapatmak için harekete geçmesi ise, HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun sosyal medyada yaptığı bir paylaşım bahane edilerek meclis tarafından milletvekilliğinin düşürülmesinin hemen ardından gerçekleşti.
TIKLAYIN - Milletvekilliği düşürülen Gergerlioğlu AYM'ye başvurdu
“Erdoğan'ın insan haklarını baskılayan politikalarının binlerce mağduruna ısrarla odaklanan Gergerlioğlu'nun milletvekilliğinin düşürülmesi ona karşı bir misilleme niteliğindeyken, HDP'yi kapatma girişiminin hedefinde ise milyonlarca Kürt seçmen var ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre bu girişim parlamenter demokrasi ilkesini ortadan kaldırıyor.”
“İfade özgürlüğüne saldırı”
Genel Direktör Roth da "2018 genel seçimlerinde ülke çapında yüzde 11,7 oy almış, mecliste 55 milletvekili bulunan bir parti için kapatma davası açmak, siyasi örgütlenme ve ifade özgürlüğüne karşı büyük bir saldırıdır. Bu adım 6 milyona yakın seçmeni seçtikleri temsilcilerinden mahrum bırakarak seçme haklarını ihlal edebilir” diye konuştu.
Newroz soruşturması
HRW, açıklamasına Diyarbakır Başsavcılığının 22 Mart günü HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar hakkında, Newroz kutlamaları sırasında yaptığı konuşma nedeniyle soruşturma başlattığını ve aynı gün İstanbul'daki bir mahkemenin partinin eski eş başkanı Selahattin Demirtaş'ı 2015 yılında yaptığı bir konuşmada "cumhurbaşkanına hakaret ettiği" gerekçesiyle üç yıl altı ay hapis cezasına çarptırdığını hatırlattı:
“Son birkaç günde yaşanan bu önemli gelişmeler, Türkiye'de insan hakları alanında 2020 ve 2021 yıllarında yaşanan bir dizi ciddi gerilemenin üstüne geldi. Erdoğan hükümeti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin hak savunucusu Osman Kavala ve siyasetçi Selahattin Demirtaş'ın serbest bırakılmasını talep eden bağlayıcı kararlarını defalarca hiçe saydı.”
TIKLAYIN - "AİHM ve Bakanlar Komitesi kararları 'yok' sayıldı"
Gözaltılar, protestolar
Sivil toplum örgütlerinin hedef alınmasının önünü açan yasa, Boğaziçi Üniversitesi protestoları, LGBTİ'lere yönelik nefret söylemleri, İnsan Hakları Eylem Planı’nın açıklanmasının ardından hak savunucularına yapılan gözaltılar da açıklamada dikkat çekilen konular arasında yer aldı.
TIKLAYIN - Hakim: LGBTİ üyesi misin?
HRW, AB liderlerinin 25 ve 26 Mart tarihlerinde Türkiye ile ilişkilerini gözden geçireceklerini belirterek, “Avrupa Konseyi Türkiye'deki insan hakları konusunda gözlemlenen keskin gerileme hakkında ses çıkartmalıdır. Konsey, Türkiye ile ilişkilerinde AB tarafından önerilen pozitif gündemi, muhalif isimlere yönelik saldırıların durdurulması ve insan haklarına riayet edilmesi konusunda ölçülebilir bir ilerleme sağlanması koşullularına bağlamalıdır” dedi.
Roth da "Türkiye hükümetinin muhaliflere, parlamenter demokrasiye ve kadın haklarına yönelik saldırılarına hız verdiği bir dönemde, AB liderleri hiçbir şey olmuyormuş gibi davranmamalıdır" diye konuştu.
(TP)