Kürt meselesinin çözümü konusunda nasıl bir rota izleneceğinin ipuçları, siyasetçilerin Diyarbakır’da düzenledikleri mitinglerde verdikleri mesajlarda aranır. Özellikle mesele içinden çıkılmaz bir hal almışsa, sürecin nasıl bir ortama evrileceği muğlaksa, siyasetçilerin mesajları daha bir önem kazanıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Batman ve Diyarbakır mitingleri de, Kürt meselesi konusunda her sözün çok değerli olduğu bir zamanda gerçekleşti. Hatırlanacağı gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan, çözüm süreci hakkında konuşurken, “masa olmaz”, “taraflar olmaz” ve “Kürt sorunu yok, Kürt vatandaşımın sorunları var” demişti.
Bu konuşmanın ardından İmralı Heyeti de basın toplantısı düzenleyerek Erdoğan’ı eleştirmiş ve müzakere sürecinin başlaması için Hükümetin inisiyatif almasını istemişti. İmralı Heyeti bu basın toplantısında üstlendiği rolü taraflara (Öcalan/KCK ve hükümete) iade etmiyordu belki, ama kısaca “böyle çözüm süreci olmaz” diyordu.
Hal böyle olunca Erdoğan’ın Batman ve özellikle Diyarbakır ziyareti, burada yapacağı konuşma, vereceği mesajlar önem kazandı. Ancak ne Batman ne de Diyarbakır konuşması sürecin yeniden rayına oturmasına zemin hazırlayacak nitelikte oldu.
İzlenimler, yorumlar, beklentiler…
Erdoğan daha önce de defalarca Diyarbakır’a geldi ve her seferinde şehir O’nun posterleriyle, mesajlarıyla, bayraklarıyla donatıldı. Bu kez öyle olmadı. Sadece Erdoğan’ın geçeceği güzergâhta ve Diyarbakır Valiliğinin önünde bolca Türk bayrağı ve Erdoğan posteri vardı. Bir de Diyarbakır valiliğinden halka gönderilen mesaj vardı: “Cumhurbaşkanımız Sn, Recep Tayyip Erdoğan’ın 2 Mayıs Cumartesi günü saat 17’de İstasyon Meydanında yapacağı Toplu Açılış Törenine davetlisiniz.”
Saat 17:00’da meydandaydım. Meydan neredeyse boştu. Dağıtılan Türk bayraklarından alan bir grup Cumhurbaşkanı’nın konuşma yapacağı platformun önünde birikmiş, sunucunun “Al yıldızlı bayrağımızı kaldıralım” demesiyle harekete geçip bayrak sallamasından başka da bir hareket yoktu alanda.
Miting alanına kadınlarla erkekler arasına bariyerler konmuştu. Yetmezmiş gibi, kadınlarla erkeklerin arasına bir de polisler barikat kurmuş, haremlik selamlık mevzisini tahkim etmişlerdi.
Miting alanında ve çevresinde binlerce polis vardı demek abartı olmayacak. Miting alanına yakın caminin ve bütün binaların üzerinde polisler konumlanmıştı. Onlarca sivil polis halkın arasındaydı.
Dakikalar ilerledikçe meydandaki boşluk sunucuyu telaşlandırdı. Sık sık anons yaparak dağınık duran insanları bir arada durmaya çağırdı. Alana giriş noktasında duran polislere de seslendi, “işlemleri hızlandırın” diyerek. Oysa sunucunun giriş noktasında gördüğü kalabalık, akreditasyon verilmeyen gazetecilerin alana girmek istemeleri nedeniyle oluşmuştu. Özgür Gün TV, İmc TV ve DİHA çalışanları polisle tartışınca anında bir kalabalık birikmişti. Polis, alana girmek isteyen gazetecileri gözaltına almakla tehdit etti. Ardından bir kadın çıktı ortaya. Elinde beş yakınına ait fotoğraflar vardı ve alandan içeri alındığında 1990’larda kaybedilen yakınlarının akıbetini soracağını söylüyordu. Polis, onu da alandan içeri almadı.
Kürtçe ve Türkçe hazırlanmış hoş geldiniz pankartları vardı. “Dengê Mazluman Serok Erdoğan” (Mazlumların Sesi Başkan Erdoğan) pankartı, Erdoğan’ın çok arzuladığı başkanlık sistemine yaptığı gönderme nedeniyle dikkat çekiciydi.
Erdoğan nihayet miting alanına geldiğinde, ön sıraları kapmış eli bayraklılardan ayrılmış, kalabalığın arkasına geçmiştim. İlçelerden ve köylerden gelen insanlar, neden burada olduklarını idrak etmeye çalışır gibiydi. Takım elbiseli, kravatlı şahıslar adamlarıyla birlikte ön sıralara girmek için hamle yapmadılar, tanıdıklarıyla muhabbete daldılar. Cumhurbaşkanı’nın Diyarbakır’a gelişinden çok AKP Diyarbakır milletvekili adaylarını konuştular.
Erdoğan’ın konuşması
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır’da Kürt meselesinin çözümü konusunda tarihi bir açıklama yapmayacağı, Batman’da yaptığı konuşmadan belliydi. HDP’yi kastederek “bunlar Zerdüşt” demişti, işçilere “nankörlük yapmayın”, provokasyon yapmayın” diye çıkışmıştı. Korumaları, zafer işareti yapan genç bir kadını feci şekilde dövmüştü... Erdoğan’dan önce mesajları ulaşmıştı Diyarbakır’a.
DBP, bir mesaj yayımlayarak, “Kürt sorunu yoktur” diyen Cumhurbaşkanı’nı karşılamayacaklarını önceden duyurmuştu. Öyle de oldu, ne Batman’da ne de Diyarbakır’da belediye eşbaşkanları Erdoğan’ı karşılamadı. Dolayısıyla programında yer almasına rağmen, Erdoğan da belediyeleri ziyaret etmedi. Buna oldukça içerlemiş olmalıydı ki, yüzde 52 oy alan bir cumhurbaşkanı olduğunu hatırlatarak, “Bunlar Kandil’den talimat almışlar” diyerek eşbaşkanlara yüklendi.
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın devletin parasıyla seçim gezisi yapıyor eleştirisine de cevap verdi. “Tayyip Erdoğan devletin parasıyla miting yapıyor diyorlar. Evet, devletin parasıyla yapıyorum. Siz de yüzde 52 oy alsaydınız, siz de yapsaydınız.” Bu çıkışla “Adalet, eşitlik, demokrasi var mı, diye soracakların önünü de kesmiş oldu.
Pankartlar, “çözüm sürecinin mimarı” diyordu Erdoğan için, ancak konuşmasında bu konuya ancak dolaylı olarak değindi ve “Kürt vatandaşımın sorunları var” demekle yetindi. Yanımda duran yaşlı adama, “Cumhurbaşkanı yok diyor, sence Kürt sorunu var mı” diye sordum. Konunun açılmış olmasından olduğu kadar, Erdoğan’ın söylediklerinden de hoşnut olmayan bir yüz ifadesiyle, “Vardır” demekle yetindi ve öte yana baktı.
Başbakanlığı döneminde yapıp ettiklerini anlatarak konuşmasını uzatınca, ilçelerden ve köylerden gelenler toplaşıp alandan ayrılmaya başladı. Bir süre sonra ben de peşlerine takıldım. Ne slogan atmış ne de alkışlamışlardı zaten. Yorgun, sıkılmış ve konuşmadan memnun kalmamıştık. Müteahhide benzeyen şahıslara, etraflarındaki adamları yüzünden sormaya cesaret edemedim, ama köylülere, “Erdoğan Başkan olursa Kürt meselesini çözebilir mi” diye sordum. Biri, ne manaya geldiğini anlamadığım bir şekilde elini sallayarak, “Hele önce olsun” dedi. Diğeri, nedense asık bir suratla, kestirip attı: “Ben nerden bileyim abê.”
Erdoğan, yatırımları anlattı, HDP’ye yüklendi, Rabia işareti yaptı, 6-8 Ekim olaylarında hayatını kaybeden onlarca kişiyi atlayarak Yasin Börü’yü hatırlattı, Başkanlık sistemini istediğini söyledi… Ve Erdoğan, Diyarbakır’da, her anlamda zayıf bir mitinge imza atmış oldu. (VE/HK)