Fotoğraf: Erdoğan Rize'de/Cumhurbaşkanlığı
Sputnik International yorumcusu Ekaterina Blinova, Erdoğan'ın üçüncü kez Türkiye Cumhurbaşkanlığı'nı ele geçirmesinin dünya güç dengesi açısından ne ifade ettiğini kaleme aldı. 2014'ten bu yana Sputnik'e yazan serbest gazeteci Blinova, tarih uzmanı ve ABD, Avrupa, Ortadoğu ve Asya siyasetinin yanı sıra, uluslararası ilişkiler, sosyoloji ve yüksek teknolojiyle yakından ilgileniyor.
* * *
Recep Tayyip Erdoğan, Sputnik'in görüşüne başvurduğu yorumculara göre, 28 Mayıs'ta ülkenin dış stratejisinin ve jeopolitik vizyonunun herhangi bir değişikliğe uğramamasını üçüncü bir dönem için güvenceye aldı.
Türkiye'nin jeopolitik hedefleri
Siyaset bilimci ve Gaziantep Üniversitesi öğretim görevlisi Ali Fuat Gökçe, Sputnik'e verdiği demeçte, "Dış politikada, Türkiye daha önce özetlenen yol haritasına bağlı kalmaya devam edecek." dedi. "Dışişleri bakanlığı görevine kimin atanacağı merak konusu. Büyük olasılıkla, bu kişi [halen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözcülüğünü yürüten] İbrahim Kalın olabilir Mevlüt Çavuşoğlu'na kıyasla Kalın'ın daha çok Batı yanlısı bir politika izlediği biliniyor. Ancak Türkiye Ortadoğu ve Asya'ya zaten sırtını dönmeyecektir. Türkiye'nin dış politikası dengeli bir yol izlemeye devam edecektir."
Gökçe'ye göre, şu anda Türk dış politikasının kilit alanlarından biri "Suriye'deki terör koridorunun ortadan kaldırılması". Türkiye "terörist" olarak tanımladığı, bölgede konuşlu, Kürdistan İşçi Partisi'yle (PKK) iltisaklı ABD destekli Suriyeli Kürt milisleriden kaygılı. Gökçe, "Suriye ile ilişkileri normalleştirme politikası bu açıdan büyük önem taşıyor." dedi.
Batılı gözlemcilere göre, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile ilişkileri normalleştirmek, öyle görülüyor ki, Ankara'nın bir taşla iki kuş vurmasına yardımcı olabilir: Suriye'nin kuzeyindeki Kürtleri frenlemek ve Türkiye'nin ev sahipliği yaptığı yaklaşık dört milyon mültecinin kısa zamanda Suriye Arap Cumhuriyeti'ne geri dönüşünü kolaylaştırmak.
Türkiye-Suriye normalleşmesi, Şam'ın Arap Birliği üyeliğini yeniden başlatmasından sonra yeni bir önem kazandı.
Gökçe, "Rusya-Ukrayna krizini çözmek, Azerbaycan-Ermenistan barışını tesis etmek için çaba göstermeye devam etmek gerekiyor." dedi. "Ege Denizi'ndeki adalarda ve Kıbrıs meselesinde Yunanistan ile işbirliği de önemli bir hedef olmaya devam ediyor."
Marmara Üniversitesi'nden siyaset bilimci ve uluslararası ilişkiler uzmanı Barış Doster'e göre, bağımsızlığı ve pragmatizmi, Ankara'ya jeopolitik manevra açısından esneklik sağlıyor.
Doster, Sputnik'e verdiği demeçte, "Türkiye'nin başındaki hükümet son derece pragmatik, bu da dış politikada keskin bir dönüş yapma yeteneğini ifade ediyor." dedi. "Bunun İsrail, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Suudi Arabistan ile ilişkiler gibi birçok örneği var. Doğu ile ilişkiler iyi gitmediğinde Türkiye yüzünü Batı'ya, Batı ile sorun yaşandığında ise yüzünü Doğu'ya dönüyor. Ancak mevcut durumda, halihazır siyasi bileşkenin değişmeden kalacağına inanıyorum."
Erdoğan'ın kazanması
ABD için ne anlama geliyor?
Sputnik'e konuşan Rusya Ekonomi Yüksek Okulu Avrupa ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi Direktör Yardımcısı ve Rusya Dış ve Savunma Politikası Konseyi Araştırma Direktör Yardımcısı Dmitriy Suslov, "Washington için bu, Türkiye'nin NATO üyeliğini Amerikan çıkarlarını değil, Türkiye'nin ulusal çıkarlarını pekiştirmek için değerlendiren Erdoğan ile, 'burnunun dikine giden' Türkiye'yle çalışmaya devam etmek zorunda kalacağı anlamına geliyor." dedi.
Uzman, Ankara'nın, Washington'un hoşnutsuzluğuna aldırmadan, İsveç'in NATO'ya girmesi, Rusya-Ukrayna çatışması ve Türkiye-Çin ilişkileri konusunda bağımsız dış politika uygulamayı sürdürmesini bekliyor.
Suslov, "Washington, bir yandan NATO üyesi ve veto hakkına sahip olan, öte yandan giderek kendisini Ortadoğu ve Doğu Akdeniz bölgesinde ve genel olarak Avrupa'da bağımsız bir güç merkezi olarak daha çok ortaya koyan Türkiye ile uğraşmaya devam etmek zorunda kalacak. Ve bu, elbette, Amerika için çok talihsizce, çünkü ABD, NATO'da gündeminin uygulanmasına itiraz edilmesine alışkın değil." dedi.
ABD siyaseti, Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerini yakından izledi. Ocak 2020'de Joe Biden, ABD basınına Beyaz Saray'ın Erdoğan'ın muhaliflerini onu seçimlerde yenmeye teşvik etmesi gerektiğini söylemişti.
Üç yıl sonra, 16 Ocak'ta, eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Ankara'nın "sorumlu" bir NATO müttefiki gibi davranmadığını ileri sürerek, NATO üyesi ülkeleri genel seçimler öncesinde Türkiye'nin muhalefet partilerini desteklemeye çağırdı. Ankara'nın yanıtı gecikmedi, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın 19 Ocak'ta, "Daha önce darbeleri desteklediğini itiraf eden Bolton, NATO'yu Türkiye'deki seçimlere müdahale etmeye çağırdı. Türk milletinin demokratik iradesini vesayet altına almaya çalışmak beyhude bir çabadır." dedi.
Buna ek olarak, ABD'li ekonomik gözlemciler, ikinci tur öncesinde, Kılıçdaroğlu'nun tersine, para politikalarında ortodoksluk karşıtı görüşleri savunan Erdoğan yönetimindeki Türk ekonomisinde kıyamet kopacağını öngörüyorlardı. Türkiye cumhurbaşkanının yeniden seçilmesinin ardından, Batı basını Türk lirasının derhal yüzde 29 değer kaybedeceğini bekliyordu. Bu yaklaşım, para ve jeopolitik yorumcusu Tom Luongo'ya göre, Batı'nın Ankara üzerindeki baskıyı artırmaya yönelik beyhude girişimlerini yansıtıyordu.
Luongo, Sputnik'e verdiği demeçte, "ABD, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son yıllarda dış politikayı yürütme biçiminden duyduğu hoşnutsuzluğu hiç saklama gereği duymadı." dedi. "Lira, 2018 yazından bu yana daimi bir yabancı aktör saldırısı altında (...) Erdoğan ise durumu görerek para politikasının kontrolünü Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) almak üzere merkez bankasının kontrolünü ele geçirdi."
Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Önder Aksakal'a göre, kolektif Batı, seçimler öncesinde Türkiye'yi sıkıntıya sokmaya çalıştı. Aksakal, Sputnik'e verdiği demeçte, "Ancak, ABD ve AB'nin temsil ettiği küresel emperyalist sistem, aşamadığı bir Türk duvarıyla karşılaştı." dedi.
Erdoğan'ın zaferi NATO
için ne anlama geliyor?
Suslov, "Türkiye, NATO içinde bağımsız bir rol oynamaya devam edecek." dedi. "Erdoğan'ın çok yakın gelecekte İsveç'in NATO'ya girmesini desteklemesi pek olası değil ve ilişkiler çelişkili ve gergin olmaya devam edecek. Yani, bir yandan NATO'da Türkiye'nin ihracı konusunda çok şey konuşulacak ancak kimse gerçek çizgiyi aşamayacak (...) Türkiye, ABD'nin NATO'daki gündeminin sorunsuzca yürümesinin önünde engel olmaya devam edecek."
Amerikan ana akım medyası, Erdoğan'ın kazanmasının ardından, Ankara'nın İsveç'in NATO üyeliğine yönelik tutumunu yumuşatacağına ilişkin umutlarını dillendirdi. İsveç ve Finlandiya geçtiğimiz yıl Atlantik ittifakına katılma başvurusunda bulunmuştu. Türkiye, bu yılın başlarında Helsinki'nin NATO üyeliğini onaylamış olsa da, kış ortasında Stockholm'ü ayazda bıraktı. Ankara özellikle İsveç'ten aşırılıkçı olduğu iddia edilen 120 kişiyi Türkiye'ye teslim etmesini istedi, ancak İsveç, talebi karşılamanın imkansızlığını ve bu aşırılıkçıların kimliklerine ilişkin hiçbir fikri olmadığını dile getirdi.
ABD basınına göre, İsveç'in NATO'ya girmesi, Türkiye'nin Amerikan F-16'larının ve eski jetlerinin modernizasyon kitlerinin satışının önünü açabilir. ABD-Türkiye F-16 anlaşmasının bir süredir askıda kalması, Türkiye'nin 2019'da Washington tarafından F-35 programından çıkarılmış olması dolayısıyla da Ankara'da rahatsızlığa yol açtı.
Türkiye, çok amaçlı görünmez F-35 savaş uçağının geliştirilmesine 1,4 milyar dolar (24,2 milyar TL) yatırım yapmış olmasına karşın Washington, Ankara'nın Rusya'nın son teknoloji ürünü S-400 hava savunma sistemlerini satın alma kararını F-35 satışını iptal gerekçesi olarak gösterdi.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Mayıs başlarında Ankara'nın F-35 programına geri dönmeyeceğini açıkça ifade ederek Washington'un Ankara'nın uçak geliştirmeye verdiği parayı iadesini istedi. Dışişleri Bakanı, Türkiye'nin kendi "milli savaş uçağını" üretmeye odaklandığını vurguladı.
Luongo, "Biden ve Avrupa, Türkiye'nin NATO'ya ve programlarına sadık kalarak Rusya/Çin/İran eksenine azami düzeyde karşı koymasını istiyor." dedi. "Erdoğan, 2015 sonlarından beri bu programın başına bela oldu ve Rusya'nın Suriye'ye müdahalesi, hem kendisinin hem de NATO'nun Suriye'yi Balkanlaştırmadaki suç ortaklığını gözler önüne serdi. Türkiye kendisine bağımsız bir yol oluşturmak için her iki tarafı da birbirine karşı oynadı. Hareketlerinin çoğu sorgulanabilir, ancak bu mercekten bakıldığında davranışlarının kalıbı oldukça açık. Geçen yıl Ukrayna ile Rusya arasında bir barış anlaşması yapma girişimleri muhtemelen Batı için bardağı taşıran son damla oldu."
Suslov'a göre, NATO'nun Ankara'nın bağımsız dış stratejisinden hoşnutsuzluğu ne kadar yüksek olursa olsun, ittifak Batı-Doğu dengesinde önemli bir rol oynadığı için Türkiye'yi NATO'dan çıkartmaya veya dışlamaya cesaret edemez: Türkiye'nin NATO'dan çıkarılması, Batılı olmayan kuvvet merkezlerinin güçlenmesine neden olabilir. NATO'nun en büyük ordularından birine sahip olan ve Karadeniz'e girişi kontrol eden Türkiye, jeopolitik açıdan Atlantik ittifakı için vazgeçilmezliğini sürdürüyor.
Washington'un Ankara'yı
etkileyecek bir kozu var mı?
Suslov, "ABD, Erdoğan'ın bağımsız politikasını hesaba katmak zorunda kalacak." diyor. "ABD'nin Türkiye'de bir renkli devrim örgütleyemediğini görüyoruz. [2016] başarısız darbe girişiminden sonra Erdoğan, ordu ve kolluk kuvvetleri üzerindeki kontrolünü artırdı. Ve Türkiye'de kitlesel protestolar olması durumunda, ordu ve kolluk kuvvetleri muhalefetin safına geçmeyecek. Dahası, tarafsız bile kalmayacak, büyük olasılıkla mevcut hükümetin tarafını tutacaklar."
Rus akademisyene göre, son cumhurbaşkanlığı seçimleri Batı'ya, Erdoğan'ın mevcut ekonomik zorluklara rağmen Türk nüfusunun çoğunluğunun desteğine gerçekten komuta ettiğini gösterdi.
Suslov, ABD'nin Türkiye'ye yönelik ikincil yaptırım tehditleri de dahil olmak üzere çeşitli ekonomik cezalandırma araçları yoluyla Ankara'ya baskı yapmaya çalışacağını göz ardı etmemekle birlikte ABD şahinlerinin Ankara'yı yabancılaştırma yoluna girmelerinin pek olası olmadığı kanısında. Akademisyen, bu nedenle, ABD müesses nizamının hakikatle yüzleşmek ve "Erdoğan'la bir beş yıl daha geçirmeyi hesaba katmak" zorunda olacağını düşünüyor.
(AEK)