Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) 2003'te yapılan Annan Planı referandumundan bu güne Kıbrıs politikasındaki değişiklikler dikkat çekiyor.
2003'te yapılan referandumda Annan Planı'na "Hayır" diyenlerin bugün Erdoğan'ın yanında yer aldığına dikkat çeken Yeni Kıbrıs Partisi (YKP) Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı, aslında Erdoğan'ın Kıbrıs konusunda bakış açısında değişiklik olmadığı görüşünde.
"Erdoğan politika değil söylem değiştiriyor"
Erdoğan'ın politika değiştirmediğini, sadece söylem değiştirdiğini söyleyen Murat Kanatlı, aynı söylem değişikliğini zaman zaman Kürt sorununda, Ermeni sorununda ve Avrupa Birliği (AB) politikalarında da uyguladığını ifade etti.
Erdoğan için, "Sanki çözüm istiyormuş gibi yapıp ana parametrelerden hiçbir şey değiştirmeden şekilsel, söylemsel değişiklik yaparak takdir topladı ve bir çok kişi tarafından da kabul gördü" diyen Kanatlı, son iki, üç yıldır Erdoğan'ın herhangi bir tavır değişikliğine gitmediğini ve tüm o 2003'teki söylemlerinin şekilsel olduğunun anlaşıldığını belirtti.
"Hayırcılarla 'evet' kampanyasını övüyor"
Kanatlı, Recep Tayyip Erdoğan'ı Kuzey Kıbrıs'ta karşılayan kitleye dikkat çekiyor:
* Erdoğan, Ercan'da otobüsün üstüne çıkıp "Biz Annan Planı'nda yüzde 65 evet dedik" diye seslenirken o yüzde 65'in bugün sokakta kendisine karşı eylem yapanlar olduğunu görmedi.
* Referandumda "Hayır" diyen ve yanında bulunan Derviş Eroğlu'nun da yüzde 35'lik grubun içinde olduğunu unutuyor. Bu açıdan bakıldığında komik bir tabloyla karşı karşıyayız; "Hayır" diyen yüzde 35'le birlikte "Evet" kampanyasını övüyorlar.
* Erdoğan nasıl Kürt konusunda, Ermeni konusunda 1990'ların söylemlerine geri dönmeye başladı, Kıbrıs konusunda da hakim ideolojiye geri döndü.
"Kıbrıs yoksa senin de garantörlüğün yok"
Erdoğan'ın "Kıbrıs Cumhuriyeti yoktur" demesini de eleştiren Kanatlı, "Ben garantörüm diyor. Sonra da 'Kıbrıs Cumhuriyeti yoktur' diyor. O zaman senin garantörlüğün de yoktur. Erdoğan'ın bu konuda söylediği her şey aslında uluslararası hukukta yeri olmayan söylemlerden ibarettir" dedi.
Kıbrıs'ta 1974'te 600 bin Rum yaşarken bunlardan 180 binin yer değiştirmek zorunda kaldığına dikkat çeken Kanatlı, nüfusa oranlandığı zaman bunun büyük bir rakam olduğunu ve o yüzden Birleşmiş Milletler'in (BM) bu nüfusun en azından bir kısmının geri dönmesini sağlamaya çalıştığını ifade etti.
"Güzelyurt'u vermiyorum" demenin "Ben çözüm istemiyorum" demek anlamına geldiğini düşünen Kanatlı, Güzelyurt'suz çözümü BM'in de kabul etmeyeceğini, çünkü bu durumun onun ilkelerine de aykırı olduğu görüşünde.
Ortadoğu'da da İsrail'in oluşturduğu silahla bozulmuş bir düzen olduğunu söyleyen Kanatlı, Kıbrıs'ta da silahla oluşturulan sınırlar sorunu olduğunu ve bu sorunun çözülmesinin Filistin-İsrail konusunda da örnek oluşturacağını söylüyor ve ekliyor:
"Ama sen kalkıp 'Silahla sınır oluşturdum, işgal ettim geri vermem' dersen, İsrail'e de 'Gazze'den çık' diyemezsin."
"İşgal kelimesi artık sokaklarda"
"İşgal" kelimesinin bugün sokağa indiğini söyleyen Kanatlı, kendilerinin "işgal" kelimesini ilk kullandıkları dönemde çok baskı gördüklerini hatırlatıyor. Baskı görmelerine rağmen insanların kendilerine kapalı kapılar arkasında "Haklısınız, doğru söylüyorsunuz" dediğini anlatan Kanatlı, sözlerine şöyle devam etti:
* 100-150 bin kişinin yaşadığı bir yerde 40 bin asker olduğu için Türkiye'nin Kıbrıs'ta işgal gücü olduğu söyleminin sokakta yayılması tabi zor oluyordu. Fakat artık Türkiye'nin adada işgalci olduğu söylemi sokaklara, pankartlara yansımaya başladı ve bizce bu önemli bir gelişme.
* 20 Temmuz Kıbrıs harekatının yıldönümünde binlerce asker, yüzlerce tank ve top Lefkoşa'da geçiş yaptılar. Bir ay sonra, 30 Ağustos'ta bu tanklar, toplar, askerler tekrar sokaklarda olacak. 29 Ekim'de ve 15 Kasım'da bu durum yine tekrarlanacak. Yani yılda dört kere Kıbrıslılar bu tabloyla karşılaşıyorlar.
* Bir de bunların provalarını sayınca 20 Temmuz ile 15 Kasım arasında, dört ayda sekiz kere binlerce asker, yüzlerce tank, top ve onlarca savaş uçağı geçiş yapıyor. Bu tablonun insanlar üzerinde yarattığı psikoloji düşünülünce "İşgal" kelimesinin sokağa çıkmış olması son derece önemli bir gelişmedir. (EKN)