Başbakanlık Basın Merkezi'nde yayınlanan basın açıklamasında "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bazı gazetecilerle bir arada yediği yemekle ilgili medyada yer alan bazı haber ve yorumların 'gerçek dışı' olduğu iddiası" vurgulandı. Açıklamaya göre "yorumları yazan bazı gazeteciler yemekte konuşulanları sansüre uğratarak eksik yansıttı."
3 Mayıs Cumartesi akşamı Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Başkanı Can Paker ve eşi evlerinde Erdoğan ile eşi Emine Erdoğan onuruna bir yemek vermişler yemeğe şu gazeteciler de eşleriyle katılmıştı:
Mehmet Barlas, Ergun Babahan, Nazlı Ilıcak, Hasan Cemal, Taha Akyol, Cengiz Çandar, Mustafa Karaalioğlu.
Basın Merkezi'nde yayınlanan açıklamada Posta gazetesi köşe yazarı Mehmet Ali Birand'ın ve Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök'ün yorumlarının gerçeği yansıtmadığının altı çizildi:
"Birand ve Özkök imzalı köşe yazılarında Sayın Başbakanımıza atfen yer verilen ifadelerin sohbet sırasında konuşulmuş olması, Sayın Başbakanımıza atfedilen ifadelerin doğru olduğu anlamına gelmemektedir. (...) Not alınmayan ve kayıt tutulmayan özel bir sohbetin, izlenim sınırlarının dışına çıkan haberlere konu yapılması kabul edilemez. Aksi, gazeteciler tarafından Sayın Başbakanımıza atfen seçilen dil ve ifadelerin kabulü anlamına geleceği için bu açıklamanın yapılması zorunlu görülmüştür."
Çeşitli yazarların yemek üzerine yazdığı yazılardan bölümleri neler olmuş olabileceğinin bir tahminini yapabilmek üzere alıntılamak mümkün...
Ertuğrul Özkök (6 Mayıs, Hürriyet):
"Anlatanın yalancısıyım, yemekte bir ara, Sabah-ATV Grubu'nun satışı konusu açılmış ve Başbakan şunları söylemiş:
"'Benim müdahale ettiğimi söylüyorlar, etmedim. Zaten şirket çok pahalıya satıldı. Ben müdahale etsem, daha ucuza sattırırdım.'
"Demek ki Başbakan, başında damadı bulunan şirketin ihalesine isterse müdahale edebileceğini düşünüyor."
Mehmet Ali Birand (6 Mayıs, Posta):
"(Başbakanın) en önemli mesajlarını şöyle özetleyebilirim:
- Ülkeyi germeyeceğim: Baykal'ın tahriklerine katılmayacağını, çok gerekmediği taktirde tepki vermeyeceğini özellikle vurguluyor.
- Mahkeme uzamamalı: Mahkemenin bir an önce bitmesi. Sürüncemeye bırakılmaması. AKP'nin hakkı olmasına rağmen, savunma için ek süre istememesini de bunun bir işareti olarak görüyor.
- Mahkemeye engel yok: AKP'nin Anayasa Mahkemesi'nin vereceği olası bir olumsuz kararı engelleyecek herhangi bir girişimde bulunmaması. Anayasa değişikliği gibi paketlerle ortaya çıkılmaması. Mahkeme kararının kısa devre yapılıp kadük bırakılmasının sadece AKP'ye presti kaybettireceğine inanıyor. Bu konuda son derece kesin bir dil kullanıyor.
- Kapatma olursa, yeni parti: Başbakan ne kadar aksini söylerse söylesin, yakın çevresi Anayasa Mahkemesi'nden kapatma kararı bekliyor. AKP kapatılırsa, yine gösterilerle gerilim yaratmayacak, buna karşılık hemen yeni bir parti kuracak.
- Erdoğan yasaklanırsa ne yapacak: Hemen bir erken seçimle bağımsız seçilip, meclise geri dönecek. Araştırma yaptırmış, bağımsız seçime girmesi için engel yok. Ancak yine de bir engelleme yapılırsa, o zaman Anadolu'ya çıkacak ve toplumu hareketlendirecek."
Murat Yetkin (6 Mayıs, Radikal):
"Erdoğan, AKP'nin kapatılsa dahi, oy tabanı ekonomik ve demokratik yönden ağır zarar görmemesi durumunda misyonun devam edeceğine inanıyor. Bu inanç, misyonun sürmesi durumunda, bugün AKP iktidarını onaylamayan devlet kurumlarının da süreç içinde uyum sağlayacağı kanısını da kapsıyor."
Cengiz Çandar (6 Mayıs, Referans):
"Kapatma davasına ilişkin, kamuoyunda varolan iki farklı eğilim, o geceye katılanlar ve yemek masasında bulunanlar arasında da vardı ve bu farklılık konuşmalara yansıdı. Aramızdan bazıları, AKP'nin ve hükümetin 'teslimiyetçi' davranmaması gerektiğini, 'yargı darbesi'ne karşı anayasa değişiklikleri ile karşılık vermesini, gerekirse referanduma gidilmesi gerektiği görüşündeydi.
"Bazıları ise, buna karşı görüşte, bu yolun toplumda ve siyasette 'gerilimi artıracağı' düşüncesindeydi. Taraflar, Başbakan'a soru sormak bir yana, bunu aralarında hararetle tartıştılar; Başbakan dinledi.
"O, bu konuda birkaç gün önce, kendisinin 'savunma değil cevap' diye tanımladığı, Anayasa Mahkemesi'ne AKP adına sunulan 98 sayfalık metinle izlenen yolun doğruluğunu savundu. Partinin kapatılmayacağına, kendisinin yasaklı duruma düşmeyeceğine ilişkin kanaatini ifade etti. Bu görüşleri bir 'sır' değil, çünkü kamuoyu önünde zaten dile getirmişti."
Hakkı Devrim (7 Mayıs, Radikal):
"Getirilen yasak kaydı’na rağmen, Mehmet Ali Birand Kanal D’de, yemekte konuşulanlara dair özet bilgiler verdi. Şimdi millet, Başbakan’ın güvendiği gazetecilere söylediklerinden yola çıkarak, günümüzün en merak edilen sualine bir cevap bulmaya çalışıyor:
"– AKP’nin kapatılması talebiyle açılan dava konusunda Başbakan ve kurmayları ne yapmayı düşünüyor?
"Yorumları, tahminleri okuyorsunuz elbette, kolay gelsin!
"Benim zihnim daha çok, yemeğe davet edilen gazetecilerin seçimi konusuna takıldı." (GG)