Fotoğraf: csgorselariv.org
Onur Ayı 53 yıl önceden bugüne miras kalan bir insan hakları mücadelesi. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de LGBTİ+ toplumu bu aya özel eylem ve etkinliklerde bir araya geliyor.
Ne yazık ki dünyanın başka ülkelerinde bir karnaval havasında geçen Onur Ayı, Türkiye’de LGBTİ+ toplumuna yönelik işkenceye varan uygulamalara sahne oluyor.
Polis, gökkuşağı bayrağını “suç” ilan ederken, LGBTİ+’ların haklarını da yok sayıyor.
"Dernek açıldığı gibi 17 başvuru aldık"
İnsan Hakları Derneği (İHD) LGBTİ+ Komisyonu’ndan Atiye ve Cüneyt, komisyonun çalışmalarını ve Onur Ayı’nın önemini bianet’e anlattı.
Derneğin Taksim’de olması nedeniyle çok fazla hak ihlali başvurusu alacaklarını bildiklerini söyleyen Atiye ve Cüneyt, “Hep içimizde de şöyle bir şey vardı. İnşallah hiç başvuru gelmez ve hiçbir iş yapmayız. İnşallah komisyon çalışmaz. Umarız mağduriyet yoktur” diye düşünmüşler.
Fakat süreç düşündükleri gibi olmamış aksine, dernek açılır açılmaz, 17 trans kadın aralarında polis ve devlet yetkililerin de olduğu bir grupça tehdit ve işkenceye maruz kaldıkları yönünde başvuru yapmış.
Cüneyt, “İlk başvurumuz oydu ve ben çok kötü hissetmiştim kendimi. Ya dedim demek ki böyle olacak” diyor, Atiye de “Zaten hemen akabinde Bayram Sokak'taki ihlaller oldu” diye ekliyor.
"Mücadele etmek bana terapi gibi geldi"
Komisyonun kurulmasının herkesi çok rahatlattığını belirten Cüneyt ve Atiye, LGBT toplumundan güzel geri bildirimler aldıklarını söylüyor.
Atiye’nin insan hakları mücadelesiyle tanışması Gezi'yle oluyor. “2014’te, on sekiz yaşındaydım. O zaman kendimi bir yere koyamıyordum. Yani mesela vejetaryenim ama içinde bir şeyler daha
kendimi bir şeyleri daha kanıtlayamadım, birden vejetaryenim dedim hayvan hakları için sonra feministim dedim. Birden Gezi’de patladı. Sonra bir baktım LGBT alanına yönelmişim. Aslında bir evrilme oldu. Ve sonra LGBT alanında savunuculuğa başladım. İşin hem prosedür tarafını hem de sokak aktivizmi tarafını öğrenmiş oldum” diyor.
Atiye o gün yaşadığı hissi şu sözlerle anlatıyor:
“17 Mayıs'ta broşürler dağıtma mı dersin? 25 Kasım’da eylem etkinlik mi dersin, hepsinde var oldum. Ankara'da Gökkuşağı Koalisyonu oldu. Orada yer aldım derken ilk hayatımda o zaman birden fazla hak savunucusunu ve sadece LGBT alanında gördüm. Yani o Gökkuşağı Koordinasyonu beni gerçekten çok mutlu etmişti o zamanlar için. Çok heyecanlandım belki de. Denizli'den, Çanakkale'den, İzmir'den, Antalya'dan, Muğla'dan, Bursa'dan Ankara'dan, İstanbul'dan. Böyle her ilden LGBTİ oluşumu gerek inisiyatif gerek dernek, gerek oluşum orada. Adı Gökkuşağı Koalisyonu ve sadece LGBT+'nin sorunlarını konuşuyoruz. Bu an o an beni çok tatmin etti gerçekten o an bana böyle terapi gibi geldi.
"Orada bulunmak, o güncel sorunları konuşmak ve yalnız olmadığını hissetme durumu orada gelişti. Gerek insan hakları savunuculuğunda, gerekirse işte LGBT alanında orada kendimi iyi hissettim.
"Sonrasında da İHD’de bu komisyon kurulduğunu fark edince hemen böyle bir başvuru yapmak istedim. Sonra kabul edildi. Girdim konusuna ve mutluyum ve gerçekten."
"Devlet Onur Haftası'nda nefreti besliyor"
Her ikisine de Onur Ayı’ndan dolayı ne hissettiklerini soruyorum.
“Birçok kez devlet destekli çetelerin saldırısına maruz kalıyoruz. Polis şiddetine maruz kalıyoruz. Bizimkisi daha çok böyle mücadele ve hak temelde oluyor. Eğlence tadında geçmiyor. Festival tadında geçmiyor. Evet böyle gülüyoruz.
"Eğleniyoruz farklı kıyafet giyiyoruz fakat bu da görünürlük açısından farklı bir yol izleyiş biçimi. Seni kamusal alanda istemiyor bir kere. O çok net. Devlet dairesinde istemiyor.
"Şimdi Onur Haftası’nda devlet çok büyük bir nefret besliyor. Çünkü devletin yani Erdoğan'ın yaratmak istediği dindar neslin tam karşısındakiler biziz. Evet. Asla olmasını istemediği gençler biziz.
"Yani ülkesinde görmek istemediği şey tam olarak biziz. Yani LGBTİ artılar. Özellikle translar. Hiç görmek istemiyor. Sokakta olmak, Anayasal gösteri bizim de hakkımız. Memurlar nasıl sokağa çıkıp eylem yapıyorlarsa biz de Taksim'e çıkıp eylem yapıyoruz. Her yıl yapıyoruz ve her yıl daha katlanarak nefret büyüyor ve daha geçtiğimiz ay, Boğaziçi Üniversitesi'nde polisler kameralar önünde insanlara işkence yaptılar.
"Muhtemelen yirmisi gibi başlarlar tehdit etmeye, korkutmaya, gelmeyin. Biz LGBTİ artılar ve feministler. Nasıl sekiz Mart'ı asla Taksim'den vazgeçmedik. Biz de Onur Haftası zamanında Haziran'da zaman Taksim’den vazgeçmedik. Yine Taksim’de olacağız. Hiç korkmuyoruz.
"Bir kere polis saldırısında trans bir kadın polise şunu demişti: 'Ben doğduğumdan beri direniyorum senin biber gazın bana ne yapabilir? Burası benim.' Vazgeçmiyoruz. Bizi vazgeçirmeye çalışanlara da verecek cevaplar verildi. Yani orada o cevabı LGBTİ+ toplumu birlikte veriyor.
"Sadece LGBTİ olarak da cevap vermiyoruz. LGBTİ kadar LGBTİ dostu insanları da o alanda aktivizm yürüten insanları da görüyoruz
"2012’de sen çıkıp “LGBTİ+’lar yasal güvence altına alınmalı” deyip de iki bin yirmi iki yılında yirmi yıl sonra nefret söylemi söylersen “Sana ne değişti” diye sorarlar. Taksim'den vazgeçmiyoruz. Onur Haftası'ndan da vazgeçmiyoruz. Direnmeye devam edeceğiz."
TIKLAYIN - Onur Ayı için açıklama yapmak isteyen LGBTİ+'lara gözaltı
TIKLAYIN - 5 Soru 5 Yanıt: Onur Yürüyüşü nasıl başladı?
(EMK)