Ama arkadaşlarımın söylediği kadarıyla seçimlerde kullanılan oyları saymaktan Yüksek Seçim Kurulu (YÖK) sorumlu. E, onun geçen hafta açıkladığı kesin seçim sonuçlarına göre Adalet ve Kalkınma Partisi'nin oy oranı yüzde 46,58. Nasıl oluyor? Kim çaldı sayın başbakanın oylarını?
İşte "gerçek" oyu hesaplama formülü
Erdoğan bu açıklamayı, uzun siyasi kariyerinin ardından son elde ettiği unvanı bohçalayıp sarmalayan "9. Cumhurbaşkanı" Süleyman Demirel'in esasen yıllar önce koparıldığı koltuğa kimin oturacağıyla ilgili tartışamaya girmesine cevap olarak verdi.
Demirel "Karşınızdaki yüzde 53'ü unutmayın" deyince, Erdoğan'da "Biz de biliriz o hesapları. Bu seçimlerde yüzde 84 oy kullanılmıştır. AKP de bunun yüzde 47'sini almıştır. Yüzde 100 üzerinden bunun hesabını yaparsanız, AKP'nin aldığı oy yüzde 55.4'tür" diye cevabı yapıştırdı.
Buradan pek anlaşılmıyor ama Erdoğan'ın hesabı sanırım şöyle işliyor: Oy vermeyen yüzde 15'in de yüzde 47'sının oylarını AKP alacağına göre, 15*47/100 eşittir 7,05. Bunu da varolan yüzde 47'nin üzerine ekleyince 54 ediyor. Eh bu kadar çabaya bir 1,5 da takdir payı koyarsak... İşte: 55.4!
Oran/orantı/yüzdeler ünitesi
Erdoğan hesap bildiği ifade etse de maalesef Milli Eğitim Bakanlığı müfredatında ilköğretim 6. sınıftan itibaren matematik müfredatına giren "Oran/Orantı/Yüzdeler" ünitesinde de öğretildiği üzere bu pek bilimsel bir yaklaşım değil.
Şöyle ki, oran, verilen oy sayısından, yani seçime katılım oranından bağımsız olarak, oy veren "her yüz kişiden kaçının nereye oy verdiğini" gösterir. Sandık başına gitmeyen yüzde 15'lik seçmen kitlesinin oy tercihini bilmenin farklı bir yolu olmadığına göre, en fazla onların oylarının da oy verenlerle aynı oranda partiler arasında dağılacağı yorumu yapılabilir.
Bu durumda da oran değişmez: Her yüz kişiden 46'sı AKP'ye oy vermiş olur.
Eğitim şart!
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) 22 Temmuz'dan önce AKP iktidarının "karnesini" vermişti.
Buna göre AKP, "öğretmen ve derslik açıklarını kapatma, çalışanlarla iletişim, eğitim emekçilerinin ücretlerinde iyileştirmede "başarısız". Siyasi kadrolaşma, eğitimi paralı hale getirme iyi, özel okulları teşvik orta" not aldı.
Şimdi bunun üzerine Recep Tayyip Erdoğan'ın -ve etrafındaki hesap uzmanlarının- matematikten kaldığı görülüyor.
Gazeteciler de bu hesabı yapamayıp aynen yayınladığına göre onları da sınıfta bırakmak mümkün. Çünkü onlar da işlerini yapmadığı için her şeyin üstüne bir de "kimin gerçek oyu ne kadar" tartışmasının içinde bulabiliriz kendimizi.
Ne deniyordu? Eğitim şart! Dahası "eğitimin yaşı yok" da yaygın deyişlerimizden.
E, hadi o zaman...(EA)