Erdoğan Beştepe'deki Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı'nın ardından yaptığı basın açıklamasında geçtiğimiz ay boyunca çeşitli söylev ve demeçlerinde ve önceki Kabine Toplantıları sonrasındaki basın açıklamalarında yaptığı açıklamaları tekrar etti, verdiği başarı ödüllerini dağıttığı diplomaları ve katıldığı temel atma törenlerini anlattı.
Deprem bölgesinde
ne yapıldığı anlaşılamadı
Erdoğan "deprem bölgesi[nin] 6 Şubat'tan beri istisnasız her gün her an olduğu gibi geçtiğimiz haftalarda da yine gündem[lerinin] ilk sıralarında" olduğunu söyledi. Erdoğan kim olduklarını bildirmediği "vicdan ve ahlak fukaraları[nın] hâlâ depremzedelere hakaret etmekte, onların acıları üzerinde tepinmekte ısrar [ettiklerini]" ama kendilerinin "yaraları sarmayı sürdür[düklerini]" söyledi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 6 Şubat Depremlerinin ardından 11 ildeki yıkımının ayrıntılarını ortaya koyan raporunda toplam fiziki yıkımı şöyle özetlemişti: "717 bin 614 binanın 90 bin 609'u acil yıkılacak, ağır hasarlı ve yıkık bina olarak belirlendi. Bu durumdaki binalardaki konut sayısı ise 269 bin 51 olarak tespit edildi. 11 ildeki 77 bin 754 binadaki 231 bin 878 bağımsız bölümle ilgili tespit yapılamadı. Hasarsız olarak kayıtlara giren bina sayısı 351 bin 426, bağımsız bölüm sayısı bir milyon 260 bin 659 oldu. 197 bin 825 bina ise az veya orta hasarlı olarak kayıtlara geçti. Toplam yıkılan bina sayısı 18 bin 200 oldu. Yine acil yıkılacak, ağır hasarlı ve yıkık ticarethane sayısı 61 bin 890 olurken, benzer durumdaki ahır sayısı 3 bin 809 oldu."
Bakanlığın raporuna göre, 11 ildeki toplam binaların sadece yarısı 351 bin 426 bina "hasarsız"olarak kaydedilmiş, geri kalanı ise az ya da çok hasarlı olarak belirlenmişti. Bu binalarda yaşayan 269 bin hane Bakanlık raporuna göre tam olarak evsiz kalmıştı.
Erdoğan ise konuşmasında depremden altı ay sonra "Adıyaman'da söz verdiğimiz 65 bine yakın konut ve köy evinin yarısından fazlasının inşasına başlamış olduk." dedi. "Depremde en büyük yıkımı yaşayan Hatay'da ise son temel atmayla beraber 50 bin konut, köy evi ve iş yerinin inşa çalışmaları[nın] devam ettiğini" söyledi. "Yerinde dönüşüm projesine Hatay'daki başvurusu sayı[sının] 86 bini geçti[ğini] anlattı. Geri kalan 9 ilde ne olduğundan söz etmedi. Erdoğan'ın anlatımından 11 kentten oluşan deprem bölgesinde gerçekte ne yapılmakta olduğu anlaşılamadı.
Törenler... Törenler...
Erdoğan dpremin ardından "bayramlar ve önemli günler" faslına geçti. 25 Ağustos'ta Ahlat'ta, 26 Ağustos'ta Malazgirt'te [...] ecdadımızı yâd ettik." dedi. "Valileri[yle] gerçekleştirdi[kleri] toplantıyla artık geleneksel hâle gelen Ahlat program[larını] zenginleştirdik[leri]nden" söz etti. Katıldığı diğer törenleri aktardı, "Külliye[lerinde] yapılan görkemli programı hep birlikte yaşadık[larını]" ve "bu törende Cumhuriyetimizin 100. yılı anısına bestelenen marşı da ilk defa dinleme imkânı bulduk[larını]" aktardı. Marşın "Beğeniyle karşılan[dığını]" düşünen Erdoğan, "marşımızın tekrar milletimize hayırlı olmasını dil[edi]."
Erdoğan "adli yıl açılış töreni" vesilesiyle "tüm vatandaşlarımızın adalete erişimini kolaylaştırmaya devam edece[klerini]" bunun için "yıl bitmeden yapılacak sınavla bin hâkim ve savcı yardımcı olarak kapasite[lerini] güçlendireceklerini]" anlattı.
Damadın Teknofest'i
Erdoğan damadı Selçuk Bayraktar'ın başında durduğu Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3 Vakfı) tarafından düzenlenen ve alanda faaliyet gösteren şirketlerin yüksek tekonolojili ürünlere yönelik ilgiyi çoğaltma amacı güttükleri Tekonofest etkinliklerini "Millî teknoloji hamlemizin sembolü" ilan etti. Ardından "Vira bismillah diyerek denizlere açılan tüm balıkçılarımıza bol, bereketli ve kazasız belasız bir av sezonu dile[di]."
Putin'in Soçi'si
Erdoğan dün Soçi'de Rusya Devlet Başkanı "Sayın Putin'le oldukça kapsamlı ve verimli bir görüşme gerçekleştirdik[lerini]" anlattı. Buna göre, Cumhurbaşkanı "Rusya-Ukrayna savaşının sürdüğü tahıl koridoru başta olmak üzere pek çok insani gündemin masada olduğu bir dönemde bu görüşmenin kıymetinin tüm dünya tarafından takdir edildiğine inanıyor[du]". Ancak takdir edenler hakkında bir bilgi vermedi.
...ve ekonomi
Erdoğan hafta sonu G20 Liderler Zirvesi için Hindistan'da olaca[klarını], bir sonraki hafta sonu ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda ülkemizi temsil etmek ve çeşitli görüşmeler yapmak üzere Amerika'ya gidece[klerini] müjdeledikten sonra, sözü asıl habere getirdi.
Erdoğan'ın geçtiği özete göre, "Geçtiğimiz ayın son günü ülkemizin 2023 yılı ikinci çeyrek büyüme rakamları açıklandı. Buna göre, yılın ilk çeyreğinde düzeltilmiş rakamıyla yüzde 3,9 büyüyen Türkiye ekonomisi, ikinci çeyreği de yüzde 3,8'le tamamladı. Böylece Türkiye, 2023 yılı ikinci çeyreğinde OECD ülkeleri arasında Kosta Rika'nın ardından en yüksek oranda büyüyen ikinci, G20 ülkeleri arasında ise Çin ve Endonezya'yı takiben üçüncü devlet olmayı başardı."
Erdoğan, "İkinci çeyrek ihracat rakamlarımızda da benzer bir tabloyu görüyoruz. Türkiye, G20 ülkeleri arasında mal ve hizmet ihracatını artıran üç ülke arasında yüzde 2,3 oranıyla ikinci sırada yer alıyor. Ağustos ayını yine bir rekoru ifade eden 21,6 milyar dolarlık ihracatla kapattık. Yılın ilk sekiz ayındaki ihracatımız 165 milyar doları, yıllık ihracat da 253,5 milyar doları bulmuştur. Türk lirasıyla yapılan ihracat rakamının yılın ilk sekiz ayında 361,6 milyar liraya yükselmesi, cari açığımız bakımından sevindirici bir gelişmedir." dedi.
Erdoğan sermaye sahiplerini, ticaret şirketlerini, mali sermaye ortaklıklarını gerçekten yakından ilgilendiren bu rakamların anlamını tartışanları ise her zaman olduğu gibi peşinen "sert eleştiri"ye tabi tuttu.
"Bizi düşük değerlendiriyorlar"
Erdoğan eleştiriye uluslararası derecelendirme kuruluşlarından başladı: "Uluslararası kuruluşların bazısı art niyetli olarak, bazısı da potansiyelimizi kavrayamadıkları için her alanda düşük değerlendirme rakamları açıklıyor. Ülkemiz içinden birileri de maalesef bu çarpıklığa yaydıkları yalan yanlış malzemelerle destek veriyor, teşvik veriyor. Günün sonunda Türkiye'nin üretim ve istihdam gücüne uygun sonuçlar elde etmesiyle ortaya çıkan rakamlar elbette bu oyunu bozuyor. Buna rağmen ısrarla aynı yanlışı yapmayı sürdüren kuruluşların kendi itibarlarına zarar verdikleri bir gerçektir." dedi ve yakındı: "Niyetler ve yaklaşımlar farklı olduğu için ekonomiden diplomasiye hemen tüm alanlarda Türkiye'nin hayrına fikirler ortaya koyan teklifler sunan az sayıda aydın görüyoruz."
"Enflasyon ekonomik, hayat pahalılığı psikolojik"
Erdoğan ekonominin milyonları doğrudan ilgilendiren enflasyon, ücretler ve fiyatlar bölümündeyse, sorumluluğu doğrudan doğruya ulsuslararası piyasalara ve içerideki "çarpık anlayışın tıpkı zehirli bir hava gibi her yere yayılması"na bağladı. Enflasyon'daki artışın piyasadaki pahalılığın nedeni olamayacağına yönelik açıklama girişimlerinde bulundu.
Erdoğan şöyle dedi: "Evine, arabasına, malına, hizmetine, ekonomik gerekçelerle izah edilemeyecek fahiş fiyatlar isteyerek enflasyonla mücadelemize zarar verenleri işte bu zehirli iklim yoldan çıkarmaktadır. [...] Hayat pahalılığıyla mücadelemizin önündeki en büyük nakısa işte bu çarpık anlayışın tıpkı zehirli bir hava gibi her yere yayılmasıdır.
"Ağustos ayı verileriyle birlikte yıllık enflasyonun yüzde 56'ya yükselmesi hayat pahalılığıyla mücadelemizi daha sıkı yürütmemiz gerektiğine işaret ediyor. Hiç şüphesiz bu uzun, zorlu ve sabır isteyen bir süreçtir. Nice badirelerin üstesinden gelen bir yönetim olarak Allah'ın izniyle enflasyonu da dize getireceğimize tüm kalbimizle inanıyoruz. Ülkemizde hayat pahalılığının gerekçelerine baktığımızda ham madde, nakliyat, enerji, işçilik, kira gibi unsurların öne çıktığını görüyoruz. Döviz kurundaki ve enflasyondaki yükseliş de fiyatları doğrudan etkiliyor. Ancak etiketlerde ve ilanlarda tüm bu faktörlerdeki değişimlerle izah edilemeyecek yüksek oranlarda fiyat artışları yapıldığına şahit oluyoruz.
Fiyatları cezayla düzenleyecek
Erdoğan, "Çalışanların ücretlerine yapılan her artış daha para insanların cebine girmeden katbekat fazlasıyla A'dan Z'ye her ürüne, her hizmete yansıtılıyor. Petrol fiyatlarındaki her artış etiketlere aktarılırken, düşüşler görmezden geliniyor. Üstelik aynı ürün veya hizmetin farklı yerlerdeki fiyatları arasındaki makasın çok açıldığı durumlar da var." diyerek konuşmasını sürdürdü.
"Demek ki, kurdaki ve enflasyondaki artış oranlarının ötesinde bir fiyatlama güdüsüyle karşı karşıyayız. Bu da karşımızdaki sorunun ekonomik değil, psikolojik olduğuna, hayat pahalılığıyla enflasyonun farklı gerçekleri gösterdiğini işaret ediyor. Devlet olarak bir yandan hayat pahalılığını körükleyen psikolojik faktörler ve bu durumu fiyatlara yansıtan mekanizmalarla mücadele ediyor, bir yandan enflasyonu düşürecek programları kararlılıkla uyguluyoruz. Her türlü yalanla ve iftira ile idari kurumlar ve yargı nezdinde mücadelemizi sürdürürken vatandaşlarımızı bu zehirli iklimin yol açtığı zararlardan korumak için gereken adımları da atıyoruz."
Erdoğan kükümet, fiyatları şişirenleri ve bilgi kirliliğine yol açanları engellemek amacıyla ilanlarda kimlik doğrulaması mecburiyeti ve para cezası müeyyidesi getirdikten sonra "sektördeki arz talep dengesini bozacak şekilde hareket eden otomobil bayisi ve galericilere bugüne kadar 221 milyon lira idari para cezası kesildi[ğini]" aktardı. "Fahiş fiyat ve stokçuluk yaptıkları tespit edilen perakendecilere kesilen ceza miktarı da 188,5 milyon lirayı geçti. Tüketici şikâyetleri üzerine yapılan denetimlerde de 163 milyon lira idari para cezası muhataplara uygulanmıştır." dedi.
Cumhurbaşkanı "Fahiş fiyat" uygulayanlara kesilen cezaların ardından piyasada fiyatların nasıl teşekkül ettiğine ilişkin bir bilgi vermedi. Ancak, ikinci el araba alış-veriş sitelerinde 1 milyon TL altında 2023 model ikinci el arabanın nadiren bulunabildiği kolayca görülebiliyordu. Kesilen ceza toplamının bütün Türkiye'de sadece 600 ikinci el araba fiyatının toplamı kadar olduğu göz önüne alınınca, cezaların ibret verdiğini düşündürmek için anlamlı sayıları ifade etmediği görüldü.
Erdoğan sözü piyasadan apansız " milletimizi karamsarlığa sürükleyerek çalışma, üretme, mücadele azmini kırmak isteyenler"e getirdi. "İnsanlarımızın günlük hayatlarındaki hak ve özgürlüklerini hedef alan nobranlıklara" sert uyarılarda bulundu. "Otobüslerde, metrolarda, mağazalarda, yolda insanlarımızı taciz etme noktasına varan küstahlıklarla daha çok karşılaşmaya başladı[ğımızı]" haber verdi.
"Sapkınlara" meydan okuma
"Kültür sanat gibi, spor gibi hepimizi müşterek değerlerimiz, sevinçlerimiz, gururlarımız etrafında birleştirmesi gereken alanları ne yazık ki, bozgunculuk aracı hâline getirmeye kalkanlar olduğunu görüyoruz." dedikten sonra "Bu ülkeyi bir avuç azınlığın malı, bu milleti de aynı azınlığın kölesi olarak gören müstebitler"e meydan okudu. Saydıklarının "ana muhalefet" tarafından gerçekleştirildiğini ima edercesine "İşine geldiği zaman başörtülüyü yanına al, yakasına kalk bir de partinin rozetini tak, ama öbür tarafta Marmaray'da veya otobüslerde bu hanımefendilere hakaret et. Kendi özgürlük alanını diğerlerinin haklarının eşiğinde sınırlamayı bilmeyen faşist zihniyet hem milletimiz nezdinde hem yargı önünde hesap vermeye mahkûmdur. Ülkemizde zaman zaman hortlayan bu tür azgın azınlık vakalarının gerisindeki zihniyetle, siyasi istismarla ve sosyal sapkınlıkla mücadelemiz ilanihaye sürecektir." diyerek muhalefete "kim olduğunuzu biliyoruz, niçin böyle yaptığınızı biliyoruz, neyi amaçladığınızı da biliyoruz. Bunun için neleri kullandığınızı biliyoruz. Biz hâlâ aynı şeyi söylüyoruz, aynı yerde duruyoruz, başaramayacaksınız. Bu millet sizin mandacı zihniyetinize de, sapkın heveslerinize de, sinsi yöntemlerinize de eyvallah etmedi, etmeyecek. İşte bunu 14 Mayıs'ta gördük, 28 Mayıs'ta gördük, ama milletin size attığı bu şamardan hâlâ ders almadınız, akıllanmadınız ve hâlâ akıllanmıyorsunuz." dedi.
Cumhurbaşkanı kabine toplantısını bazı uluslararası meselelere İslami yaklaşımını aktararak bitirdi.
(AEK)