Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi ve Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Parti Meclisi üyesi Prof. Dr. Büşra Ersanlı, Deniz Baykal'ın Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Başkanlığı'ndan istifa etmesinin Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetini de olumsuz etkilediğini söylüyor. Bu yeni durumun, Baykal'la uzlaşmaz çekişme halinde güç kazanan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı üslup değişikliğine zorlayabileceğini ifade ediyor.
Ersanlı'nın Baykal'ın istifası, medyada tartışılması ve yakın gelecekte siyasette oluşabilecek tablo üzerine bazı saptamaları şöyle.
CHP'de demokrasi olsaydı: CHP içinde yeni, taze, demokratik bir yönetimin işlemesine izin verilseydi, böyle bir çirkin olay Baykal'ın başına gelmezdi. Bunun altında mutlaka birtakım hesaplar olduğunu zannediyorum. Bu çirkin yöntem, parti içi demokrasiyi çalıştırmadığı için planlanmış durumda.
Baykal Gülen cemaatine göz kırpıyor: İstifa konuşmasında Gülen cemaatine gönderme yapan Baykal'ın yakın gelecekte bir ittifak öngördüğünü ya da hedeflediğini düşünüyorum. Bu da AKP'yle rekabetinin bir parçası. AKP'nin Gülen cemaatinden gelen kitlesel desteğini yıpratmaya yönelik olabilir.
AKP olumlu etkilenmez: Baykal'ın istifası AKP'yi olumlu etkilemez. Baykal AKP'nin pişekarı konumundaydı. AKP'nin kendini CHP üzerinden üstün gösterme olanağı ortadan kalktı. AKP'nin üslubu, Baykal'ınki gibi geleneksel ve kemikleşmiş bir üslupla baş etmeye odaklanmış durumda. İstifa, AKP'yi yeni bir üsluba zorlayacak. Bu durum, anayasa referandumunda uzlaşmama üzerine kurulu çekişmeyle güç kazanan AKP'nin beklediği oyu almasını da engelleyebilir.
Gülen cemaatinin ağırlığı artabilir: Bu bir spekülasyon, ama Baykal'ı istifaya zorlayan süreci hazırlayanlar, AKP'nin de marjinalleşmesini, yakın gelecekte Gülen cemaatinin siyasi ağırlığını artırmasını hedeflemiş olabilir.
CHP: CHP Genel Sekreteri Önder Sav'ın Baykal'ın çizdiği politikayı sürdüreceklerini söylemesi, "gençlerin önünü açmayacağız" demek. CHP'deki kemikleşmiş lider kadro yenilenmeye direniyor. Liderlerini, alışılmış, geleneksel şekilde el üstünde tutmak ön planda. Ama bu CHP içindeki muhalif olan parti demokrasisini arzu eden, sosyal demokrasiye yakınlığı olanların boş duracağı anlamına gelmiyor.
BDP'ye baskı artabilir: Baykal gibi kendine güç kazandıran birini kaybeden AKP'nin rekabet alanı için şimdi Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve BDP var. AKP'nin iki partinin kitlesiyle CHP'ninkine oranla daha doğrudan bir bağı var. MHP'yle zaten bir gönül bağı bulunuyor, çatışmaları daha çok "dürüstlük" üzerinden gerçekleşiyor. AKP oya yönelik rekabette, BDP'ye yönelik baskılarını artırabilir.
Medyada erkek dayanışması: Medyada olayın tek aktörü Baykal'mış gibi konuşuluyor ve Baykal savunuluyor. Hep erkeklerin görüşlerini duyuyoruz. Oysa olayın diğer aktörü, bir kadın milletvekili. Onun da kişisel hakları gündeme gelmeli ve korunmalı. Bu vesileyle bile kadınların rolü minimize ediliyor. Müthiş bir erkek dayanışması var. (TK)