Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar (Cumhurbaşkanlığı) / AA
Haberin İngilizcesi için tıklayın
2020 “Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri” sahiplerine Cumhurbaşkanlığı’nda düzenlenen törenle verildi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın ifadesiyle “Türk kültür ve sanat hayatına önemli katkılarda bulunan, Türkiye’nin kültür ve sanatının yücelmesine çalışan, özgün eserleri veya hizmetleriyle üstün kabiliyet gösteren kişi veya kurumlara verilen” ödüllerin bu yılki sahipleri şöyle:
Koleksiyoner: Mehmet Çebi
Vefa: Necmeddin Okyay
Kültür tarihi: Sadettin Ökten
Sosyal bilimler: İsmail Kara
Edebiyat: İbrahim Tenekeci
Sinema: Derviş Zaim
Müzik: Özdemir Erdoğan
Cumhurbaşkanlığı’nın ödüle layık gördüğü isimler 29 Ekim 2020’de Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca açıklanmıştı.
TIKLAYIN - Cumhurbaşkanlığı Kültür-Sanat Ödülleri yine erkeklerin
Düzenlenen törende konuşan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, özetle şunları dedi:
“Sanatçı olmayı çok istedim”
"Bir kitapta okumuştum. Resulullah Efendimiz ashabıyla birlikte kaza umresi yaparken, Abdullah bin Revaha şiir okumaya başlıyor. Hazreti Ömer de her zamanki celalli haliyle ona, 'Sen Hz. Peygamber'in huzurunda ve Allah'ın Harem'inde bu şiiri söyleyip duracak mısın?' diye çıkışıyor. Bunun üzerine Efendimiz diyor ki, 'Ona mani olma ey Ömer. Varlığım kudret elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, onun sözleri Kureyş müşriklerine ok yağdırmaktan daha tesirlidir. İbn-i Revaha, sen devam et.
“O gün bir sanatçı olmayı çok istedim. Lakin kader bize ülke hizmetini siyaset güzergahında biçince ömrümüzü, Mevlana'nın anlattığı karıncalar misali sanatçılarımızı takip etmekle geçirdik.
“Hani küçük bir karınca kalemin kağıt üstüne bir şeyler çizdiğini görmüş de gidip öbür karıncalara, 'Bir kalem, kağıda şaşılacak şeyler çiziyor, sanat gösteriyor' demiş. Karıncanın biri buna itiraz ederek, 'O sanatı yapanın kalem olduğunu mu sanıyorsun? Hayır, o sanat kalemden değil, parmaklardandır' cevabını vermiş. Bir diğeri, 'İş ne parmaktan ne de kalemden geliyor, iş asıl koldan geliyor' diye mukabele etmiş. Konuşmalar böylece uzayıp gider ve karıncaların beyine kadar ulaşır. Karınca beyi bütün bilgeliğiyle hükmünü verir, 'Bu hüner kalemden, parmaktan, elden, koldan değil, şüphesiz sanatçıdandır, sanatçının gönlündendir, Allah'ın kudret hazinesinden onun gönlüne yansıyan ilhamdandır."
“Anadolu sanat üretimi için klasör gibi”
"Üzerinde yaşadığımız şu topraklar, şu bereketli Anadolu, sanat üretimi için büyük bir klasör gibidir. Bu, dosya dosya istiflenmiş kültürler ve medeniyetler içeren bir klasördür.
“Göbeklitepe'den, Eti'den, Lidya'dan, Frigya'dan, Roma'dan, Bizans'tan, Selçuklu'dan, Osmanlı'dan bugüne, katman katman kültür, tabaka tabaka medeniyet ve yığın yığın sanat barındıran zamanın ruhu, bu topraklarda iftiharla yaşamaktadır.
“Bu coğrafyaya ait olduğu halde bugün dünya müzelerini dolduran, tarih yahut kimlik hırsızlığının işareti olan eserlere bakılmasını istiyorum. Sadece bu bile, 100. yılına yaklaşan Cumhuriyetimizin aslında ne kadar engin ve derin bir sanat mirasına, o mirasın yeniden üreterek dünyaya parmak ısırtacak eserler ortaya koyma potansiyeline sahip olduğunu göstermeye yeter.
Erdoğan’a göre sanatçıların yapması gerekenler
“Sanatçının öncelikle kendi geçmişine, kültürüne, medeniyetine ait olanı özümseyip benimsemesi gerekir. Bununla yetinmeyip evrensel olanı kucaklayan, dünyadaki gelişmeleri takipten asla geri durmayan bir anlayışla hareket etmesi gerekir.
“Ne sadece geçmiş, ne yalnızca gelecek, şairin dediği gibi 'kökü mazide olan ati', unutmayın ki, milli olmayan milletlerarası olamaz, yerli olmayan evrensel içinde kendine yer bulamaz.
“Zenginliklerimizi sanata dönüştürüp çağın idrakine yeniden ve yeni bir kimlikle sunacak olan sanatçılarımızdır. Bu bakış açısı, körü körüne taklitle, yabancı olana öykünüp durmakla değil, gönüle yansıyacak yerli ilhamlarla hayat bulacaktır.
“Beklediğimiz o sanatçı…”
"Bu çağda ülkemiz, dünyaya yalnızca yeni eserler sunmakla kalmayacak, geleceğin sanat kuramlarının payandalarını da temellendirecektir. Sanatçılarımız bu anlayışla hareket ettikçe, şairin 'O mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler' hükmü geçerliliğini yitirecektir. Biz işte o sanatçıyı bekliyoruz.
“Beklediğimiz o sanatçı, kimliğiyle birlikte deryasını bilecektir, önce kendisi olacaktır, davasını sanatıyla ifade edecektir.
“Beklediğimiz o sanatçı, vaktini ve enerjisini dünyanın iyiliği adına ürettiği eserleriyle gösterecek, sanatını icra ederken dünyadaki akranlarını geride bırakacaktır.
“Beklediğimiz o sanatçı, zulme ve adaletsizliğe karşı bir çığlık olarak yaptığı şarkısıyla dünya müzik listelerini sallayacak, müzikteki evrensel anlayışları değiştirecektir.
“Beklediğimiz o sanatçı, slogan atarak kendini göstermeye çalışmayacak, başarılarıyla dünyanın en muhteşem salonlarında ayakta alkışlanacaktır.
“Beklediğimiz o sanatçı, ortaya koyduğu bir sanat üslubuyla veya icat ettiği bir sanat formuyla adını sanat tarihine yazdıracaktır.
“Beklediğimiz o sanatçı, ürettiklerinden dolayı parmakla gösterilecek, üslubuyla herkesi peşinden sürükleyecektir.
“Beklediğimiz o sanatçı, gündemin peşinden savrulmak yerine dünyaya gündem verecek, performansıyla rekorlar kitabına girecek, tarzıyla sanat modası oluşturacaktır.
“Beklediğimiz o sanatçı, ait olduğu milleti hor görüp sürekli şikayet etmek yerine kendi sanatını üretecektir.
“Beklediğimiz o sanatçı, muhalefetini sosyal medya hesabından savurduğu siyasi polemiklerle değil, kanatlanıp uçurduğu sanatıyla gösterecektir."
"Her bir vatandaşımızın el üstünde tutacağı, baş tacı edeceği bu sanatçı belki evimizin çocuğudur, belki bir arkadaşımızdır, belki bir komşumuzdur, belki bu salondadır. Beklediğimiz bu sanatçı, belki şu anda tuvalinin başında fırçasını boyaya bandırıyor, belki repliğini ezberliyor, belki rolüne çalışıyor, belki enstrümanını akort ediyor, belki bestesini notaya döküyordur.
“Her neredeyseniz, siz ey gönül eri sanatçılar bilin ki bu millet estetik manada küllerinden dirilmek ve yitik hazinesine yeniden kavuşmak için sizi bekliyor. Gelin ve geç kalmışlığımızı medeniyete, kabalıklarımızı zarafete, gönüllerimizi barışa, huzura ve sevgiye yöneltin. Gelin Türkiye'nin gücüne birlikte güç katalım."
2014'ten beri erkeklere veriliyorBu yıl da 2014'ten bu yana olduğu gibi yine ödüllerin tamamına erkekler layık görüldü. Geçtiğimiz yıl sekiz, 2018'de beş, 2017-2016-2015'te altışar kişiye verilen ödüllerin de tamamının sahipleri erkekler olmuştu. Ödüle en son 2014'te iki kadın layık görülmüştü. Bu isimler edebiyat alanında Alev Alatlı ve sinema alanında Hülya Koçyiğit'ti. 1995'ten bu yana verilen ödüllere Alatlı ve Koçyiğit dışında, 1998'de Yıldız Kenter ve 1995'te Adalet Ağaoğlu ile Şefika Kutluer layık görülmüştü. Bu isimler dışında ödüllerin sahipleri hep erkekler oldu. |
(EKN)