Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan BM Genel Kurulu'nun 78. oturumunda Yüksek Düzeyli Görüşmeler kapsamında devlet ve hükümet başkanlarının katıldıkları birleşimde konuştu.
BM Güvenlik Konseyi'nin "5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gel[diğini]" ileri süren Erdoğan, "(BM) Güvenlik Konseyinin, artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıktı[ğını]" iddia etti.
Erdoğan BM Genel Sekreteri'ninkine yakın bir süre tutan konuşmasında kendi yönetimindeki Türkiye dışında bütün ülkelerin içinde yaşadığı "sorunlara" yalnızca kendilerinin "çözüm" kaynağı olduğunu ileri sürdü.
"Kürt Sorunu terörizmdir"
Erdoğan Suriye'deki durumu "Bir yandan PKK-PYD terör örgütünün, diğer yandan mezhep ayrışması üzerinden organize edilen radikal grupların cenderesi altında bunalan Suriye halkı, isyan noktasına gelmiştir. Nitekim, son dönemlerde bunun çeşitli sonuçları ortaya çıkmaya başladı." diyerek kendi sorumluluğu dışına atarken başta Kürt sorunu olmak üzere dünyanın dört bir yanında süren hak mücadelelerini "vekalet savaşlarının aracı olarak kullanılmak üzere beslenen, palazlandırılan terör örgütleridir, paramiliter gruplardır, paralı askerlerdir ve kim daha yüksek fiyat verirse onlara çalışan kimi yerel unsurlardır" parantezine alarak mahkum etti. "Karşımızdaki bu gerçeğe rağmen, sırf kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için terör örgütleriyle çalışmaya devam eden ülkelerin, terörden ve bununla bağlantılı sorunlardan şikayet etmeye hakkı yoktur." dedi.
Erdoğan BM reform projelerinin kendi diplomasilerinin bir yansısı olduğunu iddia etti. "Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız. Coğrafyasıyla ve demografisiyle, dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz. Netice olarak, tüm kalbimizle bir kez daha diyoruz ki; dünya 5'ten büyüktür, daha adil bir dünya mümkündür." dedi.
Kıbrıs'ta işgal tanınsın
Erdoğan sorunlara çözümler açısından "Kıbrıs Sorunu"nun çözümünün dünyanın Kuzey Kıbrıs'taki işgali tanımasından geçtiğini anlattı, "çözümün artık federasyon modeli temelinde gerçekleşemeyeceğinin, herkesin kabul ettiği bir gerçek olduğunu" söyledi. "Uluslararası toplumu bunu kabullenerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bağımsızlığını tanımaya, bu ülkeyle diplomatik, siyasi ve ekonomik bağlar kurmaya" davet etti.
"AB ikirciliklilikten vazgeçsin,
artık istediklerimizi versin"
Erdoğan AB ile ilişkiler konusunda da şunları söyledi: "Bölgesel ve küresel sınamaların giderek giriftleşen yapısı, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde ilerletilmesine, her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğuna işaret ediyor. Avrupa Birliği'nden beklentimiz, uzun süredir ihmal ettiği ülkemize yönelik yükümlülüklerini süratle yerine getirmeye başlamasıdır. Özellikle Türkiye'ye yönelik sergilenen ikircilikli tavırların artık bir son bulması gerekiyor."
"Afrika Birliği'ne kimse
karışmasın yalnız biz karışalım"
Erdoğan kuruluşunun 60. yıl dönümünde Afrika Birliği'ni "Kıta'nın kendi kaderini eline alıp ayağa kalkmasının abidevi bir sembolü" olarak övdü. "Afrika'nın sorunlarına Afrikalı çözümler bulmaya eşlik etmek amacıyla, Kıta'yla dostluk bağlarımızı stratejik ortaklıkla taçlandırdık." dedi.
Afrika Birliği'nin, "bizim de çok güçlü destek verdiğimiz G20 üyeliğini memnuniyetle karşı[ladıklarını]" söyleyen Erdoğan, "Nijer'e yapılacak herhangi bir askeri müdahalenin, bu ülkeyle birlikte bölgenin tamamını daha derin bir istikrarsızlığa sürükleme riski [olduğuna]" işaret etti.
Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığı
Azerbaycan'ın istediği gibi halledilsin
Erdoğan, artık herkesin kabul ettiği gibi Karabağ'ın Azerbaycan toprağı olduğunu söyledi. "Bunun dışında bir statünün dayatılması asla kabul edilmeyecektir." dedi.
Afganistan'da Taliban ne diyorsa o olsun
Erdoğan Taliban rejiminin BM demokratik ve sosyla haklar bildirgelerinin hepsini yasak listesine alan Taliban rejiminin özellikle kadınlar ve kız çocuklarının kazanılmış haklarına yönelik saldırılarına tek bir eleştiri getirmeksizin "geçici hükümet" dediği rejimin "toplumun tüm kesimlerinin adil bir şekilde temsil edildiği kapsayıcı bir yönetime dönüşmesi"nden dem vurdu.
Çin ve Hindistan'a fazla yüklenmeyelim
Erdoğan, "Avrupa'da Kur'an-ı Kerim'e karşı düzenlenen menfur saldırılara, ifade özgürlüğü maskesi altında izin vererek eylemleri teşvik eden zihniyet, esasen kendi eliyle kendi geleceğini karartmaktadır. Türkiye olarak, Birleşmiş Milletler, AGİT ve İslam İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere tüm platformlarda İslam düşmanlığıyla mücadeleye yönelik girişimleri desteklemeye devam edeceğiz." derken Çin'in Müslüman Uygurlara yönelik kısıtlama ve baskılarının dinsel boyutunu atlayarak "Uygur Türkleri'nin hak ve özgürlüklerinin korunmasıyla ilgili hassasiyetimizi dile getirmeyi ve gündemde tutmayı sürdürmek" ifadesiyle geçiştirmeyi tercih etti.
Hindistan'daki Müslüman azınlığa yönelik giderek büyüyen ayrımcılık ve ölümlerle sonuçlanan pogromları gündeme bile getirmedi.
"Aile" parantezinde LGBTİ+
ve kadın özgürlüklerinin inkârı
Erdoğan, "insanı insan yapan kadim değerler" olarak nitelediği patriyarka, kadın düşmanlığı ve homofobiyi muhafaza ve müdafaa misyonunu "aileye ve aile müessesesine sahip çıkmak" olarak ileri sürdü ve "giderek artan küresel dayatmalar karşısında tüm dostlarımızı aile müessesesinin korunmasında hassasiyet göstermeye" çağırdı.
(AEK)