Erdoğan, Anayasanın Cumhurbaşkanına tanıdığı yetkiyi kullanarak "28 Şubat davası" hükümlüsü "paşalar" Çevik Bir (85), Çetin Doğan (84), Erol Özkasnak (78), Fevzi Türkeri (83), Yıldırım Türker (81), Cevat Temel Özkaynak (78) ve Aydan Erol'un (78) da aralarında bulunduğu 14 hükümlünün kalan cezalarını kaldırdı.
AA'nın haberine göre, kararın dayanağı "sürekli hastalık ve kocama hali". Karar Resmi Gazete'de yayımlandı.
Ayrıca, başka suçlardan cezaevinde tutulan hükümlüler Hacı Sülük, Ali Efteraslan, Avni Yılmaz, Sevda Yüksel, Gülbey Sarıoğlu, Süleyman Tuna, Abdulhekim Yılmaz'ın kalan cezaları da aynı gerekçelerle affedildi.
Hükümlülerin kalan cezaları, sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali kapsamında bulunduğunu belirten Adli Tıp Kurumu raporu nedeniyle Anayasanın 104. maddesinin 16. fıkrası hükmü uyarınca kaldırıldı.
28 Şubat davası
28 Şubat ile ilgili soruşturma, olaydan 15 yıl sonra başladı. Savcı Bilgili’nin yürüttüğü soruşturma kapsamındaki ilk gözaltılar 12 Nisan 2012'de başladı.
Ancak daha 23 Kasım 2011’de savcılık, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 312. maddesi uyarınca 28 Şubat ile ilgili soruşturma başlatıldığını açıklamıştı.
Dönemin Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından "Cebir ve şiddet kullanmadan Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmalarına kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme" iddiasıyla başlatılan soruşturmada gerek görülmesi halinde dönemin kuvvet komutanlarının ifadeye çağrılacağı da ilk günden açıklandı.
Savcılık, aralarında eski Başbakan Tansu Çiller, eski TBMM Başkanvekili Meral Akşener, eski bakanlardan Hasan Celal Güzel, eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı Bülent Orakoğlu, Deniz Kuvvetleri'nde askerliğini yaparken bazı gizli belgeleri sızdırdığı gerekçesiyle hakkında açılan davadan beraat eden Kadir Sarmusak, feshedilen HAS Parti'nin bazı yöneticileri ile YAŞ kararıyla TSK'den uzaklaştırılanların da bulunduğu çok sayıda kişinin ''mağdur ya da tanık'' sıfatıyla ifadesine başvurdu.
Yargıtay'ın 9 Temmuz 2021'de haklarında verilen müebbet hapis cezasını onadığı sanıklar Ahmet Çörekçi, Aydan Erol, Cevat Temel Özkaynak, Çetin Doğan, Çetin Saner, Çevik Bir, Erol Özkasnak, Fevzi Türkeri, Hakkı Kılınç, İdris Koralp, İlhan Kılıç, Kenan Deniz, Vural Avar ve Yıldırım Türker tutuklanıp cezaevine konuldular.
28 Şubat postmodern darbesi nedir?
28 Şubat 1997'de Milli Güvenlik Kurulu'nca (MGK) alınan kararlarla Necmettin Erbakan'ın Refah Partisi (RP) ve Tansu Çiller'in Doğru Yol Partisi (DYP) tarafından kurulmuş olan koalisyon hükümetinin istifasına ve Necmettin Erbakan'ın Başbakanlıktan azledilmesine yol açan süreç, Türkiye'nin yakın geçmiş siyasi literatürüne "post modern darbe" olarak geçti.
Arka Plan. 1990'ların başında, siyasal İslamcı Refah Partisi'nin siyasal yükselişi ve İslamcı hareketlerin güçlenmesinin Türk Silahlı Kuvvetleri yüksek komuta heyetinde ve yüksek bürokrasi ve akademide yol açtığı kaygılar, kurulu düzenin özellikle laiklik açısından tehlikeye düştüğüne yönelik algının şiddetlenmesine yol açtı. Bu algıların RP liderliği ve üyelerinin medyada yer alan demeçleri ve partinin iktidar ortağı olarak giriştiği uygulamalarla ilişkilendirildiği soruşturmalar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirildi.
Milli Güvenlik Kurulunun, 28 Şubat 1997'deki toplantısı sonrasında yayımlanan ve Refah Partisi hükümetini hedef alan 20 maddelik kararda laiklik ve cumhuriyet ilkelerinin korunması, tarikatların ve dinin siyasal alana müdahalesinin engellenmesi, eğitim ve medya alanlarında bu doğrultuda düzenlemeler yapılması türünden konulara yer verildi.
28 Şubat Kararları
MGK kararları sonrasında TSK ve yüksek yargı Necmettin Erbakan'ın Başbakanlığındaki Refah Partisi hükümetine karşı bir dizi operasyonlar düzenledi. Bazı RP yöneticileri hakkında soruşturmalar açıldı. Bazı yayın organları kapatılırken bazı eğitim kurumları ve dershaneler devlet denetimine alındı.
28 Şubat'ta Ne Oldu?
28 Şubat Süreci'nde Anayasal dayanakları, yasal ve hukuksal çerçeveleri tartışmalı baskı ve kısıtlamalar, demokratik hak ve özgürlüklerin zedelenmesine, ifade ve basın özgürlüğünün zarar görmesine, kişilerin çalışma ve eğitim haklarının gasbına yol açtı. Siyasal yaşamın siyasal partiler eliyle ve siyasal süreçler içinde gelişmesi kesintiye uğratılarak siyasetin seçilmiş olmayan askeri-polisiye-bürokratik seçkinlerin tercihlerine göre biçimlenmesi yolu zorlandı.
Postmodern darbe deyimi. 28 Şubat 1997 MGK Bildirisiyle ortaya çıkan siyasal durumun bir "postmodern darbe" olduğuna ilişkin tanım o dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri emekli Tümgeneral Erol Özkasnak'ın sürece yakıştırılan “en iyi ve zeka ürünü ismin postmodern darbe olduğu" görüşüyle yaygınlık kazandı. Özkasnak'ın “Bu postmodern darbe, tereyağından kıl çeker gibi, eski darbelere benzemeyen bir şekilde hiç kan akıtmadan, hiç kimseyi üzmeden, gayet usulüne uygun bir şekilde demokratik uygulamalarla, MGK tarafından da benimsenerek, devletin başındaki en büyük insandan ilgili bakanlıklara kadar hepsi de dahil edilerek, hatta halkımız ortak edilerek sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla, çok başarılı bir şekilde yürütülen bir süreç [olduğuna]" ilişkin değerlendirmesi, 28 Şubat müdahalesinden yana ya da karşı pek çok kişi tarafından "post modern darbe" nitelemesinin kabul görmesini kolaylaştırdı.
(AEK)