Şu sıra Amerikalı kadınlar Washington'da Ulusal Sanat galerisinde "Erdem ve Güzellik" adıyla sergilenen kadın portrelerini seyrediyor. 30 Eylül 2000'de açılan 6 Ocak 2002'de sona erecek sergi, 1440-1540 arasında İtalya'nın Floransa şehrinde kadına bakış konusunda bir fikir veriyor doğrusu.
Sergide, Floransalı ressamlar Filippo Lippi'nin pek çok portresinin yanı sıra Verrochio, Botiçelli, Domenico Ghitladaio, Pontırno'nun yanı sıra Floransa dışından Pisanello, Ercole Roberti ve Rogier gibi Rönesans döneminde kadın portrelerinin gelişmesine katkı veren ustaların resimleri var.
Leonarda da Vinci'nin unutulmaz Ginevra de Benci (1476-1476) tablosu da sergide buluyor ki, bu resme nereden baksanız kadın size bakıyor gibi bir duyguya kapılıyorsunuz.
Portrelerde sade bir ihtişam sunan kadınlar hem erdemli hem de güzeller. 15. Yüzyılda, Avrupalı ressamlar aziz resimleri, İncil figürleri ve dinsel sahneler çizdiler. Bir tür "laik" denebilecek resimler de ancak yönetici sınıfın ve bağış yapan çevrelerinin talebiyle gerçekleşiyordu.
1440'lı yıllarla birlikte, kadın portreleri yapılmaya başlandığı görülüyor. Erken Rönesans döneminde kadınlar anne ve eş olarak erkeğin sosyal statüsüne göre portreleştiler. Kadınların evliliklerinin ilk yılında portrelerinin yapıldığı sanılıyor. O sıralar kadınlar on altısında evlenirken erkekler evin sorumluluğunu üstlenecek kadar olgunlaştıkları 30 yaşını beklerlerdi.
Bu evliliklerde kızın ailesi drahoma olarak yüklü miktarda para ve lüks bir gardırop vermek zorundaydı Ailelerin sosyal ve ekonomik durumuna göre değişen miktardaki drahomaya erkek tarafı da mücevherler ve şık giysilerle karşılık verirdi.
O dönemde, erkeklerin yün ve ipek ticaretiyle edindikleri zenginliklerin ihtişamı kadın portrelerine yansıyor. Rönesans döneminin güzellik anlayışı da portrelerde kendini ortaya koyuyor. Esas olan erdemdir. Dış güzellik iç güzelliği yansıtır. Bu tür bir kadın güzelliğinin erkeği aşık edeceğine ve tanrıya taşıyacağına inanılır.
15. yüzyılda Floransalı ressamların profilden resim yapmayı tercih ederken Hollandalı ressamların profili yüzü de göstererek, "üç çeyrek yüz" denen tarzı tercih ettiği görülüyor. Aslında, Floransalı ressamlara bu tarzı getiren Leonardo Da Vinci ile Boticelli'dir.
Leonardo'nun Ginevra de' Benci tablosuyla Boticelli'nin "Pencerede Kadın" portreleri buna örnektir.
16. yüzyılla birlikte portrelerin yüzle yetinmediği giderek oturan kadın portreleriyle bedenin daha çok resmedildiği gözleniyor. Bu yeni tarzın ilk örneği ise Lenardo'nun Mona Lisa tablosudur.
Floransa'daki en eski portre, Filippo Lippi'nin "Pencerede bir erkekle
birlikte Kadın" portresiydi. Portredeki kadın Angiola Sapiti 1436'da Scolari ailesine gelin gitmişti. Pek rastlanmayan bir şekilde bu resimde bir erkek de var.
Sergideki portrelere bakılırsa, sözgelimi, eşi kasap olan bir kadın portre sahibi olma şansını yakalayamamış, kadının hayatı, ancak eşi yoluyla tarihe kayıt düşecek bir portreye dönüşebilmiş. Altı yüzyılda ne kadar yol kat ettik, dersiniz?