Tecavüzle hamile kalan ve hastanede doğum yaptıktan sonra ailesine teslim edilen 15 yaşındaki Erdaş yakınları tarafından "namus" bahanesiyle öldürüldü.
Tartışmalar yetkililerin bile bile Erdaş'ı ailesine teslim etmesinin ihmal olduğu üzerine. İçişleri Bakanlığı olayla ilgili soruşturma başlattı.
Radikal'in haberine göre, Van Kadın Derneği Başkanı Zozan Özgökçe Erdaş'ın ailesine teslim edilmesinin 'Resmen alın öldürün' anlamına geldiği görüşünde.
Gülbahar: Devletin tüm birimlerinin sorumlu
Güldünya cinayetinde de benzer sürecin işlediğini hatırlatan Gülbahar, "Güldünya defalarca yetkililere sığındı, hastanede bile kadını koruyamadılar. Erdaş olayında da devletin tüm birimlerinin açık ihmali söz konusu" dedi.
"Türkiye koşullarında zaten hayatlarının tamamını 'namus' kontrolü altında geçiren kadınların kendilerine dayatılan bu namus kurallarına en küçük bir itirazları halinde bile hayatlarından oldukları açık bir gerçek" diyen avukat Gülbahar, bu durumun sadece Türkiye'de değil dünyanın her yerinde yaşandığına dikkat çekti.
Azmettiriciliğin cezası da suçun kendisine verilen ceza kadar
Gülbahar'a göre, durum böyle iken kendisine bu koşullar içerisinde, bu tehditler altında başvuran bir kadını o aileye teslim etmek, en az o kadının ailesi kadar, devletin de bu cinayetten sorumlu ve suçlu olduğu anlamına geliyor.
"Devlet bu olayda adeta azmettiricilerden biri oldu. Bilindiği gibi eski ceza yasasında da ve yeni ceza yasasında da suça azmettirmenin cezası en az suçun cezası kadar. Görünen o ki kadına yönelik şiddet söz konusu olduğunda devletin tüm birimleri kendi çıkarttığı yasaları, kendi imzaladığı uluslararası sözleşmeleri ve hatta Anayasa'yı bizzat kendisi çiğnemekte hiçbir beis görmüyor."
"Soruşturma kadınların öfkesine karşılık göstermelik bir adım"
Gülbahar, İçişleri Bakanlığının konuyla ilgili ihmal olup olmadığına dair başlattığı soruşturmaya dairse "İçişleri Bakanlığının bu noktada derhal soruşturma açmasını ne yazık ki buruk bir üzüntüyle karşılıyorum. Bugüne kadar en küçük bir soruşturma açılmadan yüzlerce binlerce Naile öldürüldü" dedi.
Gülbahar'a göre hızlı bir şekilde soruşturma açılmasının kadın hareketinin bugüne dek Adana'daki nikahsız yaşadığı dokuz yıllık eşi tarafından 52 yerinden, polisin gözleri önünde bıçaklanarak öldürülen Ayşegül Porsuk davası da başta olma üzere, değişik davalarda yaptığı sorumluların "haklarında disiplin soruşturulması açılması" görevi ihmalden yargılanması konusundaki mücadele sürecinin bir ürünü.
Porsuk'un ölümünü seyredenler cezalandırılmamıştı
Ancak için önemli olan 'hızlı, etkili ve adil bir soruşturma' açılarak sorumluların hak ettikleri hukuksal ve cezai yaptırımlara çarptırılması.
"Yine Porsuk olayında kadının 51 yerinden bıçaklanmasını bir saate yakın seyreden ve hiçbir şey yapmayan emniyet görevlileri hakkında Adanalı avukatların görevi ihmal nedeniyle yaptıkları hukuki başvurular ne yazık ki 'olayda memurların görevlerini ihmalinden söz edilemez' denerek reddedildi."
Gülbahar, olayın ertesinde "Hemen soruşturma açıyoruz' beyanatını önceki tecrübelere dayanarak kadınların öfkesini yatıştırmak ve kamuoyunu oyalamak için atılmış göstermelik bir adım olmasından kaygılı.
Sorumlu birime yaptırım uygulanmazsa devlet tazminat ödemek zorunda
Bu soruşturmanın samimi olup olmadığının ilgili birimlerin cezaya çarptırılmadığı takdirde açıkça görüleceğini vurgulayan avukat, bugün gerek uluslararası hukukta gerek ulusal mevzuatta kadına yönelik şiddetin toplumsal bir sorun olduğunu, devletin bu şiddeti önlemekle yükümlü olduğunu, bu görevini yerine getirmediği takdirde, özel, üçüncü kişinin kadınlara yönelik şiddet ile kadınlara vereceği maddi ve manevi zararı karşılamakla yükümlü olduğunu söyledi.
Gülbahar'ın bundan sonraki adıma ilişkin öngörüsü devletin bu tür ihmallerinden ötürü ağır tazminat davalarıyla karşı karşıya kalacağı yönünde.
Bir başka önemli nokta ise Naile olayında olduğu gibi kadına yönelik şiddetle ilgili bu tür davalarda kadın örgütlerinin davaya müdahil olarak katılmasının yaşamsal önem taşıması.
"Kadın ölmeden önce de sonra da yalnız"
"Ailenin en olumlu düşünen bireyleri bile 'ölen öldü şimdi kalanların cezaevlerine girmesini engelleyelim' diyerek zaman zaman bir dolu iftira ve aslında bir çok kere başka bir suç oluşturan 'ölünün hatırasına saygısızlık' fiilini de işleyerek katilleri kurtarmaya çalışıyorlar.
Gülbahar, kadının yaşarken, öldürürken yapayalnız bırakıldığı gibi öldükten sonra da tek bir sahip çıkanı savunanı kalmadığına dikkat çekti.
"Bu nedenle gündemden düşmeyen TCK, CMK değişiklikleri tartışmalarını 'kadınlar aleyhine nasıl düzenlemeler yapacağız' diye düşünüleceğine acilen yapılması gereken her iki yasada da eksik bırakılmış olan kadınların ve kadın örgütlerinin bu tür davalara müdahil olma talebinin kabul edilmesini sağlayacak yasal değişikliklerin yapılması."
Özgökçe: Erdaş'ı görevlilerin ihmali öldürdü
Van Kadın Derneği Başkanı Özgökçe de görevlilerin ihmali bulunduğu görüşünde.
Özgökçe "'Beni öldürürler' diyen Erdaş, 'Cezası çok büyük. En az 36 yıl yerler. Buna cesaret edemezler' denilerek aileye teslim edilmiş. Bir gün sonra kadın infaz edilmiş. Bu çok korkunç bir olay ve kesinlikle ihmal var" diyor.
Çubukçu: Eminim, teslim eden savcı da üzgündür
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu olaydaki doktorun çok doğru bir tavır sergilediğini ifade etti.
"Çünkü, küçük yaşta gebelikte zaten suç unsuru var demektir. Zanlının bulunması gerekiyor. Ayrıca bizim haberdar edilmemiz gerekirdi. Sosyal hizmet uzmanlarının, emniyet ve savcılık aşamasında kızın yanında olması gerekirdi. Eminim evine gönderen savcı da çok üzgündür. Ailenin makul davranışına aldanmış."
Bakan Çubukçu, "Bu soruşturma konusu olacak ama iş işten geçti. İğne deliği kadar bir ihtimal varsa bile göz ardı edilmemeli" dedi. (EZÖ/KÖ)