Aziz Oruç, Safiye Alagaş, Serdar Altan, Mehmet Ali Ertaş ile gazeteciler Ömer Çelik, Neşe Toprak, Mehmet Şahin, Zeynel Abidin Bulut, Elif Üngör, Remziye Temel, Suat Doğuhan, Lezgin Akdeniz, İbrahim Koyuncu, Abdurrahman Öncü, Ramazan Geciken, Mazlum Güler…
Kimisi muhabir, kimisi sunucu, kimisi kameraman… Pel, Piya, Ari Yapım, JINNEWS ve Mezopotamya Ajansı gibi Kürt basın kurumlarında çalışıyorlar.
8 Haziran günü Diyarbakır’da evlerine yapılan polis baskınıyla gözaltına alındılar.
Sekiz gün tek kişilik hücrede gözaltında tutuldular.
Çarşamba günü savcılık sorgusunun tamamlanmasının ardından dün (16 Haziran) sabaha karşı çıkarıldıkları mahkemede "örgüt üyeliği" suçlamasıyla tutuklandılar.
Gazeteciliğe yeni başlayanı da var aralarında, 25 yıldır yapanı da... Hatta bazıları için bu ilk tutuklama bile değil. Mesela Ömer Çelik, bundan 11 yıl önce yine “örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklanmış iki yılı aşkın süre cezaevinde tutulduktan sonra serbest bırakılmıştı.
Çelik’in ikinci kez tutuklanması ise daha yakın tarihteydi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı ve dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’a ait olduğu iddiasıyla RedHack’in yayımladığı e-posta içeriklerini haberleştirdiği gerekçesiyle tutuklandı ve 280 gün cezaevinde kaldı.
Aziz Oruç’un ismi daha yakın zamanda basına yansımıştı. Ağrı’da, 11 Aralık 2019’da gözaltına alındı ve tutuklandı.
“Basın ve yayın yoluyla terör örgütü propagandası yapmak” ile suçlandı. Dokuz yıl dört ay 15 günden 28 yıl bir ay 15 güne hapsi istendi. 9 Kasım 2020’de serbest bırakıldı.
TIKLAYIN-Gazetecilik sorgulandı: "Kürt sorunundan kastınız nedir?"
Kürt basınında çalışan gazeteciler için “rutin” bir hal alan gözaltı, tutuklama ve davaları 2004’ten 2013 yılına kadar Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanlığı görevini yürüten bugün ise avukatlık yapan Ercan İpekçi ile konuştuk.
"Gazeteci davalarının tamamı siyasi"
105 gazetecinin cezaevinde olduğu 2010'lu yıllarda TGS başkanlığı yapan İpekçi, gazeteciler üzerindeki baskının geçmiş dönemdeki sorumlusunun da bugünkü sorumlusunun siyasi iktidar olduğunu özellikle vurguladı.
2010'lu yıllarda gündem olan KCK basın davası, ODA TV davası ve Ergenekon davalarını hatırlatan İpekçi, dün olduğu gibi bugün de gazetecileri hedef alan davaların tamamının siyasi olduğunu belirtti:
"On yıl önce yapılan operasyonlar da siyasiydi, bugün tam seçim arifesinde yapılan bu tutuklamalar da siyasi. Fakat o günlerle bugünün arasında çok önemli bir fark var. Biz o dönemlerde sokağa çıkabiliyorduk, kamuoyuna hitap eden bir mücadele alanımız vardı, halkın desteğini alabiliyorduk, toplumsal tepki oluşturabiliyorduk, meslektaşlarımızla birlikte bir tepki koyabiliyorduk.
"Ama bu süreç AKP iktidarının baskılarıyla sekliğe uğradı. Kamuoyunun gazetecilere desteği baskılar sonucu kayboldu. O dönemki baskılarla bugünkü baskılar kıyaslanabilecek gibi değil fakat şimdi konuşmayacaksak ne zaman konuşacağız. Son nokta burası, bundan ötesi yok artık.
TIKLAYIN-Diyarbakır'da gözaltına alınan 16 Kürt gazeteci tutuklandı
"Artık sessiz kalınamaz"
"Toplumun nefes alabileceği basın organlarının, gazetecilerin sayısı zaten sınırlıydı, son nefes alma noktaları da tıkandıktan sonra artık yapacak bir şey kalmayacak. Bu son mücadele noktamız, buna da sessiz kalınamaz artık.
"Bütün gazetecilerin hiçbir ayrım yapmadan birlikte hareket etmesi, meslek örgütlerinin de buna öncülük etmesi gerekiyor. Gazeteciler saha da nasıl cesaretle çalışıyorsa, dayanışma için de aynı cesaretin gösterilmesi lazım."
TIKLAYIN-Diyarbakır'da tutuklanan gazeteciler kimdir?
"Asıl acıyı hep Kürt basını çekiyor"
Kürt gazetecilere yönelik "ayrımcı" tutumu eleştiren İpekçi, "'Onlar Kürt', 'onlar terörist' gibi yaklaşımlar artık terk edilmeli. İktidarın gözünde hepimiz teröristiz. Üstelik iktidar, Kürt- Türk ayrımı yapmadan hepimizi terörist görüyor. Bizler kendi aramızda bu şekilde bölünürsek olmaz.
"Hiç kimsenin yayın politikasına karışmayız, toplumda ne kadar çok farklı fikir varsa o kadar çok yayın politikası olacak. Her kesime, her kitleye hitap eden bir yayın politikası olur, bu garip bir durum değil. İslami basın, Kürt basını, sosyalist basın olması hiçbir şey fark etmiyor, bu ayrımlar 80'li, 90'lı yıllarda kaldı, bu tartışmalar bitti.
"Bütün gazeteciler, merkez medyadakiler, Kürt basınının kendileri için de mücadele ettiğini unutmasın. Bu nedenle dayanışma önemli, Kürt basını onlar içinde mücadele ediyor. Ama asıl acıyı hep Kürt basını çekiyor.
"Mesela Ömer (Çelik) daha önce de tutuklandı, cezaevinden çıktı mesleğine devam etti, şimdi tekrar tutuklandı. Ömer ve diğer gazeteciler kendi adına girmiyorlar o cezaevine, hepimizin adına oraya giriyorlar, bunu hiç kimse unutmamalı."
TIKLAYIN-"İktidar, bataklıktan gazetecileri susturarak çıkmak istiyor"
"Gezi'de kaçırılan fırsat şimdi kaçırılmamalı"
İpekçi, son olarak tüm kamuoyuna mücadele çağrısı yaptı: "Siyasi iktidar sallantıda, baskılarını giderek artırıyor şimdi konuşma zamanı, şimdi eylem zamanı, şimdi hep birlikte yeniden meydanlara çıkma zamanı.
"Bu iktidarın gitmesi için son virajdayız artık, gitmeleri için hepimiz elimizi taşın altına koymalıyız. Özgürlük, adalet, eşitlik isteyen herkes aynı cephede yürümeliyiz, Gezi'de kaçırılan fırsat şimdi kaçırılmamalı.
"Cezaevindeki gazetecileri, avukatları ziyaret ettiğimde cesaret alarak çıkıyorum, çok büyük bir enerjileri var, çok dik duruyorlar, toplum da bunu dışarıda hissetmeli ve mücadeleyi büyütmeliyiz."
(RT)