Büyük medyanın centilmenliği!
Buna rağmen büyük medya , yaklaşık 700 trilyon lira borcu olduğu söylenen Dr. Enver Ören 'e karşı alabildiğine centilmence yaklaşıyor . Örneğin Milliyet , İhlas'tan hareketle burada parası olan Fazilet Partilileri (FP) manşetine taşıyıp onlarla bir nevi alay ediyor.
Hürriyet'in Enver Abisi
Hürriyet de, vatandaşın buradaki mevduatının devlet güvencesinde olmamasını hatırlatıp, çevresinde "Enver Abi" olarak bilinen Dr. Ören'in "kimse merak etmesin bütün borçlarımızı ödeyeceğiz " sözlerini birinci sayfaya taşıyor.
Niye eleştiri yok
Bir trafik kazası sonucu Avustralya'deki"gönüllü sürgünde" -kendi deyimiyle "hicret"te- hayatını kaybeden Prof. Coşan'ın ardından, teamüllere aykırı olarak o kadar laf edenler niye Enver Abi'nin suratına birtakım eleştirileri sıralamıyorlar?
Şeyh damadı Ören
Halbuki nasıl Prof. Coşan , Nakşi şeyhi Mehmed Zahid Kotku 'nun damadıysa, Dr. Ören de bir başka Nakşi şeyhi Hüseyin Hilmi Işık 'ın damadı . Tek farkla , Abdülhakim Arvasi'den şeyhliği devralan emekli albay Işık halen hayatta.
İhlas'ın ürettiği mal var mı?
Ama Dr. Ören'in, artık "Işıkçılar" olarak bilinen Nakşi cemaatinin ilişkileri üzerinden, Uzakdoğu ülkelerinden aparma işletmecilik ve pazarlama yöntemlerini kullanarak dev bir holding yarattığı da biliniyor . Diğer bir deyişle cemaat üyeleri, holdingin mallarının - ilginçtir İhlas'ın ürettiği mal hemen hemen hiç yoktur , genellikle Uzakdoğu 'da üretilen "no name" (markasız) ucuz malları ithal edip kendi markasıyla satmıştır. Ender ürünlerden Kristal Kola 'nın hikayesiyse ayrı bir olaydır- hem önde gelen tüketicisi , hem de pazarlayıcıları haline gelmişlerdir.
Server Holding'e dokunulur da...
İhlas Holding'in yanında Prof. Coşan'ın kurdurduğu Server Holding'in lafı bile edilmez . Ama medya , adını belki de ilk kez duyduğu Server Holding 'in üzerine son sürat giderken , tam bir kriz içindeki İhlas'a nedense dokunmaz .
Oğul Nureddin ve Mücahit
Tıpkı Esad Coşan'ın oğlu Nureddin'i diline dolayıp Enver Abi 'nin oğlu Mücahit 'le ilgili kimsenin pek bir soru sormaması gibi . Nureddin Coşan'ın güneş gözlükleri, takım elbisesi ve yurtdışı tahsiliyle bu kadar uğraşılırken, Mücahit Ören 'in tek başına bir magazin dergisini dolduracak kadar renkli olan özel hayatı nedense ilgi çekmez.
Medya patronluğu değil
Bu kıyaslamalar uzatıldıkça uzatılabilir. O zaman durup tekrar sorabiliriz. Peki neden? Dr. Ören medya patronu olduğu için mi? Değil , çünkü medya patronlarının, özellikle diğer medya patronlarına, d üştükleri zaman vurmayı pek sevdiklerini birçok örnekle, özellikle de son Sabah olayıyla biliyoruz.
Ekonominin bekası da değil
Türkiye ekonomisinin bekasını istedikleri için mi böyle davranıyor , örneğin herkes için kullandıkları "hortumlama" tabirinden kaçıyorlar ? Hiç sanmıyoruz. Hatta fırsat bu fırsat deyip, özel finans kurumlarının devlet güvencesi altında olmadığının altını çizerek, muhafazakar yatırımcının paralarını diğerlerinden çekip kendi bankalarına yatırmaları için yoğun bir kampanya yürütürlerse de kimse şaşırmasın. Bunun işaretlerini şimdiden alıyoruz ve gariptir yine İhlas'a yönelik herhangi bir suçlama yok ortada.
Yoksa Türkiye'de din-devlet ilişkilerinin gergin olmayan bir ortamda seyretmesini arzuladıkları için mi? Herhalde bu da değil.
12 Eylül'e bakmak lazım
Peki nedir? Galiba bütün bu soruların cevaplarını aramak için, Türkiye'de birçok şeyin miladı olan 12 Eylül 1980 tarihinden sonra devlet eliyle geliştirilen birtakım ilişkileri kurcalamamız gerekiyor.
Türkiye'nin Uğur Mumcu 'ya gerçekten çok ihtiyacı var.