30 Ekim'de gerçekleşen İzmir Depremi'nde hayatını kaybeden 115 kişiden 27'si çocuktu.
Arda Baran Demir, Lena Yücel, Diren Yücel, Feda Yücel, Vera Yücel, Umut Perinçek, Dila Yüksel, Ege Ilgaz Yüksel, Ateş Küçükyumuk, İpek Şirin, Elif İnan, Rüzgar Gümüşel, Çınar Alpgündüz, Sayra Alpgündüz, Ömer Yiğitcan Tekin, Feryal Özge Tekin, Asya Daloğlu, Gökdeniz Kaplan, Zeynep Mina Bayat, Elif Lina Bayat, Barlas Sal, Mahmut Baran Karael, Tezel Dilcan, Hayati Uzun, Çınar Ege Ünlü, Halil Berk Öztürk ve Irmak Çetin.
Bir de depremi yaşayan, evi hasar almış ve şu anda çadırda yaşamak zorunda olan çocuklar var.
Çocuk hakları alanında çalışan dört kurum, "30 Ekim 2020 İzmir-Seferihisar Depremi Çocuk Hakları Temelli Gözlem Raporu"nu kamuoyu ile paylaştı.
Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Hizmet Kulübü (BUSOS), Çocuk Hakları Merkezi, Derin Yoksulluk Ağı ve Rengarenk Umutlar Derneği'nin ortak hazırladığı rapor, depremin ardından, alanda yapılan gözlemlerden ve görüşmelerden elde edilmiş bilgilerden derlendi.
Raporun amacı; depremden sonra kamu idaresinin, yerel yönetimlerin, sivil toplum örgütlerinin ve gönüllü kişilerin gerçekleştirdiği çalışmalara ve duruma ilişkin çocuk hakları temelinde hızlı bir değerlendirme yapabilmek, böylece çocukların yaşamında olumlu değişimlere yol açacak politika ve uygulamalara katkı vermek.
Raporda, "Covid-19 Salgını Dolaysıyla Deprem Sonrası Geçici Yerleşim Alanlarında Çocuklara Yönelik Alınması Gereken Önlemler" konulu bir belge de yer alıyor.
9 Kasım itibariyle AFAD verilerine göre İzmir genelinde 2 bin 758 adet çadır kurulumu tamamlandı Gözlemlenen tüm çadır alanlarında gözle görülür bir çocuk nüfusu olmasına rağmen çocuk sayısına dair bir veriye erişilemediği belirtilen raporda, İzmir Büyükşehir ve Çiğli Belediyesi'nin bu konuda bir envanter çalışması hazırlığı içinde olduğu aktarılıyor.
Enkaz turizmi
Raporda "Çocuk Koruma" başlığında kısaca şu bilgiler var:
"Çocukların ihmal, istismar, şiddet ve kötü muameleden korunmasına ilişkin olarak; çocuklarla yapılan etkinlik alanlarının etrafının çevrilmiş ve bu alanlara izinsiz fotoğraf ve video çekmeyin uyarıları asıldığı görülmüştür. Ancak buna karşın dışarıdaki insanların bölgeyi seyirlik alan haline çevirdiği gözlemlenmiştir. Alanda bulunan yetişkin ya da çocukların sürekli olarak video ya da fotoğraflarla kayıt altına alındıkları görülmüş, çadır alanlarının neredeyse enkaz turizmi halini alması, çocukların unutulma haklarını hiçe saymaya, çocukların özel hayata saygı ve gizlilik haklarını ihmal ve istismar edilmesine yol açtığı için endişeye yol açmaktadır.
Barınma alanlarında istismar vakaları
"Belediye yetkililerince geçici barınma alanlarında bazı çocukların istismara maruz kaldığı bilgisi de aktarılmıştır. İki çocuklu bir kadının kaldığı çadırın yan çadırında, orta yaşın üstünde evli bir çiftin olduğu, bu çadırın sakinlerinden birinin çocuklarla istismarı düşündürecek biçimde yakın temas halinde olduğu, diğer eşin ise travmatize olması nedeniyle hiç iletişim kurmadığı bildirilmiştir. Bu durum yetkililer tarafından şüpheli görülmüş ve takibe alındığı bildirilmiştir. Başka bir çadırda ise bakım verenin çocuğu boynundan kaçmasın diye çadıra bağladığı öğrenilmiş, alandaki görevlilerin de buraya yönlendirildikleri öğrenilmiştir. Belediye görevlilerinden edinilen bilgiye göre görevliler alanda oldukları sürece çocukları yakından takip ettikleri anlaşılmaktadır."
İzin almadan çekilen fotoğraflar...
"Alanda çalışan bir devlet kurumunun çalışanına göre; çocuk koruma sorunları çok fazla yaşanmaktadır. Girişlerin denetlenmemesi sonucu herkesin alana girebildiği ve özellikle geçmişte şiddete maruz bırakılmış çocukların bu konuda endişe yaşadıkları, tanımadıkları insanlardan şiddet görecekleri korkusunu taşıdıkları belirtilmiştir. Örneğin; palyaço kıyafeti ile yetkinliği olmayan kuruluş gönüllülerinin ve temsilcilerinin alana girdiği ve etkinlikler gerçekleştirdiği, bu derneklerden bazılarının çocukların yüzünü boyayıp izin almadan fotoğraflarını çektikleri ve sosyal medya hesaplarından paylaştıkları öğrenilmiştir."
Alanda çalışan bir dayanışma ağı gönüllüsü de çocukların depremde yaşanan travmatize edici olaylara tekrar tekrar maruz bırakıldığını, çocukların yanında devamlı depremin konuşulduğunu ve çocukların da kendi aralarında bu konuşmaları yinelediklerini ifade etmiştir.
Her şeye sınırsız ve ücretsiz ulaşma fikri
Çocuklara Yönelik sosyal Etkinlikler bölümünde ise özetle şu bilgiler yer aldı:
"Hemen her çadır alanında çocuklar için çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Etkinlikler film gösterimi, masal, yoga, resim, sanat atölyeleri, oyun ve yüz boyama gibi içeriklerde yoğunlaşmaktadır. Çocuklara çadır alanlarında çok sayıda koordinasyonsuz ve sınırsız şekilde oyuncak dağıtıldığı, bazı bakım verenlerin çocukları için 5-6 oyuncak paketi taşıdığı görülmüştür. Yemek dağıtımında olduğu gibi oyuncak dağıtımındaki sınırsızlık ve koordinasyonsuzluğun çocukların psiko-sosyal gelişimleri bağlamındaki etkisini düşünmek gerekmektedir. Çocukların kriz anında her şeye sınırsız ve ücretsiz erişebildikleri fikrini edinmeleri, kriz sonrası rutine dönebilmelerini güçleştirebilir."
Bazı öneriler
Raporun "Kısa Dönemli Acil Önlemler" bölümünde yer alan bazı öneriler ise şöyle:
- Yaşamını kaybeden çocukların yakınlarının ve yaralanan, sakat kalan, kayıp yaşayan tüm çocukların yaşamla bağlarını güçlendirecek insan hakları temelli destek mekanizmaları oluşturulmalıdır.
- Çocuklarla çocuk hakları temelli, koordineli ve etkili bir çalışmanın sağlanması için ilk elden İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından örgütlenmiş bir koordinasyon kurulması önemlidir.
- Psikososyal desteği verecek uzmanlar yetkin olmalı ve bu alanda çalışan yetkin kurumların alana ulaşabilmesi için izinler sağlanmalıdır.
- Çocuklarla çalışma yapacak gönüllülere travma sonrasında çocuklarla çalışma konusunda güçlendirici eğitimler verilmeli, çalışmaların süpervizyonu uzmanlar tarafından sağlanmalıdır. Bu konuda başlayan ve yarıda kesilen planlama yeniden, her bir çalışanın COVID-19 salgınından korunması sağlanacak şekilde gerçekleştirilmelidir.
- Çocukların geçici barınma alanlarında herhangi bir şiddet, istismar, ihmal ve kötü muameleye maruz kalmaması için -her alana özel- bir çocuk koruma politikası geliştirilmeli, çocuklara ve bakım verenlerine ihlal durumlarında başvurabilecekleri mekanizmalara yönlendirme yapılmalıdır.
- Mültecilerin de bulunduğu geçici barınma alanlarında birarada, barış içerisinde ortak yaşama dair bir iklim oluşturulmalıdır.
- Oyuncak ve yemek dağıtımı izlenmeli ve gerekli görülürse sınırlandırılmalıdır. Çocuklara sağlanan abur cubur yiyecekler yerine sağlıklı gıdaların temini ve dağıtımı artırılmalıdır.
- Kronik rahatsızlığı olan, özel gereksinimi olan çocuklar ve yetişkinler belirlenip onlara salgın önlemleri ve hizmetler üretilmelidir.
- Ev içi şiddet süreçleri ve afetin getirdiği sosyo ekonomik yıkım neden ile oluşacak süreçlerin takip edilmesi ve kadın destek çalışmaları başlatılmalıdır.
- Çocuk ihmal ve istismarının engellenmesi için düzenli izlem ve çalışmaların yapılmalıdır.
- Eğitim süreçlerinde özellikle hak ve özgürlüklere erişimde daha fazla zorluk yaşayan gruplara yönelik programların online ya da güvenli ortamlarda başlatılması sağlanmalıdır.
Raporun tamamı için burayı tıklayın.
(AÖ)