Kilisenin arkasındaki feodallere ve soylulara karşı yeni toplumsal ve sınıfsal güçlerin dinsel otoriteler biçimi altında gelişip güçlenmesi karşısında önlemler şiddetli ve acımasız biçimler almıştır.
Sonuçta, 13. yüzyılın ilk yarısında, Dominique'nin ilk Genel Engizisyoncu olarak atanmasıyla, "Kutsal Engizisyon" ortaya çıkmıştır.
Engizisyon mahkemeleri büyük bir süratle Avrupa'nın belli başlı ülkelerinde örgütlenmiş; benzer yöntemlerle "muhalif avı" başlatmışlardır.
Mahkemelere bağlı olarak çalışan "casuslar", kuşku duydukları kişi ve grupları mahkemeye ihbar etmiş; düşmanlık, yalan ve dedikoduya dayalı yöntemlerle sayısız insan "suçlu" ilan edilmiştir.
Mahkemelerde, "infaz salonları", seyirciler için "localar" ve elbette kurbanların kaldığı zindanlar, "işkence odaları" ve hücreler vardır. Soylular ve izleyiciler için hazırlanmış alanların ihtişamına karşın tutukluların mekanları zifiri karanlık, çok dar, ağır küflü-nemli ve insanlık dışıdır.
Tutuklular sorguya alınmadan evvel aylarca zindanlarda tutulmuş; kısa süren sorgularında ise suçunu "itiraf etmesi" istenmiştir. Engizisyon, mahkemenin elinde bulunan kanıtları hiçbir zaman tutuklulara göstermemiş; tutuklular kanıtların niteliğini ve tanıkların kimliğini hiçbir zaman öğrenememiştir. Çoğu defa tanık veya kanıt bile olmaksızın tutuklular cezalandırılmıştır.
Engizisyon'un temel sorgulama yöntemi işkence; tek amaç itiraf ettirmektir. Engizisyoncular inanılmaz işkence yöntemleri uygulamış; işkence onların elinde bir sanat halini almıştır.
11 Eylül'den beri dünyada temel hak ve özgürlüklere ve insan hakları hukukuna karşı bir anlayış gelişmeye başlamıştır.
Bu yaklaşım ve yeni politika, "medeniyetler çatışması" tezine destek sağladığı gibi batıdaki temel değerleri de zayıflatmakta ve genel anlamda insan hakları ve demokratikleşme parametrelerine zarar vermektedir.
"Güvenlik" veya "terörle mücadele" adına "insan hakları" ve "özgürlükleri" yasaklayan veya sınırlayan bir eğilim gitgide hakim olmaya başlamıştır.
İradenin, sorumluluğun veya suç ve cezanın şahsi olduğunu ortaya atan batı, kendi topraklarında yaşanan gelişmelerle bütün bu önemli ilkeleri rafa kaldırmaktadır.
Yabancılara, Müslümanlara, rengi farklı insanlara yönelik yasal ve fiili uygulamalar insan hakları alanında batıda yaşanan gelişmelerin vahametini ortaya koymuştur.
"Potansiyel terörist" olarak belirlenen yabancılar ve Müslümanların hakları yasaklanmış veya sınırlanmıştır. İngiltere'de Müslümanları takip etmekle görevlendirilmiş bir "Müslüman Temas Grubu" kurulmuştur.
Böylece, Müslümanların keyfi ve tek yanlı ve hatta düşmanca kuşkularla mahkeme edilmesinin yolu açılmıştır. Bu örgüt, Engizisyona bağlı "casuslar örgütü"nü akla getirmiştir.
Bu yeni politikanın yayılmasıyla birlikte ceza hukuku ve ceza yargılamasının bütün temel ilkeleri ve yöntemleri de tartışmalı hale getirilmiştir. Terör eylemlerine "hazırlık" yaptığı düşünülen kişilere karşı "önleyici gözaltı" uygulaması başlatılmıştır.
Yüzyıllardır "masumiyet karinesi" olarak bilinen temel ilke Guantanamo'da, Irak'ta, Afganistan'da ve İngiltere'de ortadan kaldırılmıştır. Üstelik söz konusu yeni politika sadece Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İngiltere'ye özgü değil; Almanya, Fransa ve İtalya da ne yazık ki aynı yoldan ilerlemektedir.
Kutsal Engizisyona benzer bir uygulama ise önce George W. Bush ve ardından da Tony Blair tarafından gündeme getirilen "Özel Mahkeme" ile somutlaşmıştır.
Bush'un özel mahkemesi Guantanamo adasında birkaç yıldır kurulmuştur. Guantanamo'nun yargıçları "özel" olarak seçilmiş askerlerden oluşturulmuştur.
Tutulanlar "yasadışı savaşçı" diye hiç bilinmeyen bir hukuki nitelemeyle yıllardır herhangi bir delil ve sebep gösterilmeden ve herhangi bir suçlama yöneltilmeden tutulmaktadır. Tutulanların savunmasını yapmak üzere ABD silahlı kuvvetleri personeli olan "askeri avukatlar" atanmıştır.
Bush'a özenen Blair'in mahkemesi de benzer özelliklere sahiptir. Bu mahkemede de "özel yargıçlar" görev yapacaktır. Bu yeni mahkeme, insanları hiçbir delil veya sebep göstermeksizin aylarca "önleyici gözaltı" uygulaması ile tutabilecektir.
İstihbarat örgütlerinin (casusların) tümüyle hukuka aykırı yöntemlerle elde ettiği gizli kamera ve dinleme cihazı delilleri mahkemede geçerli olacaktır.
Tutuklular avukatlarını seçme hakkından mahrum olacak; tutukluları mahkemenin atadığı "sicili temiz" avukatlar savunacaktır. Yine mahkeme, Engizisyona benzer şekilde tutuklulara haklarındaki delillerin niteliğini ve tanıkların kimliğini bildirmeyecektir.
Bush ve Blair'in "özel mahkeme"si, belki henüz işkenceyi yasallaştırmamıştır; ama bu mahkemenin gözaltının başlangıcından yargılamaya ve cezalandırmaya kadar bir bütün olarak işkence anlamına geldiği açıktır.
Bu mahkeme Türkiye'nin başına yıllarca bela olan ve Avrupa'nın eleştirdiği Devlet Güvenlik Mahkemelerine rahmet okutmuştur. "Habeas corpus"u, "masumiyet karinesi"ni ve "adil yargılanma hakkı"nı tanımayan bu mahkemenin "Modern Engizisyon" olarak tanımlanması kaçınılmazdır. (HA/BA)